28 Ocak 2011 Cuma

Cevahir... Taksim...


Ankara'dan yeni göçmüş bir şahsiyet olarak İstanbul'u yavaş yavaş tanımaya başlıyorum. Bu seferki durağım arkadaşımla birlikte ilk önce Cevahir sonra da Taksim oldu.

Öyle uzun uzadıya yazıpta kimseyi kasvete sokmak istemem. Malum Türk milleti olarak uzun yazılardan pek hoşlanmıyoruz. Ben de zaman zaman gördüğüm uzuuuun blog yazılarını birkaç paragraftan sonra sıkılıp kapatıyorum. Çoğuna yorum yazamamın sebebi de bu zaten. (Kimse beni ayıplamasın. Genlerimizde var bu. )

 


Cevahir gerçekten dışarıdan göründüğünden daha büyükmüş. Ankara da alışveriş merkezi bakımından zengin olsa da Cevahir'e yaklaşan yok sanırım. Mağrurlanma seni de geçeni bulunur.

Inglot maceram dışında pek bir şey yoktu. Watsons bayağı genişmiş onu gördüm. Yalnız ben Rimmel'in allığını alacaktım ama kutusu tam bir loser... Çantada taşımak isteyenlere kesinlikle tavsiye etmem.



İstiklal Caddesi'nin en sevdiğim yönü eski binalarla çevrili olması... Üstelik giriş katlarındaki son moda mağazalar, kozmetik dükkanları ve daha birçok ürünle dolu firma beni çok çabuk cezbetti.


Bu çikolatacıdan birşeyler almayı düşünüyordum ama arkadaşım önermedi. Eh tavsiye dinlerim ben...

Onun dışında Hamurabi'nin böreklerini tavsiye ederim. Üstelik tam arkamda oturan Güney Koreli kızların konuşmalarını dinlemek de ayrı keyifti. Sanki anladım da!



Ve meşhur MAC mağazası... İçeriye girip baktık ama Inglot'tan sonra iştahımız kaçtığı için girmemizle çıkmamız bir oldu. En azından yerini öğrenmiş oldum.


Elbette meydan... Herkes resim çektirme derdine düşmüştü. Ben de onlara istediğini verdim.

Taksim'e ilk gidişim değildi ama bu sefer sandığımdan daha çok dolanmışız. Eve geldiğimde ayaklarım ağrımıştı. Darısı bir sonraki gezi yazıma...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...