31 Aralık 2010 Cuma

İki-Sıfır-Bir-Bir


Herkesin bir öncekinden daha sağlıklı, mutlu, huzurlu bir yıl geçirmesi dileğiyle...

Hoşgeldin 2011

30 Aralık 2010 Perşembe

Lancome Emeraude Provocante ve Calvin Klein Delicious Luxury



Şuradaki yazımda Strawberry'den aldığım parfüm ve rimelden bahsetmiştim. Şimdi sıra geldi onlar hakkındaki görüşlerime.

Öncelik rimelin. Aslında beklentim çok fazlaydı ama tam olarak karşılayamadı. Bu rengi yeşil olarak geçse de bence griye daha yakın. Çok dikkatli bakılmadığında anlaşılmıyor. Yeşil kalemlerle vurgulamak en iyisi. Bu yüzden sınıfta kaldı.

Rimel 3 boyutlu olduğu için tek katta hacim vermesi benim için bir artı. Gözde akma yapmıyor. Tek kötü yanı ayırma özelliğini pek beğenmedim.



Ruja gelirsek üst resimde gördüğünüz gibi çok güzel bir pembesi var. Bendeki renk kodu 107 clear rose. İçinde sim barındırmıyor. O yüzden günlük kullanım için ideal. Nemlendiricisi ise tam yerinde. Hediye olarak geldiği günden beri çantamdan ayırmıyorum.

Fiyatı: CK Ruj: 14 TL
Lancome Rimel: 28 TL

Bunlar Strawberry'deki indirimli fiyatlarıdır.

28 Aralık 2010 Salı

Alix Avien Kahverengi Oje 229

Şuradaki yazımda aslında geçen sezonun modası Chanel kahvesinden ve kahverengi ojelerden bahsetmiştim. Bugün tanıtacağım oje de yine kahvenin farklı bir tonu.

Gördüğüm herkeste bir kahverengi sevdasıdır gidiyor. Gerçi bordo-siyahlardan çok çok az ama olsun. Millet Chanel'a paraları bayılsın, Flormar'ın 413'ü yok satsın ben bu mütevazi rengi tesadüf eseri buldum. Nihan özellikle sorduğu için de buraya koymak istedim.


Gördüğünüz gibi ne insanı kasvete sokacak kadar koyu ne de kreme kaçacak kadar açık bir renk. Sürümü kolay. Ödediğim paraya göre kalitesi yüksek çıktı diyebilirim. Şu an tırnaklarımda 2 kat mevcut ve sürdükten sonra hemen kurudu. Tabi 1 dakika gibi bir süre beklemeyin.

Eğer diğer renklerine de incelemek isterseniz şuradan Alix Avien'in oje koleksiyonuna bakabilirsiniz.

Fiyatı: 1.75 TL

27 Aralık 2010 Pazartesi

Alix Avien Mascara Volumatic Blue


Deli gibi renkli maskara aradığımı gören arkadaşım dayanamadı hiç kullanmadığı bu maskarayı çıkartıp bana verdi. Öyle sevindim ki anlatamam. Golden Rose'un zümrüt yeşilinden sonra mavisini koleksiyona eklemek istiyordum ki gerek kalmadı.

Detaylara gelirsek, sürümü kolay, kiprikleriniz benim gibi inceyse biraz zorlanabilirsiniz. Loreal Lash Architect Mascara gibi bir sürüş beklemeyin. Renge gelirsek gök mavisi değilse bile siyah da durmuyor. Mavi makyajınızı vurgulamak için ideal.

26 Aralık 2010 Pazar

The Grudge

 


Japon korku filmlerini oldum olası sevmiş biriyimdir. Gerçi Japonların kullandığı teknik hatalardan, senaryo eksikliklerinden dolayı bazen korku komediye dönse de Amerikan yapımlarına göre oldukça orijinal fikirler ortaya atabiliyorlar. Garez de onlardan biri.


Adı: The Grudge, Garez
Tür: Korku, Gerilim, Dram
Yönetmen: Takashi Shimizu
Senaris: Takashi Shimizu, Stephen Susco

Oyuncular:

Sarah Michella Gellar
Jason Behr
William Mapother
Clea DuVall
KaDee Strickland
Grace Zabriskie
Bill Pullman
Rosa Blasi

“Bir kişi acı ya da gazapla öldüğünde bu duygu orada bir leke olarak kalır. “

"Once you see it, you can never forget. Once it sees you, you can never escape. "

Konusu: Karen Davis Japonya’ya sevgilisi için gelmiş bir değişim(Exchange student) öğrencisidir. Bir yandan da sosyal sorumluluk projesi dahilinde bir görevde çalışması gerekmektedir. Karen hasta bakıcılığı tercih eder ve onu yaşlı bir kadına bakması için görevlendirirler. Ancak gittiği evde karşılaştığı olaylar ve baktığı kadının gözünün önünde öldürülmesi evin hiç de masum olmadığını göstermiştir.

Evin içindeki lanet, onu ziyaret edenleri teker teker avlamaktadır.  Karen bir yandan evin geçmişini araştırırken bir yandan da dehşetten kurtulma planları yapmaktadır. Şimdi korku onun peşindedir.


Başrolünde Buffy: The Vampire Slayer dizisinden tanıdığımız Sarah Michella Gellar’ın olduğu film tipik bir Japon korku filminin Amerikan versiyonu. Küçük değişikliklerle adam olmuşa benzemiş bir film denilebilir. Sarah’ı avcı değil de av olarak görmek bana pek uymasa da yine de bazı sahneleri hakkıyla yapmış diyebilirim.

Filmde Japonların tipik uzun saçlı, iri gözlü kadın korku tipi burada da mevcuttu. Bana feci şekilde Halka’daki Samara’yı hatırlattı ki video kaydı sırasında orta yerde belirmesi bunun en büyük ispatıydı.  Birinin kuyudan çıkması diğerinin çatıdan inmesi zaten öldükleri kuytu köşeleri mesken tutup saldırıya geçmeleri karakterlerin başka ortak özellikleri…



Japonların öldükten sonra intikam için geri dönen karakterleri işlediği bir filmdi Garez. Bir başka adamı sevdiğini öğrenen kocası tarafından öldürülen kadın intikam için geri dönüyordu. Üstelik kendi çocuğunu kullanarak.  Bunu da kendi mahremiyetine dokunanlara yapıyordu. Öldürüldüğü yeri işgal edenlere…

Filmde verilmek istenen mesaj çok açık… İhanet etme, ailene sadık ol, başkalarının mahremine girme… İntikam bir gün seni de bulabilir.

Bunun dışında filmin çekildiği mekanları çok sevdim diyebilirim. Özellikle Karen ve sevgilisin paylaştığı ev Japonların tipik evlerinden biriydi. İçindeki küçücük eşyalar, tıklım tıklım dolu dolap ve çekmeceler insanda sıcaklık ve güven duygusu oluşturuyordu.

Yakışıklı Oğlan-Çirkin Kız


“Mükemmel Bayan Nasıl Yapılır?”

Şuradaki yazımda bu dizideki karakterleri üstün körü de olsa tanıtmıştım. Diziyi izleyip bitirmiş biri olarak yorumlamak en doğrusu olacak.

Dizi tipik bir animeyi konu alıyor. Bildiğiniz çirkin kız-gösterişli oğlan ikilimiz burada da başrolde. Sanırım Japon ve Kore yapımlarında bu ikiliyi daha çok göreceğiz.

Dizi bir yurtta kalan –yurt dediğime bakmayın bildiğiniz şato- 4 yakışıklı gencin ortasına düşen Sunako adlı kızla yaşadıklarını anlatıyor. Yurdun sahibi yeğeni Sunako’yu hanımefendiye dönüştürme koşuluyla gençlerimize bedava kalabilme imkânını sunuyor. 4 kafadar için bu mükemmel bir anlaşma gibi görünse de Sunako’yla tanıştıktan sonra işlerin o kadar kolay olmayacağını anlıyorlar.

Nedeni mi? Çünkü Sunako bildiğimiz kızların aksine tüm gösterişli şeylerden nefret eden, karşısında yakışıklı birini gördüğünde kafa atan, karanlık, korkunç her şeye bayılan bir gotik. Sürekli siyah giyiniyor ve siyah kukuletalı bir pelerin taşıyor.

Onun güzel yanları da yok değil. Mesela harika yemekler yapıyor. Japon, Fransız mutfağı fark etmiyor. Özellikle kuzeni olan küçük yaramazla olan bağı çok güçlü.

Gelgelelim özellikle gurubun en dikkat çeken elemanı Khoyei ile başlarda çok zıtlaşsalar da birbirlerini tanıyıp âşık oluyorlar.


Spoiler:

Bildiğimiz birkaç erkekten oluşan grubun içine düşen kız hikayesi… Başrolde güzel ama kendini çirkin zanneden, başkalarının her dediğini kendine dert edinen bir kız var karşımızda ki ben bu karaktere hiç ısınamadım. Genelde bu tip karakterleri sevdiğim halde. (BOF’un en azından çekiciliği vardı.)  Khoyei ise Sunako’nun farklı bir versiyonuydu. “Bu-Sunako(Çirkin Kız)” şeklinde bağırması dışında komik bir yanı yoktu.

Dizinin Japon çekim tekniklerine uygun şekilde karanlık ortamlarda çekilmesi Sunako’ya yakışsa da dizinin komedi yönüne büyük ölçüde gölge düşürdü. Ayrıca karakterlerin geçmişlerine inip, dram öğesini de bu kadar abartması komedi olan diziyi iyice drama dönüştürdü.

Görsel olarak grubun üyelerinden sakin kişiliğiyle en fazla Oda Takenaga’yı beğendim. Onun sevgilisiyle olan diyalogları zaten etrafımızda gördüğümüz çiftlerin birebir aynısıydı diyebilirim.

10 üzerinden 6! Oyunculuklar boşa gitmesin diye...

25 Aralık 2010 Cumartesi

Kore Dizileri Sabah'ta!



Bugün gazetede gördüğüm bu haber beni öyle heyecanlandırdı ki anlatamam. Kore dizilerinin farkına sonunda birileri vardı.

Sabah gazetesinin Cumartesi ekinde Güney Kore dizileri incelenmiş. TRT'de yayınlanan Kore dizilerinin ne kadar beğenildiğinden ve izleyicinin yeni diziler için ne kadar bastırdıklarından bahsedilmiş.

Koreafans gibi benim de takip ettiğim siteleri de yazıda belirten Fisun Yalçınkaya Türk televizyonlarında yayınlanan en beğenilen Kore dizilerini de yazısında yayınlamayı unutmamış. En çok hanedanlık dizilerini içeren yazıda Kore'nin tarihi geçmişinden de bahsedilmiş.

Umarım TRT daha fazla diziyi bünyesine alır ve Kore dizilerinden daha fazla gazetede farklı haberler çıkar. Ümitle bekliyoruz. Yazının tamamı için tık!!!

Haber: Fisun Yalçınkaya Sabah Gazetesi

24 Aralık 2010 Cuma

Estee Lauder Pure Color Crystal Gloss



En sevdiğim makyaj malzemesi tabi ki rujlar... Hele ki Estee Lauder olursa tadından yenmeyen rujlar...

Bu öyle bir renk ki kırmızı gibi dursa da tek kat sürdüğünüz de çok güzel bir parlaklık ve renk veriyor. İçindeki simler gloss gitse bile hala dudaklarınızda parlıyor. Asla yapış yapış hissetmiyorsunuz. Ayrıca tadı ve kokusu harika. İki de bir dudaklarımı yalama isteğime zorlukla engel oluyorum.  Özelikle gece makyajında kırmızı rujun üzerine sürdüğünüzde eskisi inanılmaz olacak.

Renk: 311 Pink Coral

Not: Resmi ışığa doğru çektiğim için rengi biraz daha koyu çıkmış. Bir daha ki sefere düzeltmeliyim.

Samantha Who? | Hafıza Aranıyor!


Adı: Samantha Who?
Tür: Romantik, Komedi
Sezon: 1
Bölüm: 15
Yayınlandığı Kanal: ABC
Yapımcı: Cecelia Ahern, Donald Todd

Oyuncular:
Christina Applegate - Samantha Newly
Jennifer Esposito - Andrea Belladonna
Kevin Dunn - Howard Newly
Melissa McCarthy - Dena
Tim Russ - Frank
Barry Watson - Todd Deepler
Jean Smart - Regina Newly


“Bir gün gözünüzü hastanede açsanız ve hiçbir şey hatırlamasanız ne yapardınız?”

Samantha Who’nun ana konusunu işte bu temsil ediyor. Dizi bir trafik kazası geçiren Samantha’nın hastane odasında uyanmasıyla başlıyor. Bir bakıyor etrafında insanlar var ama onların kim olduğu hakkında Samantha’nın en ufak bir fikri yok. Annesini, babasını, en yakın arkadaşını, sevgilisini bile hatırlamıyor.

Yeni hayatına alışmaya çabalarken, bir yandan da eski hayatını öğrenen Samantha işinden, davranışlarından hatta kendinden bile nefret eder hale geliyor.


2. sezonu bitmiş, final yapmış ama ben daha yeni başladığım için resmen utanıyorum. Dizinin dört bölümünü izledim. İlk dakikalarında bana Sophie Kinsella’nın “Beni Hatırladın Mı?” adlı kitabını anımsatsa da dizinin farklı bir tadı var. Özellikle Applegate’in tavırlarına mimiklerine hayran kaldım. Annesi rolündeki kadın ise tam bir emsal… Konuşma tarzı, bakışları ödüllere layık cinsten.


Bölümler yaklaşık 22 dakika. İnsanı kasan uzun sahneler yok. Her şey sitcoma uyacak şekilde akıp gidiyor. Bazen yakalamakta zorlanabilirsiniz ama sıkılmayacağınızı garanti edebilirim. 

Oyunculuk bakımından ödüllü bir yapım izlemem de beni ayrıca tatmin etti. Dizinin tadı bozulmaz ve iki sezonu bitiririm diye umuyorum.

Pastel Oje 99


Siyah bir elbise mi giydiniz ya da makyajınız çok sade ama dikkat çekmek istiyorsunuz size en güzel tavsiye... Bu ojeden sürün... Ne kırmızı ne de bordo... Dikkatleri hemen üzerinize çekecek.

Tırnaklarım küt olduğu için biraz kısa durmuş. Neyse kökü bende nasılsa...

23 Aralık 2010 Perşembe

Maybelline Spiced Diamonds 160



Maybelline'in rujlarına hep hayranımdır. Geçen 3 Al 2 Öde kampanyası olduğunu görünce dayanamadım iki ruj ve bir de concealor aldım. Hemen burada paylaşmak istedim. 

Resimdeki gibi çok güzel bir pembe rengi var. Doğal bir renk isterseniz tek katla günlük idare edebilirsiniz. Dokusu yumuşak, nemlendirici içerdiği için aynı zamanda dudaklarınızı bu soğukta koruyor.

Fiyatı: 8.5 TL

22 Aralık 2010 Çarşamba

Golden Rose 11 | Kahve-Pembe

Şunu baştan söylemeliyim ben ojeye servet yatıranlardan değilim. Bugune kadar aldığım en pahalı ojeye 5 tl vermiştim o da Oriflame'in siyaha yakın bordo rengiydi. Sonuçta elleri sudan çıkmayan, üstelik sürdüğü ojelerin renklerinden 2 günde sıkılan biri olarak ojeye para yatırmak bana pek mantıklı gelmiyor.  Ayrıca oje uzmanı olduğumu da söylemiyorum.

Bu sene Chanel'ın çıkardığı bu kahvenin çok sükse yapacağı söylenmişti ama ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum. Bana göre bordo-siyah ojesinin yakınından bile geçemedi. Ancak bu ojenin özellikle bronz tenlerde çok hoş durduğunu söyleyebilirim.


Dün akşam kuaförde oje beğenirken çok tatlı bir renk buldum. Kahve desem kahve değil, pembe desem pembe değil, krem desem krem değil. Üçünün arası bir renk diyelim. Çok beğendim ve hemen denedim. Ojenin markası Golden Rose numarası da 11... İşin açıkçası dün alışverişte baktığım onca Golden Rose ojesinin içinde bu rengi bulamadım.



Benim tırnaklarımdaki ojenin kutusu kareydi. Golden Rose'un klasik şişelerinden değildi. Ancak sitede baktığım renk tırnaklarımdakiyle uyuşuyor.


Eğer bu rengi beğendiyseniz ya da başka renklere bakmak isterseniz şuradan siteye girebilirsiniz.

19 Aralık 2010 Pazar

Strawberry'den İlk Siparişim | Rebel Parfüm ve Lancome Rimel


Kısa süre önce Strawberry'den ilk siparişim elime ulaştı. Üstelik ilk siparişim olduğu için yanında gönderdikleri hediyelerde beni fazlasıyla memnun etti.

İlk fotoğrafta siparişi vermem amacım Saile International Rebel Eau De Toilette bulunuyor. Bu parfüm James Dean olarak da biliniyor. Bunu Amerika'da keşfetmiş. Türkiye'de bulamadığımda resmen delirmiştim. Neyse ki Strawberry imdadıma yetişti. Özünde su çiçeği bulunuyormuş. Benim tabirimle ne ağır bir parfüm ne de kokusu hemen uçacak bir kolonya. 

 



Parfümlerden kargo ücreti alındığı için yanına Lancome Fatale Emeraude Provocante'den sipariş ettim. Yeşil rimeli ne zamandır istiyordum ancak tamamen hayal kırıklığına uğradım. Rengi griye yakın ve yeşille pek alakası yok.

Gelelim hediyelere Calvin Klein göz kalemi ve yine Calvin Klein delicious luxury ruj. Bunlarla ilgili yorumlarımı daha sonra yazacağım.

18 Aralık 2010 Cumartesi

Cheapsmells | Bir Başka Kozmetik Sitesi



İtiraf etmek gerekirse bugüne kadar kozmetik, parfüm v.s. alışverişlerimi hep ya parfümerilerden ya da depolardan sağlardım. Ancak internetteki fiyatları gördükten sonra küçük de olsa risk alarak bu işe el atmak benim yararıma olacak gibiydi ki öyle de oldu. . Özellikle Türkiye'de bulunmayan markaları deneme isteğim ya da burada iki-üç katı ödemek istememe durumum -ki bu bütçemle alakalı- beni bu yola itti.  

İnternetten kozmetik alabileceğim siteleri araştırdıkça yeni yeni yerler bulmaya başladım. Cheapsmells'de bunların bir tanesi elbette.

Cheapsmells İngiltere kökenli bir site... Başta birçok tanınmış markanın parfümü dışında makyaj malzemelerinden, saç ve cilt bakımına varan ürün yelpazesi mevcut. Yalnız İngilizcesi olmayanlar biraz zorlanabilir.

Sitenin bir dezavantajı aldığınız her ürün başına kargo bedeli ödemeniz. Ürün başına yaklaşık £2.5 ödüyorsunuz. (£1 yaklaşık 2.4 Lira ama bu kurlara göre değişebilir. ) Şampuan gibi ağır ürünler isterseniz bu kargo bedeli £3.5'a kadar çıkabiliyor.

Cheapsmells'in bir dezavantajı da üçten fazla ürün almanız durumunda gümrüğe takılma ihtimaliniz. Bunun her zaman olacağını söylemiyorum ama her ihtimale karşılık siz siz olun tek seferde üçten fazla ürünü sipariş etmeyin.   

Bizim bir avantajımız İngiliz vatandaşı olmadığımız için vergiden muaf tutulmamızdı ancak o da elimizden alındı. Bu yüzden biz de sanki İngiliz vatandaşı gibi paşa paşa vergimizi ödüyoruz.

Bir diğer dezavantajı da sipariş verdikten sonra bekleme süreniz. Zira paketin elinize ne zaman ulaşacağı belli değil. Eğer sipariş süresi 20 günü geçerse müşteri hizmetleri bölümüne şikayetinizi iletiyorsunuz paketinizi tekrardan size gönderiyorlar.

Önerdiğim siteyi yermiş gibi oldum ama bu eksilerden bahsetmezsem olmaz. Sonra "Sen önermiştin. Bu ne?" falan demeyin. Şimdi avantajlarına gelecek olursak buradan belirli dönemlerde yayınlanan kodları alarak indirimlerden ve ücretsiz kargodan yararlanabilirsiniz. Özellikle yeni yıla yaklaştığımız bu günlerde bu avantajlar hepimizi sevindirecek.

Şimdi fiyatlara gelecek olursak daha önce alış-veriş yaptığım Strawberry'le mukayese etmem doğru bir açıklama şekli olacak sanırım. Bir ürün ele alalım. Mesela Calvin Klein - Endless Light Concealer.



Strawberry'de %20 indirimli fiyatı 31 TL


Cheapsmells fiyatı ise £6.95 TL'ye çevirdiğimizde yaklaşık 16 TL'ye bu ürünü almış oluyoruz. Buna kargo bedelini de eklersek 22 TL'ye bu ürün sizin oluyor. Strawberry'den daha ucuz olduğunuz görmüş oluyoruz.

17 Aralık 2010 Cuma

You Are Beautiful | Fedakarlık ve Aşk




Adı:   You’re Beautiful
Çince Adı:
原来是美男啊
Bilinen Diğer Adları: You’re Handsome, A.N.JELL
Tür: Romantik, Komedi
Bölüm Sayısı: 16
Yayınlandığı Kanal: SBS
Yayınlanma Tarihi: 2009-Ekim-07, 2009-Kasım-26
Yayınlandığı Günler: Çarşamba & Perşembe 21:55

Oyuncular:

Jang Geun Suk - Hwang Tae Kyung
Park Shin Hye - Go Mi Nam / Go Mi Nyu
Lee Hong Ki - Kang On Yu / Jeremy
Jung Yong Hwa - Kang Shin Woo
UEE - Yoo He Yi
Bae Geu Rin - Sa Yu Ri (Fan klüp ün başkanı)
Kim In Kwon - Ma Hoon Yi (Mi Nam’ın menejeri)
Choi Ran - Choi Mi Ja (Mi Nam & Mi Nyu’un amcası)
Kim Sung Ryung - Mo Haw Ran
Jung Chan - Başkan Ahn
Choi Soo Eun - Wang Kko Di


Yönetmen:Hong Sung Chang
Senarist:Hong Jung Eun & Hong Mi Ran


Evet, Erkek Fatma Haftamızın ikinci konuğu,,,  Türkçe olarak en bilindik adı You Are Beautiful/You Are Handsome… Bana Jang Geun Suk’u tanıtma şerefine nail olmuş dizidir. Aynı zamanda yanına eşantiyon olarak Lee Hong Ki’yi de vermiştir. Özellikle görüntü olarak çok doyurucu bir dizi olduğunu söyleyebilirim. Gerçi giyim tarzları çok kötü ama olsun. Biz onları o şekilde seviyoruz. Özellikle Jang Geun Suk’un dudak bükmeleri hasta olacağınız cinsten. Jeremy’in tavırlarına ölüp bitecek, Shin Woo’ya aşık olacaksınız.  Neyse kısaca konuya geçecek olursak:

Dizi bir kilisedeki ayin sırasında rahibe adayı kızımızın sakarlıklarıyla başlıyor. Adı Go Mi Nyu… Annesi öldükten sonra ikiz kardeşiyle burada yetişmişler. Kızımız rahibe olmayı seçerken oğlumuz Go Mi Nam bir solist olmayı tercih etmiş. Aynı dönemlerde Kore’de çok ünlü olan A.N. Jell grubunun solisti Tae Kyung’un doktor uyarısı alıp kenarda durmasına karar verilince gruba yeni bir üye seçilmesi kararlaştırılıyor. Tesadüfe bakın ki bu kişi Go Mi Nam’dan başkası değil. Ne yazık ki Go Mi Nam Amerika’da estetik ameliyat geçirince Kore’ye dönmesi gecikir. Devreye menajerinin girmesiyle Go Mi Nam yerine Go Mi Nyu geçecek ve eğlence başlayacaktır.

 Go Mi Nyu bir yandan erkekliğe alışmaya çalışırken, bir yandan da hem grubun üyelerine hem de etrafındaki diğer onca insana karşı kimliğini gizleme çabasına girer. Önceleri grubun solisti Tae Kyung başta olmak üzere hayranları da dahil herkes ondan nefret ederken zamanla hepsinin gönlünde taht kazanmıştır. Grubun bir diğer üyesi Kang Shin Woo ise onun çoktan bir kız olduğunu anlamış ve ona karşı bazı hisler beslemeye başlamıştır. Jeremy ise Go Mi Nyu’’mın tavırlarını yanlış algılamakta onu gay sanmaktadır.



Spoiler: Coffee Prince kadar olmasa da beğendiğim bir diziydi. Grup üyeleri gözlerimi bayram ettirdi desem yeridir.  Ben dizilerde, filmlerde fazla tesadüfü sevmeyen bir insanım. Bu nedenle bu dizideki tesadüfler önemli ölçüde bendeki puanını düşürdü. Aynı zamanda grubun üç üyesinin de aynı kıza aşık olması “Yuh!” dedirtecek cinstendi. Dizi romantik, komedi olarak anılsa da dram öğesi de eklenmeli. Özellikle son bölümlere yaklaşırken dramın komedinin önüne geçtiğini söyleyebilirim ki komedi de bu kadar dram olması benim için eksi puan…



Sarı'nın Anısına

Fotoğraflarda gördüğünüz kedimi yaklaşık 6 ay önce kaybettik. Bizim tabirimizle ailenin 5. üyesiydi. Ancak beslediği bir hayvanı ölen birisi anlayabilir beni. Artık fotoğraflarına bakıp özlem gidersek de yeri benim ve ailem için hep özel kalacak.  





16 Aralık 2010 Perşembe

Elf Cosmetics




Elf Cosmetic sitesinin tanıtımını yapma zamanı geldi sanırım. Elf bildiğimiz eyes, lips, face üçlüsü... Elf sitesi özellikle Amerika'da indirim günlerinde $1'a kadar düşen ürünleriyle tanınan bir marka. Ancak bu sitenin (http://www.eyeslipsface.com/ ) sadece Amerika ve Kanada'ya gönderimi mevcut. Eh peki Türk kozmatik severler bu ürünlerden nasıl yararlanacak?

Bunun için http://www.eyeslipsface.co.uk/ sitesine giriyoruz. Burası İngiliz kökenli firması... Ancak fiyatlar diğer site kadar düşük değil. Üye olup indirim günlerinden haberdar olmanız en akıllıca olan şey. Ürünlerinizi yaklaşık £2.95'a Türkiye'ye getirttirebiliyorsunuz. Bazı özel günlerde -mesela sitesin yaş günleri, ulusal tatiller gibi- sitenin ücretsiz gönderimi var. Özel kodları alış-veriş sırasında kutucuğa giriyorsunuz böylece kargo bedelinden kurtuluyorsunuz.

Belki Amerika kökenli siteyle fiyat farkı çok görünebilir ancak Türkiye'deki kozmetik fiyatları düşünülünce ve kargo eklendiğinde bile buradaki ürünlere çok ucuza sahip olabilirsiniz.

Strawberry'den daha yeni alışveriş yapıp bu aylık kozmetik kotamı doldurduğum için Elf siparişlerimi biraz ertelemek zorunda kaldım. Alış-veriş yapmadan şimdilik bir yargıda bulunmak pek doğru olmaz. 

Ben De Müstehcen Çizmeler İstiyorum





Biraz seksi bir cümle oldu sanırım ama bu filmi izledikten sonra böyle söylememek elde değil. Bir bayan olarak topuklu ayakkabılardan oldukça uzak duran biriyim ki etrafımdaki birçok arkadaşım da benimle aynı fikirde. Koşuşturmacayla geçen günler, otobüs yolculukları, iş hayatı v.s. bizi bu yola biraz da onlar itti ne yapabiliriz. Ancak filmdeki Lola'nın bizim beğenip, burun kıvırdığımız ayakkabılar için elinden ne geliyorsa yapması "Ben de Müstehcen Çizmeler istiyorum. " dedirtecek cinsten.


Filmi birkaç ay önce CNBC-E'de izlemiştim. İnternetten tekrar indirip izlediğimde pişman olmadım desem yeridir.


Konusuna gelince; Charlie Price oldukça tutucu olan bir bölgede yetişmiş, nesiller boyu ayakkabı üreten bir ailenin son üyesidir. Babası ölünce iflasın eşiğindeki fabrika ona kalır. Bir yandan fabrikayı nasıl kurtaracağını düşünürken, Londra'nın arka sokaklarından birinde Lola adında kendi tabiriyle bir showgirl'le tanışır. İşin ilginci Lola bir travestidir ve giydiği 10 santimlik ayakkabılar onun için bir işkence gibidir. Her aldığı ayakkabı onun ağırlığına dayanamaz ve kırılır. İşte aradığı kurtuluş çaresi Charlie'nin tam karşısında durmaktadır. Lola'nın çizimleriyle fabrika yeniden işlemeye başlayacak ve hem işçiler hem Charlie kurtulacaktır. Ancak o küçük yaşam bölgesinde hem Lola'yı hem de Charlie'yi zor durumlar beklemektedir.


"The sexy is in the Heel!"


Filmde Lola'nın söylediği bir söz... Söylenene göre arka bacak kaslarını gerdiği için daha seksi gösterirmiş. Dahası bunu karşı cinse de hissettirirmiş. Bunun gibi bir şey işte...


Aslında isme baktığınızda sırf komedi gibi gelse de daha ilk sahnelerde işin içinde dram olduğunu fark ediyorsunuz. Özellikle Lola'nın küçüklüğünde yaşadıklarını anlatması ve babasının tepkileri, filmdeki dram öğesini açıklayacak cinsten.


Onun dışında oyunculuklar alkışlanacak cinsten, Lola karakterine herkes gibi ben de bayıldım. Hikayeye gelince gerçek bir olaydan esinlendiği için daha da ilgimi çekti desem yeridir. Beğendiğim birkaç sahne...



Lola'nın gösterilerinden birisi...




İşte burada gülsem mi ağlasam mı modundaydım.




 Finalde Lola'nın Milano'daki gösterisi süperdi. Öyle düşe kalka bir başlangıçtan sonra böylesini kimse bekleyemezdi.



 İşte Lola'mızın Simon hali... Bence her hali de süper...




Benden 10/7 aldı. Dram bu kadar olmasa daha iyi olurdu.

12 Aralık 2010 Pazar

Evde Kalmış Kadınlar Böyle Olmalı


Neden böyle bir başlık mı attım? Şuradakiyazımda The Woman Who Still Wants To Marry dizisinin tanıtımını yapmıştım. Düşe kalka diziyi bitirdim çok şükür. Beni hayal kırıklığına uğratmadı nitekim.

Yine benim tercihim karakter karakter gidecek olursam:



Lee Shin Young - Muhabir

Bir muhabir olan kızımız zamanında sırf yurt dışına gidip mesleğinde kendini geliştirmek adına sevgilisini bırakıp gitmiş. Tabi acısı kötü çıkmış sevgilisi onu terk etmiş. İyi de etmiş. Yoksa dizinin asıl konusuna asla gelinmeyecekmiş. 34 yaşına geldiğinde bir gün kendisini hala yalnız buluvermiş. Gerçekten karakterler içinde sevimli bulduğum biriydi Shin Young. Evde kalmış gibi gözükse de bu durumdan şikayetçi görünmüyordu. İşinde daha da yükselmek için elinden geleni yapıyordu ki bu da takdire değer. Onun asıl dert ettiği doğru insanı bulamamaktan şikayet etmesiydi. Özellikle kızdığında yüzünün yamulmasına ve kendini yatağa atıp sızlanmasına çok gülmüştüm.



 Jung Da Jung – Tercüman

Üçlü içinde evlilik mevzusunu en çok kafaya takan bireydi Da Jung. Özellikle milletin kendisi için ayarladığı buluşmalara gitmesi bizim görücü usulü buluşmaları hatırlattı. Hiç vazgeçmemesi ise onun en sevdiğim özelliğiydi. Ülkenin en iyi tercümanlarından biri olması zaten bunu gösteriyor. Nedense her türlü terslik onu bulsa da gerçekten arkadaşlarının hep yanında oldu.



Kim Boo Ki - Danışman

İşte benim favorim. Tavırlarıyla, giyimiyle, saç modeliyle bayıldığım insan… Sırf kullanıldığını düşündüğü için kaç yıllık nişanlısından ayrılmış ve kendisini evli erkeklerden intikam almaya adamış. Sonunda hırs yapıp işinde sözü geçen, saygı duyulan nitelikli bir birey olmuş. Başta karakter hakkında fazla bilgi verilmese de insanlara özellikle kadınlara karşı çok anlayışlı olması beni çok etkiledi. Peşinden koşan erkeklere yaptıkları ise bazen iyi oluyor dedirtecek cinsten.


Ha Min Jae - Müzisyen

Sırf bu şahıs için başlamıştım diziye. Memnun kalmadım desem yalan olur. Buradaki saç stilini pek sevemesem de hareketleri, davranışları süperdi. Sırf iddia için girdiği oyunda gerçekten âşık olacağını o da bilemezdi ama sonunun mutlu bitmesi en güzel tesellim. Shin Young suratına kahve dökmekle tehdit ettiğinde “Eğer bunu yaparsan ben de seni öperim.” demesi beni bitirdi. Saçını beyaza boyaması ise ayrı hikâye.



Na Ban Suk - Doktor

Doktor olmasına rağmen (sanki bu evlenilecek erkek olmak için bir avantaj) hala kendine göre birini bulamamıştır. Önce Shin Young’la ilgilense de onunla beraber olamayacağını anladığından rotayı başka bir yöne çeviriyor. Tartışmasız dizideki en komik adam. Da Jung’la tanıştıktan sonra hareketleri daha da komikleştiriyor. Bence komedi dizilerinin en aranılan ismi olmalı bundan böyle. Çünkü mimiklerini bu kadar iyi kullanabilen bir insan daha zor bulunur.


Yoon Sang Woo – Pilot

Shin Young’un eski sevgilisi her ne kadar başta tekrar onunla birlikte olmak istese de sonunda bu işin olmayacağını anlıyor. Eski sevgilisinin genç biriyle birlikte olmasına karşı çıksa da kendisi aynı duruma düştüğünde dertleşmeleri, birbirlerine sevgililerini anlatmaları çok güzeldi. Gerçi ben eski sevgiliden dost olmaz görüşünde olan birisi de olsam bile bu dizideki dostluk hoşuma gitmedi değil. Gülme komşuna gelir başına hesabı….

Üç kadın üç farklı hayat… Aslında bu görüntü birçoğumuzun artık etrafında rastladığı bir manzara.  Kariyeri uğruna kendini feda eden kadınları nedense köle muamelesi yapılıyor. Neden erkekler yaptığında normal bir şey gibi karşılanıyor da aynı şeyi kadınlar yaptığında hırslı, bencil, gözü doymak bilmez oluyor. Bunu güzel bir yolla anlatmış dizi. O yüzden benden 10/8 aldı. Kırdığım iki puan da tesadüfleri bu kadar fazla barındırmasından oldu. Azıcık gerçekçi olsakç Koskoca Seul’de millet hep mi birbirini buluyor.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Coffee Prince - Aşk ve Kahve





Adı: 1 / The 1st Shop of Coffee Prince
Diğer Adı: Coffee Prince
Tür: Romantik, komedi
Bölüm Sayısı: 17
Senarist: Lee Jung Ah and Jang Hyun Joo
Yapımcı: Lee Eun Kyu
Yönetmen: Lee Yoon Jeong
Yayın Kanalı:
MBC
Yayın Periyodu: 02 Temmuz - 27 Ağustos 2007
Yayın Zamanı: Pazartesi ve Salı 21:55

Oyuncular:

Yoon Eun Hye - Go Eun Chan
Gong Yoo  - Choi Han Kyul
Lee Sun Gyun  - Choi Han Sung
Chae Jung Ahn  - Han Yoo Joo
Kim Jae Wook) - No Sun Ki
Kim Dong-wook  - Jin Ha Rim
Lee Eon  - Hwang Min Yeop
Han Ye In - Go Eun Sae (Eun Chan'nın kardeşi)
Kim Chang Wan - Hong Gae Sik


İzlediğim en güzel Kore dizilerinden birisidir Coffee Prince. Gong Yoo’yu tanımama vesile olmuş dizidir ayrıca. İlklerden olmasından mı, senaryodan mı, yoksa Gong Yoo’dan mıdır bilinmez ama izlediğiniz de kendinizden bir parçayı da dizinin içinde buluyorsunuz. Ayrıca bu dizinin çekildiği mekan gerçekten Coffee Prince adında bir cafe zinciriymiş ve diziden sonra da ülke genelinde bayağı ünlenmiş. En kötüsünü de en sona sakladım. Eun Chan’ın kız kardeşinin sevgilisi canlandıran Lee Eon bir trafik kazasında hayatını kaybetmiş. Gerçekten onun için çok üzüldüm.




Go Eun Chan (Yoon Eun Hye), dul annesi ve kendini bilmez kız kardeşine bakmak için deyim yerindeyse her işte çalışan bir genç kızdır. Pizza dağıtıcılığının yanı sıra dövüş sanatlarında usta olduğu için bu konuda hocalık da yapmaktadır. Ama onu diğer genç kızlardan ayıran en önemli özelliği giyimi, konuşma tarzı, hareketleri ve saç kesimiyle girdiği her ortamda erkek zannedilmesidir. Choi Han Kyul (Gong Yoo) ise ailenin tek çocuğu ve onu yola getirmeye çalışan büyükannesine inat gününü gün eden biridir. Büyükannesinin en önemli isteği de elbette ki Han Kyul’un evlenmesidir. Hatta ona buluşması için gelin adayları ayarlamaktadır. Eun Chan’la tesadüf eseri karşılaşan ve onu erkek zanneden Han Kyul ona bir teklifte bulunur. Eğer buluşmalara beraber gidip diğer kızların kendisinin gay olduğuna inandırırsa Eun Chan’a gerekli miktarda para verecektir. Eh paraya ihtiyacı olan genç kızımızda bu teklifi hemen kabul eder.

Han Kyul, Eun Chan sayesinde evlilikten bir süreliğine kurtulsa da büyükannesini memnun etmek için bu sefer iş için çalışmalara başlar, amacı Coffee Prince adında bir cafe açmaktır ve dizinin asıl konusu burada başlar. Sadece erkeklerin çalışacağı mekanda Eun Chan’da garson olarak işe başlamış, bu arada Han Kyul’la aralarında duygusal bir bağ oluşmuştur. Han Kyul bir yandan kendisiyle savaşırken bir yandan da ona olan duygularına gem vuramayacağını anlar. Ancak bu durum pek de kabul edilir olmayacaktır. Üstelik işin içine Han Kyul’un yakın arkadaşı Choi Han Sung ve onu terk eden sevgilisi Han Yoo Joo girince ortalık iyice karışır. Öyle bir vakit gelir ki kızımızın erkek değil de bir bayan olduğunu Han Kyul’dan başkası bilmez. Ona açıklamak da o kadar kolay olmayacaktır.



Spoiler: Erkek kılığına girmiş kızları anlatan diziler arasında birincim elbette ki Coffee Prince’dir. Gong Yoo’nun tatlı gülüşünü, kızın ardından ağlayışı hala gözümün önünden gitmez. Özellikle arabasında giderken “So Sad ” şarkısıyla o ağlar ben ağlar. Bir erkeğin kız olsun erkek olsun kendisiyle nasıl savaştığını bu dizide gördüm ben. Her ne kadar kızımıza “Sen gay olabilirsin ama ben erkeğim.” deyip ona bağırıp çağırsa da yine kendini onun yanı başında bulması herkese özellikle kendisine gerekli cevabı vermiştir. Ayrıca vücut kimyası denen bir şey de var. Yoon Eun Hye’nun oyunculuğuna ise resmen hayran kaldım. Yürüyüşü, burnunu çekişi, küfürlü konuşmaya çalışması her yönüyle ergenliğe yeni adım atmış bir delikanlıyı andırıyordu. 
 

Bir de puan vermeden olmaz. 10 üzerinden 9.5 Neden mi? Sondaki o ayrı geçen 2 sene için… Neden hemen birleştirmediniz ki sanki?
Efem dinlemek isteyenler için dizinin çok sevilen şarkıları:




Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...