7 Nisan 2011 Perşembe

The Walking Dead: Zombi Severler Ekran Başına!


Yukarıda gördüğünüz resim bomboş kalmış Atlanta'ya ait... Ben nereden mi biliyorum. Ne yazık ki Atlanta benim bulunduğum lehşrlerden değil. Bunu ben değil dizi söylüyor. Silahını kuşanmış, atına binmiş kişi de bizim dizimizin baş karakteri Rick... 

Ben zombi filmlerini seven birisi değildim normalde... İnsan, hayvan demeden karşısında ne varsa saldıran ve yiyen bir topluluğun görüntülerini izlemek pek de hoş sayılmasa gerek. Ancak, eğer buradaki gibi kaliteli bir yapımla karşı karşıyasanız o zaman durup bir düşünmeniz gerekli. Ben öyle yaptım ve pişman olmadım. 

Şurada tanıtımını yaptığım The Walking Dead'i aslında izleyip bitireli çok oluyor. Ancak yorumumu yazmaya biraz erindiğim için bu kadar geciktim. Gelelim hikayeye:


Dünyaya yayılan bir virüsün etkisiyle insanoğlunun sonu gelmiştir. Öyle ki bu virus bulaştığı kimseyi önce öldürüyor, sonra yeniden geri dönmesini sağlıyordur. Ancak bu geri dönüş çok farklıdır. Ölen insan artık eski kimliğinden bir şey taşımaz. Et yemek için yanıp tutuşan zombilere dönüşür. İşin kötü tarafı bunun bir panzehiri bulunamamıştır.


Dizi bir kasabının şerifi olan Rick'in silahlı çatışmada yaralanmasıyla başlıyor. Rick aylar boyunca komada kalıyor. Derken bir gün gözlerini açtığında etrafında kimseyi bulamıyor. Daha doğrusu yaşayan kimseyi... 

Yaşadığı kasaba sanki bir savaştan çıkmış. Her yer sanki bir yıkımda... Etrafında sadece berbat durumdaki ölüler var. Derken bir adam ve çocuğuyla karşılaşıyor ve adam ona Atlanta'da bir yerleşim olduğunu ve oraya gitmesi gerektiğini söylüyor. Onurlu şerifimiz de düşüyor yollara...  


Rick genel anlamda, gayet kibar, adil davranmaya çalışan, ailesinden başkasını düşünmeyen bir karakter. Genelde başrollerdeki adamları pek sevmem. Özellikle polisse soğuk tipler olurlar. Ancak Rick'in ailesini bulmak için her şeye göğüs germesi benim sevdiğim yönlerinden biri oldu. 
  

Carl ve Lori... Çocuk çok sevimli ve akıllı... Öyle böyle değil. Babası için "O kaç kere ölümden döndü. bunu da atlatıcaktır." gibi bir şey şöylemişti annesine. Büyümüşte küçülmüş sanki... 

Gelelim Lori'ye... Ben bu kadını hiç sevmedim. Fahişe tanımı belki biraz ağır kaçabilir ama öyle... İnsan kocasının ölümünün üzerinden daha birkaç ay geçmeden kocasının en yakın arkadaşının kollarına atar mı? Bu kadın atıyor işte... Aşk, sevgi falan demeyin. Bu kadın sadece ihtiyaçlarını gideriyor. Gerisi yalan. Bana inanmıyorsanız izleyin görün.  


Gelelim Shane'e... O da Lori gibi günü kurtarmanın peşinde. Arkadaşının daha toprağı kurumadan eşine asılan bir tip... Bir de her şeyi güya onları kurtarmak için yaptığını söylüyor. Rick gelene kadar etrafındakilere sürekli emirler vermesi de cabası...

The Walking Dead genel olarak beğendiğim bir yapım. Hikaye elbette bu üç karakter arasında gidip gelmiyor. Yan karakterlerle çok sıkmadan geçişler yaparak ilk sezonu bitiriyorsunuz. Zaten topu topu altı bölümden oluşan diziyi de konu olarak ne kadar uzatabilirler ki?

Puanım 10 üzerinden 8.5... Neden mi? Bölümlerin sayısı biraz daha fazla olabilirdi. Aklımızdaki soru işaretleri ilk sezona göre çok fazla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...