17 Kasım 2010 Çarşamba

O Sevgili Sensin Jasper




P.S.: Aslında burada yazdığım hikayeleri paylaşmak istemiyordum. Ancak sitelerde yazmayı bıraktığım için en çok sevdiğim ficlerimden birini şimdilik yayınlıyorum.


Seni izliyorum.

Her hareketini… Her bakışını… Her yaptığını…

Sen asla benim farkımda değilsin. Olmamalısın da… Ben sadece seni izleyen bir çift gözden ibaretim.

 Nereye gidiyorsun? Neleri seviyorsun? Nelerden nefret ediyorsun bilmek istiyorum. Ancak öğrenmek o kadar zor ki… Hatta imkânsız…

Okuldaki herkes dahası bütün kasaba için siz mükemmel ailesiniz… Forks’ta böylesi daha önce görülmüş müdür bilmiyorum. Görüldüyse bile bu çok uzun zaman öncesine dayanıyor olmalı. Çünkü böyle bir aile bu tip aile fertleri her yüzyılda bir dünyaya gelir diye düşünüyorum.

Ancak sizin aranızda bir tanesi var ki onu tanımlamak için bir cümle kuramıyorum. Bakışları… Gülüşü… Bana aldırmaksızın yanımdan geçişin bile kalbimi yerinden sökülecek gibi atmasına neden oluyor…

Bunun yaşandığı günlerden birinde bana dönüp bakıyorsun. Sadece bakıyorsun. Ben de bakıyorum. O bakışları asla unutamam. Unutmam imkânsız. Nasıl unutulabilir ki bir insan? Ne olduğunu bilmiyorum ama iyi ve kötü arasında bir şey olduğunu düşünüyorum. Ancak iyiye karşı hissettiğim tek şey mutluluk kötüye olansa hiçbir şey…

Sadece hiçbir şey…

Ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyorum.

O karamel rengi gözlerin ardında neler sakladığını merak ediyorum. İnsanların düşündüklerinin aksine ben ailenle ilgilenmiyorum. Keşfetmek için tek bir hedefim var. Acaba bir gün o altın rengin içinde kayıp olan hazineyi –hazinemi- keşfedebilecek miyim? Dahası sen bana bu fırsatı verecek misin?

İmkânsız olduğunu bile bile umut etmekten başka yapacak bir şeyim olmadığını biliyorum.

Jessica’nın senin için neler düşündüğü umurumda bile değil. Kendisi kardeşin Edward için yanıp tutuşurken bana senin hakkında neler söylediğini dikkate alıyor muyum sanıyorsun?

Peki ya diğerlerinin? Öğretmenler mükemmel birer öğrenci olduğunuzu düşünürken öğrencilerin hepsi kopya çekerek ya da insanları yanıltarak bu kadar başarılı olduğunuzu düşünüyor.  Kasabadakiler mutlaka bir yanlışınız bir sorununuz olduğunu bu yüzden gözlerden uzak yaşadığınızı birbirlerine anlatıyor. La Push yerlilerinin ise ne söyledikleri umurumda bile değil. Sizi sanki bir canavar azılı bir düşman olarak gördüklerini anlamadım mı sanıyorsun?

Arada sırada bir yerlere kayboluyorsunuz. Bazen hepiniz bazen birkaçınız… Bir tek senin kaybolduğun günler benim için çok zor geçiyor. Sen beni görmesen bile yakınımda olduğunu bilmek bana hep biraz huzur biraz da mutluluk veriyor.

Seni ilk gördüğüm anı hatırlıyorum. Koluna girmiş saçları diken diken ufak tefek bir kızla arabadan inişini…

Sanki burası bir sahneydi bizler birer figüran sizse başrol oyuncularıydınız. O ilk anda anlamıştım farklı olduğunuzu… Bizden olmadığınızı… Sizlerin sadece izlenen bizin ise izleyen tarafta bulunduğumuzu…

Bütün öğrencilerin hatta öğretmenlerin gözü üzerinize kayıyor.  Herkesin biraz hayretle biraz hayranlıkla ve biraz da kıskançlıkla sizi izlediğinizin farkındasınız. Ama o kadar normal davranıyorsunuz ki bunu anlamak mümkün değil.

Beni sana çeken sadece dış görünüşün mü diye çok düşünüyorum ama yanıtı bulmam gecikmiyor.  

Sesin… Tenin… Hatta kokun…

Hareketlerin bile ayrı bir ahenkte sanki… Bahçede otururken fotoğraf çekerken ya da bazen sadece Jessica’yla gevezelik ederken bir anda seni izlerken buluyorum kendimi… Sanki görülmez iplerle sana bağlıyım ve sen nereye gidersen git benim gözlerimde hep seni takip ediyor.

Bunu durdurmaya çalışmadığımı mı düşünüyorsun. Kaç kere denediğimi kaç kez kendimle savaş verdiğimi bir tek ben biliyorum.  Ben senin yanına kendimi yakıştıramıyorum bile. Eğer ikimizi bir aynada yan yana görme fırsatım olsaydı ben o aynadaki bir gölge olurdum. Sense ışık...

Dokunmak istiyorum. O kıvırcık altın sarısı saçlarına… Pürüzsüz karı bile kıskandıracak beyaz tenine… Geniş omuzlarına dayanıp sensiz geçen onca günüme ağlamak istiyorum. Bunları yapamayacak olmamsa bana daha büyük acı veriyor. Umudun yaramı daha da kanattığının farkındayım ama ben o yarayla yaşıyorum. Ve belki inanılması güç ya da sapıkça olabilir ama bu şekilde mutluyum.

Kütüphanede karşılaştığımız günü hatırlıyorum. Aslında unuttuğumu söylesem belki de dünya üzerinde dile getirilmiş en büyük yalan olur. Bay Banner’ın aptal bir ödevi için aradığım kitabın beni sana getireceğini nereden bilebilirdim ki? Rafların arasında gizlice oturuşun kimin aklına gelirdi ki? Neden kimden saklandığını hala merak ediyorum. Kimden kaçtığını…

O sessiz ortamda sesini duymamla yerimden sıçramam bir olmuştu. Karanlığın içinde çakan bir şimşek gibi… Sense gayet rahat o pencere kenarında oturmuş hala keyifsizce dışarıyı izliyordun. Sanki orada bulunan ne ise senin için hayati önem taşıyordu. Tıpkı senin benim için aynı değeri taşıdığın gibi…  

Sonra dönüp gözlerime baktın. Bakmak için delirdiğim bir anlığına bile olsa her şeyi görmezden gelebileceğim o altın yığınının içine sanki çölde su görmüş bir bedevi gibi hasrettim.

O gözlerdeki acı korku nefret ışıltılarını görebiliyordum. En çok neyi merak ettim biliyor musun? Neden korktuğunu… O acıyı gözlerinden silip almak için ne yapmam gerekiyorsa onu yapmaya hazırdım.

 O an neler hissettiğimi biliyor musun? Keşke bilebilseydin. Sıradan bir insan bile o halimin tavırlarımın ne anlama geldiğini hemen anlayabilirdi. Ama sen kaçırdın.  Eğer gözlerin bana değil içindeki o sakladığın şey her ne ise ona yoğunlaşmamış olsaydı eminim şimdi çok farklı bir durumda olurduk.

İyi ya da kötü…

Ben seni her halinle kabul ediyorum. Sevgilinin olması bile bu acı gerçeği değiştirmiyor. Onunla mutlu olduğunu görmek beni de mutlu ediyor. Senin mutluluğunla ben de mutlu olmayı öğrendim. Böyle bir şeyin olmasına ihtimal bile vermezken…

Sen bana hayatım boyunca hep istediğim ve her zaman sahip olmayı dileyeceğim bir şeyi verdin.

Sana âşık oldum Jasper…

Fotoğraflarım sadece senin yüzünle şekillensin istiyorum. Objektife her baktığımda gördüğüm tek şey senin karamel renkli gözlerin olsun. Başımı her çevirdiğimde seni yanı başımda bulayım.

Gerçekleşmeyecek bir hayalin peşinde koştuğumu bile bile kendimi bu ateşe atmaktan alıkoyamıyorum.

Ailem etraflarında gördükleri bütün yaşıtlarımdan olgun olduğumu söylüyor. Söyler misin? Bir insan her şeyini nasıl feda edebilir… Sadece tek bir gülüş… Tek bir bakış için…

Delirdiğimi düşünüyorum. Belki de gerçekten öyle… Ancak bir şeyi hiç unutmadım. Hayat senle ya da sensiz devam etmek zorunda… Biliyorum. Her gün yanında sevgilini de görsem bana aldırış etmeden yanımdan geçip gitsen bile ben hep seni seveceğim. Ve eğer bir gün beni hatırlarsan aklında hep o kendi ayakları üstünde durmasını bilen insanlara saygılı hareketlerinin bilincinde bir kız olarak kalmayı sağlayacağım. 

Gözlüklerimi çıkarıp tekrar olması gereken yere burnumun üzerine yerleştiriyorum. Hiç yanımdan ayırmadığım makinemi elime alıp okul arazisi boyunca devam ediyorum.  Şu an yanımda olmandan daha doğal ne dileyebilirim ki?

Seni görüyorum o anda… Daha doğrusu sizi… Yanında sevgilinle arabanın yanındasınız… Ben yalnızlığa mahkûm bir insanım diyorum kendi kendime… Bana sanki kızgın bir bakış fırlatarak hemen uzaklaşıp okul binasına giriyorsunuz. Ne olduğunu bile bilmiyorum ancak o günden beri kütüphanede geçirdiğimiz o kısacık andan beri böylesin. Kızgın da olsan ben seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim.

Eric birazdan beni almaya gelecek. Sana hayatımı devam ettireceğimi söylemiştim. Bir erkek arkadaşım var. Bunun adice bir şey olduğunun farkındayım ancak bu da yaşamın bir gerekliliği… Benden hoşlandığını söyledi ve ben bir şansı hak ettiğini düşündüm. Beni asla sevmeyecek hatta şu an nefret ettiğini düşündüğüm birisiyle hayatımı sona erdiremem.

Yüne de içimde yaşattığım ve yaşatacağım asla ölmeyecek sevgilimsin sen benim. Gizli aşkımı beslediğim sadece tek bir kişinin sırrı olacak kalan bir sevgili… Asla bilinmeyecek ancak hep yaşayacak…

Sadece benim izleyip benim isteyeceğim ancak asla yaklaşamayacağım bir sevgili…

O sevgili sensin Jasper…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...