18 Aralık 2014 Perşembe

Doa Kozmetik Alışverişi ve Yeni Saç Bakım Ürünlerim





Amerika'dan beraberimde getirdiğim ürünler aslında daha bitmedi. Project 10 Pan yaptığım dönemdeki gibi, ürünlerimin en azından bir kısmı bitmeden yeni ürün almayacağım diye kendi kendime söz vermiştim. Uzun zamandır da sözümü tuttum. Bir ürün bitmeden ya da ihtiyacım olmadan hiçbir şey almadım.

Gelelim Doa Kozmetik'e... Uzun zamandır Doa Kozmetik firmasını ve ürün yorumlarını takip ediyordum. Ancak üstteki nedenden dolayı alışveriş yapmıyordum. Fakat son zamanlarda saçlarımdaki problemler nedeniyle, saç bakım ürünlerimi değiştirmeye karar verdim ve istediğim ürünler için tercihim Doa oldu. Sorunum ise saçlarım çok çabuk kırılıyordu. Cansızlaştı ve her zaman parlayan görüntüsünün yerini mat ve sert bir hal aldı. Ben de biraz araştırıp iyi gelen ürünleri seçtim.

Eskiden Doa Kozmetik, ürünlerinin yanında mutlaka hediye gönderirmiş. Valla benim kutudan hediye falan çıkmadı. Hediyesini ne geçtim, benim daha heyecanla beklediğim, sitelerinde rastladığım sıcak ve samimi ifadeleriyle siparişimizle gönderilen küçük notlarıydı onu da göremedim. O nedenle biraz hayal kırıklığına uğradığımı söyleyebilirim.  Bu yazıyı okuyorlarsa kendilerine tavsiyem o eski samimi ifade şekillerine geri dönmeleri. Biz sizi bu yüzden sevdik Doa... ^_^







12 Aralıkta verdiğim siparişim ayın 18'sinde elime ulaştı. Ürünlerim bir kutu içinde sıkıca sarılmış ve  paketlenmişti. Ürünlerin ambalajları hakkında çok şey yazılıp çizilmiş, kalitesiz, basit gibi, benim gözüme pek batmadı. Zira aktardan aldığım doğal ürünlerinde ambalajları genelde bu kalitede oluyor. Tek söyleyeceğim metal tasarım, eski ambalajlarını daha çok beğenmiştim. Keşke ona geri dönebilseler...   

Neyse gelelim benim siparişime...

Yağlı saçlar için sülfatsız şampuan: Saçlarım yağlı olduğu için bu şampuanı seçtim. Yıkarken pek köpürmüyormuş, benim için temizlemesi yeterli...

Besleyici saç bakım kremi: Saç uçlarımdaki kırılmaları biraz olsun azaltır diye düşünüyorum. Deneyip göreceğiz artık...

Hint yağı: Saçların çabuk uzamasını sağlıyormuş.

Hint yağı ve sarımsak sabunu: Sarımsak yağı da hint yağı gibi saçların uzamasında etkili ve dökülmeyi önlüyor. Saf yağ bulamadığım için sabununu aldım.

Defne Sabunu: Saçların hızlı uzamasını sağlıyormuş.

Shea Butter: Dudaklarım için aldığım bir ürün bu... Rosense'in dudak balmı piyasadan kalkınca ben de buna yöneldim.

Gül Suyu: Tonik niyetine kullanacağım kendisini...  Zaten gül suyunu çok amaçlı kullanıyorum. O nedenle pek dayanmıyor. Bir de Doa'nın gül suyunu deneyelim.

Eğer memnun kalırsam diğer ürünlerine de bir şans vereceğim. Peki, siz daha önce hiç Doa Kozmetik ürünleri kullandınız mı? En çok hangi ürününden memnun kaldınız?



 

14 Aralık 2014 Pazar

Uluslararası İlişkiler IX - Şükran Günü ve Kara Cuma {Thanksgiving & Black Friday}





Amerika'dayken bu konuda çok yazmak istemiştim ama bu dönemlerde hep ya sınavlarım olduğu, ya da çalıştığım için ne yazık ki yazma fırsatı bulamamıştım.

Amerika'da kasımın son perşembesi Thanksgiving yani Şükran Günü olarak kutlanır. Bugünün anlamı ve tarihi 1621 yılına dayanıyor. İngiliz birlikler ve Kızılderililer tarihte ilk kez bugün birlikte yemek yemişler. Bugünün getirdiği hoşgörü nedeniyle yaklaşık 50 yıl savaş olmamış. Anlatılana göre Şükran Günü'nde yenilen hindinin nedeni o günde avlanan hindilerden ileri geliyormuş. Yılbaşında hindi yemenin Türkler'e nereden kaldığını anlamışsınızdır. Tavuk, sığır, koyun ne isterseniz yiyebilirsiniz. İlla hindi diye tutturmanın anlamı yok.

Bugünü ben biraz bizim bayramlarımıza benzetiyorum. Sırf bugün aileleriyle yemek yemek için kıtanın öbür ucuna 5 saatlik uçak yolculuğu yapan hocalar tanıdım. Aileler dostları ve yakınları ile evlerinde toplanırlar. Hem sohbet ederler, hem yemek yerler. Akşam üzeri gibi herkes evlerine dağılır. Akşam oturmaları ve gece gezmeleri yoktur bugünde... Yemek olarak da Amerikalı aileler başta hindi olmak üzere patates püresi, kızılcık marmeladı, çeşitli aperatifler hazırlarlar. En meşhur tatlıları da balkabağı turtasıdır. İçinde bolca tarçın bulunan şekeri bile anlaşılmayan bir turta düşünün... Kesin her masada bulunur. Ben gerçi tadını hiç sevmedim. Nerede bizim o güzelim kabak tatlımız.







Ben ilk Şükran Günümü Bulgar arkadaşımın amcasının evinde davetli olarak kutlamıştım. Amcası ve kız arkadaşı, hem Amerikan hem de Akdeniz mutfağına özgü çok güzel yemekler hazırlamışlardı. Benim için unutulmayacak olansa geçen sene yarı Amerikalı yarı Türk arkadaşımın evinde geçirdiğim yemekti. Kendimi tamamen bir Amerikan filminin içerisinde hissetmiştim. Büyük bir ev, eşiyle birlikte yemek hazırlayan Amerikalı amcamız, her yerden fırlayan bir kedi, köpek ve kendi halinde ellerinde içkileriyle yemeklerin hazırlanmasını bekleyen birkaç misafir...

Bugün de beni sevindiren diğer bir detay da beni düşünüp yaptığı hindiden, patates püresinden bana ayıran, tabaklarla evime gönderen dostlarımdı. "Şükran Günü'nde başka yere söz vermişsin, en azından yemekleri tat..." şeklinde söylemlerini yüzümde bir gülümsemeyle kabul etmiş, tekrar tekrar teşekkür etmiştim. Allah öyle insanları hiç eksik etmesin hayatınızdan...Bu aileli yemekler, ailemden uzak bana güzel bir anı olarak kalmıştı. Amerikan kültürünün bu yüzünü görmek çok hoşuma gitmişti. Bugünü bile yalnız geçiren Amerikalılar olunca da bayramları yalnız geçiren insanlar geldi gözümün önüne...



 
 
 

Şükran Günü'nün ertesi günü ise Black Friday, Türkçe anlamını pek sevmesem de Kara Cuma olarak nam salmıştır dünyada... Bana göre bundan olsa olsa Pembe Cuma olur...
 

Kara Cuma'da gece yarısından itibaren giyimden, elektroniğe, ayakkabıdan, bilgisayarlara neredeyse birçok mağaza %70'e varan indirime girer. Hal böyle olunca kapitalist bir ülkede yaşanabilecek kargaşayı siz düşünün ya da direk üstte eklediğim videoyu izleyin.

Black Friday'in anlamını sorduğum bir arkadaşımın bana anlattığı yorumunu aktarıyorum sizlere. En büyük nedeni bu sıralar Christmas yaklaştığı ve tüm Amerika'yı tatlı bir hediye alma telaşı sardığı için neredeyse bütün firmalar indirim başlatıyorlar. Mantık sürümden kazanmak... Diğer bir nedeni de senenin sonuna yaklaşılmasından dolayı, bu yolla yılın stoklarını tüketmek ve girdileri yükseltmek...

Amerika'da bulunduğum dönemde günün fırsatlarından yararlanmak için kendimi alışveriş merkezine attığım ya da akşam rahat rahat online siparişler verdiğim oldu. Nasılsa bir sorun mu yaşadın ya da çok para harcadığını fark ettin, gidip sorgusuz sualsiz iade edebilirsin.

Kendi tecrübelerimden söyleyebilirim ki giyim ve ayakkabı da her zamanki mağaza yoğunluğu ve kasa kuyruklarını aynı oranda yaşıyorsunuz. Öyle yığılma ve izdiham yok. Ancak madalyonun bir de öbür yüzü var. Bilgisayar ve diğer elektroniklerde mağazalar önünde sabahlamalar, büyük bir izdiham ve daha da kötüsü tartışma ve kavgalar her Kara Cuma yaşanan olaylar haline gelmiş. Bizim haber kanalları da sağ olsun hep verirler bu görüntüleri...









Amerika'dan döndüm dönmesine de hala o indirim günlerindeki heyecanı yaşıyorum. Sanki hala Amerika'dayım ve istediğim ürünleri daha uygun fiyatlara alabilecekmişim gibi... Allah'tan sağ olsun arkadaşlarım bu sorunu çözüyorlar.

Bu sene Abercrombie'den beğendiğim 2 hırkayı indirime girer de ben de alırım hayaliyle yaşıyordum. Yalnız nedense Kara Cuma indirimleri yokmuş. Öyle olunca bu sene Black Friday alışveriş tercihim Victoria's Secret oldu. İstediğim ürünlerde bir alana ikincisi %50 indirimli olunca ve yanında da kocaman bir çanta hediyesi gelince, bir de kargo bedavaysa tadından yenmedi ve online alışverişle Amerika'daki arkadaşıma ürünlerimi gönderdim. 3 günde kendisine ulaşmış. Şimdi tek yapmam gereken kendisini beklemek...

Şimdi diyeceksiniz ki "Aaa! Victoria's Secret burada da var." Efendim ben de biliyorum olduğunu ama Amerika'da tanesine 5 dolar verip kutu kutu hediye aldığım vücut losyonlarının burada 35 TL olduğunu öğrendiğimden beri mağazasına falan gitmekten vazgeçtim. Gerçi Amerika'da da ancak indirim dönemi gidip alın derim yoksa çok kalite ürünleri yok. O kadar para etmezler. Bu da belki başka bir yazının konusu olur. Victoria's Secret hakkında da mı bir yazı yazsam acaba?!

Bana kalsa bu uygulamayı okulların açılma dönemine ya da Ramazan ve Kurban Bayramı öncesine denk getirip ülkemizde de yapsalar. İndirimler neredeyse bütün mağazalarda yılın belli dönemleri oluyor ama benim önerimdeki amaç çoluk çocuğunu sevindirmek isteyen ailelere bir katkısı olması... Her sene nasılsa okullar açılıyor mantığıyla fiyatlarına bindirdikçe bindiren aç gözlü firmalar ve esnaflar yüzünden olan vatandaşın cebine oluyor. Her neyse...

Peki, sizin var mı Kara Cuma alışverişiniz? Umarım siz de indirimlerden yararlanıp, ciciler almışsınızdır kendinize... ^_^

 

19 Kasım 2014 Çarşamba

Peri, Artık Mutlu Mikrop'ta






Bir süre önce keşfettiğim ve ürünlerine bayıldığım Mutlu Mikrop ailesine yazar olarak ben de katılmış bulunuyorum. Yazılarımı her ay Yazarlar bölümündeki Peri başlığı altında bulabilirsiniz.

İlk yazımı okumak için tık!!!

Mutlu Mikrop ana sayfasına gitmek için tık!!!

Birbirinden ilginç ve tarz ürünlerin bulunduğu Mutlu Mikrop Shop'u incelemek için tık!!!





 

17 Kasım 2014 Pazartesi

Baloncuklu Çay { Boba/Bubble Tea }




Los Angeles'tayken edindiğim en kötü alışkanlık diyebilirsiniz kendisine.

Bu çayın çıkış yeri Tayvan yani ta uzağında uzağı Uzak Doğu... Tayvan'da bizim kahve evleri gibi açılan her türlü içeceğin yapıldığı, her köşe başında bulabileceğiniz boba çay evleri var. Daha sonra birbirlerinden ne görürlerse onu yapan ve moda haline getiren diğer Uzak Doğu ülkeleri. Japonya. Çin ve Güney Kore'de de bu akım moda haline gelmiş. Tabi büyük bir Uzak Doğulu göçmen kitlesine sahip Amerika da kısa zamanda payına düşeni almış. Özellikle Çin. Kore ce Japon mahallelerinde sırf boba satan dükkan mevcut hale gelmiş.

Boba aslında çayın ismi ya da içme şekli değil. Yukarıda görmüş olduğunuz bardakların içindeki minik minik yuvarlak parçalar var ya, ona boba deniyor işte. Ben başta acaba çok kalorili midir diye biraz mesafeli yaklaşıyordum ki bu meretin aslında çok düşük kalorili olduğunu ve insanı tok tuttuğunu öğrendiğimden beri bağımlısı haline geldim.






Çayda kullanılan bu baloncuklar, Manyok bitkisinden elde edilen nişastadan üretilen tapioka incileri... Bu tapioka incileri, yumuşak şeker kıvamında ve çiğneyerek yeniyor.

Boba tarzı içeceklerin servis şekilleri de diğer içeceklerden farklı... Bir kere pipetleri, bobayı rahatça içmeniz açısından normal pipetlerden oldukça kalın. Bardaklarında ağzı kapalı olarak tutuluyor ki istediğiniz kadar pipetinizle karıştırın.

Ben bu mereti ilk Güney Koreli bir sınıf arkadaşım sayesinde tanımıştım. Bana tapioka sever misin diye sormuştu. Ben ne bileyim tapiokayı. bobayı falan. Denemekten zarar gelmez diyerek almıştım.  Çilekli muzlu smootie'nin içine boba atmışlar. Çok beğenmiştim ama ilk sefer olduğu için biraz garipsemedim de değil. Aklınıza gelebilecek her türlü meyvenin karışımını hazırlıyorlar. Ananaslı, kivili, muzlu, çilekli, çikolatalı, daha niceleri... Bir boba cafenin menüsünün çeşitliliği aşağı yukarı şu şekilde...






LA'deki evime yürüme mesafesinde, sadece boba yapan bir cafede olunca haliyle birçok çeşidini deneme fırsatım oldu. Neredeyse her gün içme fırsatım oluyordu. Slush, smootie, normal çaylar, sıcak içecekler ve kahveler... Slush ve smootielerin içinde bol miktarda buz olduğu için yaz dışında pek tercih etmiyordum. Smootie biraz Starbucks'ta içtiğimiz frappuchinolar gibi... Hangi çeşit seçerseniz seçin, bardağın yarısına buz koyup onu makinede kırmalarından oluşuyor. Slush da nitekim öyle... Tek farkları smootie'nin içine krema ya da süt eklenmesi. Slush daha hafif anlayacağınız.

Benim favorim kesinlikle sütlü çayla servis edilen bobaydı. Çünkü hem soğuk değildi, hem de tadı siyah çay olmasından mütevellit bizim damak tadımıza daha yakındı.






Gelelim bobanın Türkiye'deki yerine... Başta nette biraz araştırma yaptığımda bir firmanın ürünü ülkeye getirdiğini ve bayilik verdiklerini gördüm ama ne yazık ki sanırım pazardan çekilmişler ya da bekledikleri ilgiyi bulamadıkları için gerilemişler. Pazarlama hatası da yapmış olabilirler bilemiyorum. Geldiğimden beri resmen boba aşeriyorum desem yalan olmaz. İstanbul gibi bir metropolde her şeyi bulmak mümkün ama boba bulmak imkansız.

Firmalar size sesleniyorum. Lütfen bu ürünün bayiliklerini alın. Cafeler olarak çoğaltın. Bir şeyler yapın yahu... Mis gibi fırsat size işte.

Tabi ben durur muyum? Ebay'den bulduğum bir iki satıcı sayesinde hem boba hem de pipet arayışıma çare buldum ve karşınıza üstteki manzara çıktı. Önce baloncukları 5 dakika kadar haşlıyorsunuz. Daha sonra da içeceğinizi hazırlayıp içine döküyorsunuz. Hepsi bu...

Peki, siz hiç tapioka ya da boba her ne ise bu içeceği hiç denediniz mi? Favori karışımınız neydi?





 

3 Eylül 2014 Çarşamba

Bir Taşı Acem Ülkesine Değişilmeyen Şehir: İstanbul



Selam canlar;

Uzun bir aradan sonra size merhaba diyebiliyorum. Aslında aktif olarak Twitter ve Instagram hesaplarımı kullansam da buraya uğrayamamak canımı sıkıyordu. O kadar emek verdiğim, zaman geçirdiğim, güzel insanlarla tanışmama vesile olan bu mekanı öksüz bırakmışım gibi hissediyordum.

Yeni yazı göndermediğim son birkaç ayda neler oldu kısa bir özet geçeyim merak edenler varsa. Mayıs sonu güzel ülkeme kesin dönüş yaptım. Ailemle, arkadaşlarımla, dostlarımla bol bol vakit geçirdim. Ramazan ayından sonra da iş başvurularıma yoğunlaştım. Şu an hala aktif olarak işsizim ama elbette kendi kriterlerime göre bir iş bulacağımı biliyorum. Allah herkesin gönlüne göre versin. :)

Bu yazıda son aylarda İstanbul'da çektiğim ve daha önce Instagramda paylaştığım bir kaç kareyi yayınlayacağım. İstanbul'u özleyenler varsa onlarda hasret gidermiş olur. Sorularınız var ise yorum kısmından atabilirsiniz.
 

 
 
Üsküdar Sahil
 


 
Beyoğlu, Cezayir Sokağı



 
Kadıköy İskele




Los Angeles'ta alışkanlık haline gelen akşam yürüyüşlerimi burada da devam ediyorum. Koca metropolde böyle güzel alanlar görmek çok güzel.




Bir İstanbul Masalı'ndan tanıdık gelmiştir. Bu da yine tarihi bir bina...


 
 
Son olarak Taksim Kore Restoranı... Sevda, nam-ı değer Minikprof ile bir buluşma gerçekleştirdik Süperdi En kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle...
 
Herkese iyi haftalar...

18 Nisan 2014 Cuma

BeautyMate Cherry Blossom Deep Cleansing Oil {Makyaj Temizleme Yağı}

 
 
Aylar evvelinden şurada Sasa.dan ilk alışverişimden bahsetmiştim. BeautyMate daha önce denemediğim bir markaydı ama temizleme yağlarını çok seven biri olarak bu ürünü çok uygun bir fiyata görünce almadan duramadım. Gerçi iyi ki de almışım, fiyatına göre bir temizleme yağından bekleyeceğim her şeyi yerine getirdi.
 
BeautyMate, Shinkazu Nihhon şirketi tarafından Asyalı kadınlara yönelik ortaya çıkarılmış bir marka. Daha çok cilt bakım ürünleri üzerine yoğunlaşmışlar. Japon markalarının ürünlerini genelde beğenirim. Nitekim bunu da beğendim ancak şirket hakkında pek bir bilgim yok.   
 
 


Neyse gelelim ürüne... İlk aldığımda ürünü gül aromalı diye dikkatsiz bir şekilde seçmiştim. Meğer kiraz çiçeği aromalıymış. Çok hoş bir kokusu var. En ağır makyajınızı bile çıkartıyor. Göz çevresi için de kullanabilirsiniz ama benim gözlerim çok fazla hassas olduğu için ben pek tercih etmedim. Alerji, kaşıntı gibi sorunlar yaşamadım. 200 ml bir ürüne yaklaşık 10 dolar gibi bir rakam ödemiştim ki bence gayet makul...Ambalajı da çok hoş. Daha ne olsun!
 
Ürünün şu anda Sasa.com'da satışı yok. Sanırım stokları tükenmiş. Ebay'de ise 20 dolar gibi bir fiyata buldum ama o fiyata almanızı önermem. Benim ödediğim rakam neredeyse yarısıydı. Bu bitirdiğim kaçıncı makyaj temizleme yağım bilmiyorum ama fiyatına göre gerçekten beğendim. Tavsiye ederim. Kesinlikle deneyin.
 
Sizin favori makyaj temizleme yağınız var mı? Varsa hangisi belki ben henüz denememişimdir. 
  
 
 

16 Nisan 2014 Çarşamba

Bitti... Bitti... {19}




Dibinde azıcık azıcık kalmış ürünlerime resmen savaş açmış durumdayım. Bir ay içinde yazdığım 3. bitti yazısı sanırım bu. Neredeyse tüm ürünlerde Kore'ye ait... Hadi bakalım...

Etüde House Collagen Moistfull Facial Freshener + Emulsion: Şurada ayrıntılı açıklamamı yapmıştım. Memnun kaldığım bir ürün oldu bu set. Beni şaşırtan ise, bu kadar uzun süre dayanacağını beklemiyordum. Fiyatı da gramajına göre gayet uygun. Alın deneyin bence...

Laneige Water Sleeping Pack_EX: Vazgeçilmezlerimden birisi... Öve öve bitiremiyorum zaten bu ürünü. Şurada da ayrıntılı yazısı mevcut zaten. Bu bitirdiğim 3. kutum. Yakında bir kutu daha sipariş vereceğim.

ISO KNOX Ageless Face Fit Powder: Ayrıntılı yorumum çok yakında blogda...

Tony Moly Floria Nutra-Energy Essence: Bu ürünün serisini eski ev arkadaşlarımdan Koreli bir kız kullanıyordu. Argan yağının ününü duymayan yok artık. Ben de madem böyle bir seri var kullanayım dedim. Ancak kullandığım diğer ürünlere göre biraz vasat kaldı. Cildime tam nemlendirme sağlayamadığını hissettim. Üstelik sürdükten sonra sanki yüzüm yapış yapış olmuş gibi sevmediğim bir his uyandırdı bende. O nedenle tam seriyi almaktan vazgeçtim.

Earth Science Eye Make-up Remover: Artık vazgeçilmezim. Şurada ayrıntılı yorumum mevcut zaten...

Baviphat Dark Circle Eye Cream: Göz çevremde olan siyah halka problemini bir türlü çözemedim. Bu ürünü Koreli arkadaşım Kore kozmetik sayfalarında okumuş ve tavsiye etmişti. Göz çevresini iyi nemlendiriyor. Yağ pıtırcıkları olur ya bazen, onlara sebep olmuyor. Gramajı nedeniyle hemen biten bir ürün de değil. Morluklara pek bir etkisini göremedim. Bir daha alacağımı sanmıyorum.

Ürünler hakkında sorularınız olursa yorum kısmından sorabilirsiniz.  

 

6 Nisan 2014 Pazar

Tester Korea Sitesinden Nasıl Sipariş Verilir?

 
http://www.testerkorea.com/

Siteye girmek için resme tık!

Bu siteyle tanışmam j.d. (Bu benim partim) sayesinde oldu. Ben genelde Kore ürünlerim için Ebay ya da Sasa.com'u tercih ederim ama bu siteyi de iyi ki denemişim. Çünkü hem ürün ve marka çeşitliliği çok fazla, hem de sipariş vermek gayet kolay...

Benim Tester Korea sitesini sevme nedenim bulamadığım birçok high-end markaya ulaşmamı sağlaması ve arama seçeneğinin çok kolay olması. Markalar ve ihtiyaca göre ürünleri site size sıralıyor. Sasa.com beni deli ediyordu mesela...




Siteye girdiğinizde bence ilk olarak üye olun. Sağ üst köşede "Login" ve "Join Us" kısmından "Join Us"a tıklayıp açılan sayfada bilgilerimizi giriyoruz. Üyeliğiniz bittikten sonra zaten size mail gönderiliyor. İşin en gıcık yanı bu üyelik işlemleri bana göre...




Daha sonra işin en eğlenceli kısmı başlıyor. Almak istediğiniz ürünleri "Add to Cart" seçeneğiyle sepete ekliyorsunuz. Ben burada örnek olarak Su:m37 markasına ait bir peeling seçmişim. Gerçi sonra fikrimi değiştirip Mizon markasına ait bir krem aldım. Neyse... Almak istediklerimize karar verdikten sonra sağ alttaki "Checkout"a tıklayarak ödeme kısmına geçiyoruz.

Dikkat ettiğiniz bir şey varsa ürünlerin Kore Vonu olarak fiyatlandırılması. Ben şu an Amerika'da yaşadığım için Amerikan Doları hesabı yapıyorum doğal olarak. 1 Amerikan Dolar=1000 Kore Vonu yaklaşık...





Bir sonraki sayfada 5 adet adım var.
 
1. Cart Summary (Alış-veriş Sepeti): Sepetinizdeki ürünleri gösteriyor. Bir eksik varsa ya da eklemek istediğiniz başka ürünler olursa diye... 
 
2. Address (İsim, adres ve diğer bilgiler...): Kimlik bilgileri ve adres bilgilerinin kontrolü için... Hani ola ki yanlış bilgi verdiyseniz bu kısımda düzeltebiliyorsunuz.
 
3. Shipping Method (Kargo Şekli): Üstteki resim 3. kısma ait... Buradan shipping şeklini seçiyorsunuz. Tester Korea sitesi ürünün ağırlığına ve kargo şekline göre ücret talep ediyor ama ben her zaman ilk seçeneği seçmenizi öneririm. Ucuzluk bakımından elbette...
 
4. Discount (İndirim): Tester Korea'nın indirim kuponu falan varsa elinizde burada giriyoruz. Ben de olmadığı için bu kısmı geçtim.
  
 

 
 
5. Payment Method (Ödeme Şekli ): Geldik 5. ve en önemli kısma. Ben Tester Korea için her zaman Paypal ödeme yöntemini seçiyorum. Paypal seçeneğini tıkladıktan sonra para birimi olarak USD (Amerikan Doları) seçiyoruz. Sonra da sağ alttaki "Confirm"e tıklıyoruz. Site sizi direk Paypal sayfasına yönlendiriyor. Paypal kullanıcıları zaten buradan sonrasını bilir. Şifrenizi girip, ödemeyi onaylıyorsunuz.
 
 


Daha sonra sizi Paypal sayfasından Tester Korea sayfasına yönlendiriyorlar. Karşınıza şu şekilde bir sayfa çıkıyor. Ayrıca mail adresinize hem Paypal'dan hem de Tester Korea sitesinden siparişimizle ilgili bilgi gönderiyorlar. "Order number"ınız sizin fiş numaranız gibi bir şey... Siparişimizle ilgili her türlü bilgiyi bu numarayla öğreniyoruz.

Ben siparişimi tamamladım, şimdi kaç günde elime ulaşacak onu bekliyorum. Geldiğinde sizi de bilgilendiririm. Sorularınız olursa yorum kısmından atabilirsiniz.

 Tester Korea'dan daha önce sipariş verdiniz mi ya da önereceğiniz başka siteler var mı? Çok seviyorum yeni sitelerden alışveriş yapmayı... ^_^

Hepinize keyifli haftalar dilerim...

2 Nisan 2014 Çarşamba

Sivilcelerden Kurtulmak İçin Ne Yapmalı?



Kadın olsun, erkek olsun herkes hayatının mutlaka bir döneminde bu sorunla baş etmek zorunda kalmıştır. Ben bu konuda biraz şanslıydım gerçi. Ergenlik döneminde bile sivilce şikayetim olmadı. Sadece ayın belli dönemlerinde alnımda beliren bir-iki tane sivilcem oluyordu, zaten 3-4 gün içinde kendiliğinden kayboluyordu.

Bana sivilcelerle ya da yağlı ciltlerle ilgili soru yönetenler çok oldu. Gelen sorulara "Benim cildim kuru ve öyle bir sorunum yok, ne önereyim ben ya..." şeklinde sızlanır mısın sen? Allah benim başıma da verdi. Geçen yaz kullandığım ilaçlar nedeniyle kendimi bir anda yüzümde boy gösteren sivilcelerle, üstelik yüzümün T bölgesinde aşırı denecek kadar yağlanma problemiyle baş başa buldum. Üstelik minik falan da değil, hani tek bir tane çıkar kocaman ve dokunduğunuz anda bile canınızı yakar ya, öyle sivilcelerden bahsediyorum.

Ben bu durumdan kendi bulduğum bir yöntemle bir-iki haftada kurtuldum çok şükür. Gerekli malzemeler Türkiye'de de kolaylıkla bulunabilecek ürünler...




The Body Shop Blue Corn Mask
Rosense Gül Suyu
Bepanthol El ve Yüz Kremi

Gelelim kullanım şekline... Body Shop'un maskesini şurada yorumlamış aslında pek beğenmediğimden ve sadece çok nadir kullanabileceğimden bahsetmiştim. İşte sivilcelerimi körelten bu ürün oldu. Bu ürünü T bölgesine uyguladım. Bir 10 dakika bekledikten sonra da güzelce yıkayıp Rosense Gül suyuyla yüzümü bir güzel sildim. Hatta yıkadım diyebilirim. Son olarak da her zaman makyaj dolabımda bulunan Bepanthol kremi nemlendirici olarak yüzüme uyguluyordum. Hepsi bu...

Bu kürü gün aşırı -bir gün ara verip diğer gün- uyguladım. Sonunda bir hafta geçmeden sivilcelerim körelmeye, T bölgemdeki yağlanma azalmaya başlamıştı. Dahası benim ev arkadaşım Bulgar kızın sürekli yaşadığı bir sivilce sorunu var. Cildi çok yağlı ve yediklerine dikkat etmediği zaman yüzü sanki su çiçeği çıkarmış gibi sivilceyle kaplanıyor Allah yardım etsin. Baktım ben de işe yarıyor, birkaç gün onda da deneme yaptık ve kullandığı ürünlerden çok daha fazla işe yaradığını söyledi.

Benim o dönemde kullandığım tüm cilt bakım ürünlerine ara verip, sadece bu üstteki ürünleri kullanmamın nedeni, cildim kuru olduğundan kullandığım ürünlerin genelde kuru ciltlere yönelik olmasıydı. Haliyle yağlı ve sivilceli bir cilde devamlı kullandığım ürünleri uygulayamazdım. Kısa bir süre için de yağlı ciltlere yönelik ürünlere yatırım yapmak istemedim. Maske dışındaki diğer iki ürün muhtemelen birçok kişi de bulunuyordur. O nedenle ekonomik anlamda çok fazla bir yük olacağını düşünmüyorum.

Sizin sivilcelerle savaşta kullandığınız favori ürünleriniz var mı? Varsa nelerdir?
 

29 Mart 2014 Cumartesi

Bitti... Bitti... {18}



Bu dönem de bayağı ürün bitirmişim. Hadi bakalım...

Earth Science Göz Makyaj Temizleyicisi: Makyaj dolabımın vazgeçilmezi... Ayrıntılı yorumum şurada mevcut zaten.

Herbal Essence Bal Özlü Şampuan: Bu şampuanı severek kullanıyordum. Kokusu çok güzel, saçları yumuşacık yapıyor. Oriflame'in bal-süt özlü serisine benziyor. Ancak eğer saç tipiniz yağlı ise ona pek bir etkisi yok. Bu kutuyu bitirdikten sonra almadım zaten.

Herbal Essence Bal Özlü Saç Kremi: Bu da aynı serinin saç kremi. Ben saç kremini şampuandan daha çok beğendim. Zaten saç kremi alırken kuru saçlara yönelik alırım dengeyi sağlamak için. Malum saç diplerim ne kadar yağlıysa uçları o kadar kuru.

Nivea Invisible Deodorant: Siyah kıyafetlerin kabusu beyaz lekelerden kurtulmak için bu deodorant çok iyi ancak bu tarz ürünler ben de öksürüğe neden oluyor. O nedenle zor durumda kalmadıkça kullanmamaya çalışıyorum. Yoksa ürünün suçu yok.

Elastine Saç Essence: Koreli ne kadar tanıdığım varsa hepsi Elastine'nin saç ürünlerini tavsiye etti. Kimisi şampuanını, kimisi maskesini, Koreli ev arkadaşım da illa bu ürünü al diye tutturdu. Kırıkları onarıyor, parlak bir görünüm veriyor. Kokusu da çok güzel. Ancak hacim bırakmıyor saçınızda benden söylemesi.

Lancome Effacernes Waterproof Kapatıcı: Kapatıcı canavarı olarak öve öve bitirilemeyen bu ürünü de denedim sonunda. Bana göre ortalama bir kapatıcı bu. Çok abartmaya, ballandırmaya gerek yok. Bu fiyata piyasa da çok daha iyi ürünler bulabilirsiniz. Üstelik gramajı da çok düşük. Zaten favori kapatıcımı bulmuşken bir daha dönüp bu ürünü almam.

L'oreal Volumious Rimel: Favori rimelim... Hem dolgunluk veriyor, kararında bir uzunluk sağlıyor. Üstelik ben gün içerisinde tazeleme gereği de duymuyorum. Sanırım Türkiye pazarına da girmiş. Alın, kullanın.

Nivea Fresh Natural Deodorant: Sürekli kullandığım deodorantım... Kokusu rahatsız etmiyor. Alerji, kaşıntı yapmıyor. Elbiseler de leke bırakmıyor. Daha ne olsun.

Hepinize keyifli hafta sonları...
 

14 Mart 2014 Cuma

Eğitim Zayiatı - Yedi Hocalı Peri






Hiçbirimiz ne yazık ki eşit şartlardan geçmiyoruz. Hele ki Türkiye'de eğitim bakımından çok büyük bir adaletsizlik ve eşitsizlik var. Ben de yaşadım bunu ve biraz olsun bu satırlara dökmek istedim. Bir söz vardır ya hani "Senin şikayet ettiğin yaşam, belki de bir başkasının hayalidir." diye... Okul ve öğretmenler bakımından çok şansızdım, çok... Orta okulu öğretmensiz geçirmemişse karşımdaki insanın benim için eğitim bakımından şanslıdır arkadaş. 


"Her şeyi başı eğitim, eğitim!" diye ötüp duruyoruz ya, ben de tüm önceliği eğitim, okul v.s. olan bir aileden geliyorum. Yalnız benim ailem bana sağladıkları imkanı hiçbir zaman bulamamışlardı. Annem ilkokul mezunu, tipik ev hanımı, babam ise mobilyacı...Belki de bu nedenle bu kadar istiyorlardı elimden geldiği kadarıyla daha fazlasına sahip olmamı... Bunun getirisi de benim üzerimde büyük bir sorumluluk olurken, eğitimimle ilgili ne karar aldımsa her zaman yanımda ve destek olarak arkamda duran ailem oldu.


Şikayet ediyorum gibi gelebilir. Sonuçta Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da öğretmensiz bir sürü okul var. Onları hatırladıkça halime şükrediyorum. Ancak Türkiye'nin başkenti Ankara'da okumuş birisi olarak başkentin  göbeğindeki öğretmensiz okullar ve sürekli bir öğretmenin gidip diğerinin gelmesi bu ülkenin  eğitim bakımından yüz karasıdır.


Çocukluğumda babamın iş durumunun iyi gitmemesi ve aç gözlü ev sahipleri nedeniyle çok taşınmak zorunda kalmıştık. Kiranızın iki katına çıkartılmasından bahsediyorum mesela. Hadi diyelim okul değiştirme ailemden kaynaklanan bir sorun, ama gittiğim okullarda da bir dönem sonunda öğretmenim değişiyordu. İlkokul bilançomu kısaca şöyle özetleyebilirim.


7 adet nur topu gibi ilkokul öğretmeni
4 adet ilkokul
Sayısız sıra arkadaşı
Yüzlerce, ismini ve yüzünü bile hatırlamadığım sınıf arkadaşları
Sürekli bir uyum problemi
Eski okulu, öğretmeni ve arkadaşları hatırlama
Psikolojik çöküntü


Bu nedenle ne gidip ziyaret edebildiğim meşhur ilkokul hocam vardı, ne de Facebook'tan buluşabileceğim ilkokul arkadaşlarım. Bu işin gırgırı tabi ki... O kadar da umursadığımdan değil o tarz buluşmalar yapıyor olmam, ya da olmamam...


İlkokul birinci sınıfı iyi güzel bitirdim sorunsuz. Kırmızı kurdeleler vardı o zamanlar. Okumayı öğrendikten sonra öğretmen tarafından takılır, diğer öğrencilere hava atardık. Bizim için madalyon gibi bir şeydi o, ya da savaştan sonra askerlerin göğsüne takılan onur madalyalarıydı. Sınıfta ilk kurdelesi olan ben değildim ama ilklerdendim. Öğretmenim de zaten çok tecrübeli biriydi. Az-çok yuvarlanıp gidiyorduk işte ama mutluluğum uzun sürmedi ne yazık ki... Daha ilkokul 2. sınıfa yeni başlamışken öğretmenim değişti. Kendisi emekli olacağı için bizim sınıfı başka bir sınıfla birleştirmiş, beni ve diğer öğrencileri büyük bir travma yaşatmışlardı. Neyse ki ailem taşındığı için ben okul değiştirmiş ve o öğretmenden kurtulmuştum.


Hiç mi güzel bir anım olmadı? En sevdiğim ve en mutlu olduğum dönem, 2. okulum Ankara-Aydınlıkevler'deki bir ilköğretimdi. Sadece 2 sene okuyabildim orada... Ancak edindiğim en iyi öğretmen de, en iyi eğitim de oraya aitti. Sonrasında edindiğim başarıları zaten oraya borçluyum. Okulların adını yazmayacağım. O kadarına gerek yok ama Aydınlıkevler'deki o okul birçok özel okuldan çok, çok daha mükemmel bir eğitime sahipti. O zamanlar flüt, nota eğitimi bile almış, hatta koroyu yöneten müzik hocam tarafından koroya seçilmiştim. Keşke hep o okulda kalabilseydim.


Biz tabi taşınmak zorunda kaldık yine ve ben 3. okuluma ve 5. öğretmenime kavuştum. Maşallah okula geldim ama öğretmen yok ortada. Kadıncağız sağlık sorunları nedeniyle sürekli hastanede ya da izinli. Allah korusun, sonuçta sağlık bu şikayet edemem ama kardeşim, ya yerine atanacak birilerini iste ya da emekli ol. Yazık, günah değil mi 40 küsür çocuğa... Yaşında epey var zaten. Ne güzel köşende oturur dinlenirsin. Neyse ki bizimkiler tekrar taşınmak zorunda kalacakları için bir dönem okuduktan sonra başka bir okula kaydım yapıldı ki en nefret ettiğim okulum buydu. Çünkü en sinir öğretmenlerimi ve öğretmensiz geçen günlerimi de buraya borçluyum.


İlkokul 5 sınıfa geçmiştim, 4. ve son okulum. Başarılı bir öğrenci olduğum için beni okulun en iyi sınıflarından birine yerleştirdi kaydımı tamamlayan müdür yardımcısı ama ben nasıl heyecanlıyım. Her seferinde hep panik olmuşumdur. Neyse sınıfa geldim. Kayıt belgemi yeni öğretmenime uzattım. Kadın beş karış bir suratla kağıdı elimden aldı ve belki de söylenmesi gereken son kişiye, yani bana şu sözleri sarf etti.


"Neden benim sınıfıma vermişler ki seni? Benim sınıfım zaten çok kalabalık. "


Fesuphanallah... Sanki benim suçum sınıfların kalabalık olması? Sanki ben istedim senin katnem suratını görmeyi ya da senden ders dinlemeyi? Ben dedim özellikle "Nolur beni bu sınıfa koyun." diye? İlk intiba çok önemli derler ya, yavaş yavaş kendini biliyor olmanın verdiği güvenle bu kadına dikkat etmem gerektiğini kafama yazmıştım. Öğretmen-öğrenci ilişkilerinde çok iyi bir taraf olsam da bu kadın hiçbir zaman sevemedi beni. Nedeni de çok basitti aslında.


Başarılı bir öğrenciydim. Gerçekten öyleydim çünkü başarılı olmak istiyordum. Amacım buydu ve gittiğim her okulda bir şekilde eksik veya fazla kendimi belli ettim. Ancak bu öğretmenin sorunu çok başkaydı. Dışarıdan gelen 4 sene boyunca başkaları tarafından eğitim görmüş bir kızın, gelip kendi eğittiği, emek verdiği öğrencilerini geçmesini bir türlü hazmedememişti. Haşarı, yaramaz, tembel biri olsam anlayacağım. Lan insan ne güzel iyi, sessiz, sakin bir öğrenci edindim, hem de diğer sınıflardan daha fazla sayıda iyi öğrencim var diye sevinir. Benim yapacağım bu olurdu çünkü ama ne yazık ki herkes senin düşünce yapında olmuyor Peri? Herkesi kendin gibi sanmaktan vazgeç artık... Bu yaşa geldin hala akıllanmadın.


İlk dönemin sonu... 15 tatile gireceğiz bu nedenle 5. sınıf öğretmenleri ortak sınav yapmaya karar verdi. O zamanlar Matematik, Sosyal, Fen Bilgisi ve Türkçe ana dersler ve bunlardan sınav olduk. Sınıftaki hatta okuldaki en yüksek notları alan öğrencilerden biri olmuştum. Dahası o dönem hasta olup bir hafta yatakta yattığım halde sadece sınav saatlerinde annem okula götürmüş, sonra da eve getirmişti beni kadıncağız. Diğer notları hatırlamıyorum ama işe bakın ki herkesin kırıldığı Sosyal dersinden 20'de 20 çıkarmıştım. Garip bir şekilde Matematik ve Fen derslerini çok sevsem ve ilerde onlara yönelsem de, Tarih notlarım hep çok yüksek olmuştur, tarihten çok anladığımdan da değil yani. Lisede de böyleydi bu. Ondan da bahsedeceğim sırayla geliyoruz. 10 yaşında olmama rağmen bunu unutmamamın tek nedeni de sonrasında çok sevgili (!) öğretmenimden gelen soruydu.


"Nasıl tüm soruları cevaplayabildin ki sen? Nasıl çalıştın üstelik hastaydın?"


"Sadece kitabı okumuştum. Hepsi bu..."


Gerçekten de öyleydi. Sadece kitabı okumuş sonra da hasta hasta sınava girmiştim. Ama sayın hocam hmmlayıp geçti, kendi öğrencilerine de "Siz neden ful çıkaramadınız? Bakın yapan yapıyor. " şeklinde de güzelce bir azarladı. Bu son olmuştu artık.


Lan öğretmen bozuntusu... Atatürk utanıyordur senin gibilerin Türk Gençliği'ni eğittiğini, hayır daha doğrusu eğitmeye çalıştığını gördükçe... Sınavdan yüksek aldı diye neredeyse yerin dibine sokulur şekilde konuşulur mu daha 10 yaşındaki bir çocukla...


Ben ki yeni geldiği bir ortama uyum sağlamaya çalışan, sessiz, kendi halinde bir öğrenciyim ve tüm sınıfın önünde sırf daha başarılı olduğum için dışlandım... Sizce bu bir öğretmene yakışacak bir hareket miydi? Kadını artık hayatta sevmemin ya da ona karşı herhangi iyi bir şey hissetmenin imkanı yoktu. Zaten 15 tatile girmeden birkaç gün önce tayin haberi geldi. Kurtuluyordum ondan ve iğneleyici sözlerinden ama bu başka bir öğretmen daha edineceğim gerçeğini değiştirmemişti.


"Neden hep ben?"


7. ve son ilkokul öğretmenim neyse ki çok daha iyi birisiydi. Yeni atanmıştı, o yüzden biraz tecrübesizdi ancak çok iyi bir insandı. Hatırlayabildiğim kadarıyla da çok güzeldi. Kendisiyle sadece bir dönem okumuş ve ilkokulu kaza bela tamamlamıştım.

İlkokul maceram bu kadar şimdilik... Gerçi benim eğitim maceralarım bitmez. Hala bir öğrenci olduğumu göz önünde bulundurursanız hele ki... Bir sonraki yazıda ortaokul ve lise anılarımdan bahsedeceğim. O yıllarda  bir bu kadar can sıkıcı... Umarım siz benden çok daha iyi bir eğitim almışsınızdır. En azından ilkokulda... Çünkü yıllar geçse de insan o anıları hiç unutamıyor.


Hepinize iyi hafta sonları...
 

6 Mart 2014 Perşembe

Skin Food: Salmon Darkcircle Concealor Cream {Mükemmel Göz Altı Kapatıcısı}



Beğenerek kullandığım ürünlere devam... Bu ürünün aynı seriden göz kremini kullanmıştım. Yorumu hatta şurada var. O üründen memnun kaldığım için kapatıcısını da denemek istedim ki iyi ki denemişim.

Ben bir ürünü sevemezsem bir daha elim kolay kolay gitmez ama ne zamanki bir ürünü çok beğendim, tamamdır o ürünleri alıp saklayasım, ninniler söyleyip şımartasım geliyor içimden. Bu da onlardan birisi, bitirdiğim kaçıncı kutu bilmiyorum.

Benim makyajda olmazsa olmazlarımdan birisi göz altı kapatıcıları. Cildimde büyük sorunlar olmamasına rağmen ne yazık ki eskiden beri boğuştuğum bir göz altı morlukları şikayetim var. Bu kendimi bildim bileli böyle. Hele ki uykusuz gecelerin sabahı ve bilgisayar başındaki uzun saatlerin getirisi bana göz altı morlukları olarak geri dönüyor. Birçok markanın kapatıcısını denedim -Lancome, Laura Mercier, L'oreal, Flormar, Pastel bunlardan birkaçı- ama üst üste kullanıp bitirdiğim ve memnun kaldığım en iyi kapatıcı bu oldu.





Bu krem bir kapatıcı yani likit olanlara oranla biraz daha ağır ama cildinizi kurutmuyor. En azından ben diğer krem kapatıcılar gibi bir durum sezmedim. Uyguladıktan sonra en az 8 saat dayanıyor. 10 gr bir ürün bu ve kolay kolay bitiremezsiniz. Ben bile kapatıcı canavarı olarak en az 3 ay kullanıyorum. Ebay'deki satış fiyatı ise 8-10 dolar arasında değişiyor. Bence gayet uygun.  Ürünün altında son kullanma tarihi 2015 olarak gösterilmiş. Bence çok sık makyaj yapmayanlar için bir artı.

Ürünün tek negatif yönü sadece iki renginin bulunması. Bende ki 2-Natural Beige. Bunu kullandıktan sonra Isa Knox pudramla -onun da yazısını yakında yayınlayacağım çok beğendim çünkü- üzerinden geçiyorum. Hepsi bu. Sadece bunu ve pudramı uygulayıp Sephora'ya gittiğim gün oradaki makyaj uzmanı çok beğenmiş, sadece üzerine bir aydınlatıcı geçmişti.

Umarım sizin de bir gün deneme imkanınız olur. Bu kapatıcı canavarına önereceğiniz göz altı kapatıcıları var mı?  

2 Mart 2014 Pazar

Bitti... Bitti... {17}

 
 
 
Maşallah bu ara iyice boşladım burayı. Tembelliği üzerimden atacağım da yok, en azından "Bitti" yazısı yazayım da biraz hareketlensin blog.
 
Nivea Fresh Natural Deodorant: Favori deodorantım. Amerika'da Nivea deodorantların satışı olmadığı için birkaç şişe bavulumda getirmiştim. İyi ki de getirmişim.
 
CVS Tırnak Cilası Temizleyici: Ne yalan yazayım, CVS eczanelerinde aseton tarzı en ucuz ürün bu. Pek memnun değilim ama zaten ayda-yılda bir oje sürüyorum diye idare ediyorum. Yoksa önerdiğim bir ürün olduğu söylenemez.  
 
Clio Small Face BB Cream: Şurada tanıtım yazısı mevcut. Şu dönem pek bb krem kullanmıyorum, geri dönüş yapsam da daha denenecek bir sürü ürün olduğu için bir daha sıra gelir mi bilmiyorum.
  
UniqOne Saç Bakım Spreyi: Bağımlısı olduğum ürünlerden birisi daha. Hatta şurada da yorumum mevcut. Siz de alıp kullanın derim. Türkiye piyasasındaki birçok saç bakım ürününden daha iyi.
 
Earth Science Göz Makyaj Temizleyicisi: Bu da yine çok sevdiğim şişesi daha bitmeden yenisini ısmarladığım bir ürün. Şurada da ayrıntılı yazısını yazmıştım. Fırsatınız varsa, alın, kullanın.
 
The Body Shop Çikolatalı Vücut Losyonu. Bu serinin yorumunu yazacaktım ben ya ama karıştı gitti. Neyse çikolata sevmeyen kadın yoktur herhalde hem de kokusunu. Kimisine bu serinin ürünleri ağır gelse de ben çok sevdim ve düzenli kullanmaya çalışıyorum. 
 
The Face Shop Pirinç Özlü Temizleme Maskesi: Ebay'den alışveriş yaptığım bir satıcı hediye göndermişti bu ürünü ama pek benim cilt tipime uyduğunu söyleyemem. Güzel temizliyor ona lafım yok ama ben sonrasında yüzümde yanma hissettim. Yağlı cilde sahip olanlar deneyebilir ama kuru cildi olanlar uzak dursun bence.
 
Mamonde Total Solution BB Balm: Bu ürünü de bitireli uzun zaman oldu ancak dolabımda öylece duruyordu. Diğer ürünlere yaptığım gibi yorumumu ayrıyeten yazayım dedim ancak pek beğenmediğim bir ürün olduğu için vazgeçip bitti yazılarına koymak istedim. Bazı bloggerlar rengine çok koyu falan demiş ama tam tersi açık ve ciltle hiçbir şekilde bütünleşmiyor. Üstelik ben de kaşıntıya sebep oldu. Açıkçası tavsiye etmiyorum. 
 
Missha 4D Rimel: Bu maskaraya verilen paraya acırım yeminle. Geçen sene Koreli arkadaşımın kız kardeşi Amerika'ya gelirken getirmişti. Fiyatı ucuz ancak 4D gibi bir özelliğini göremedim ben. Üstelik sürekli tazelemeniz gerekiyor. Dolgunluk mu? Yok öyle bir şey.
 
Skin Food Somon Özlü Kapatıcı: İşte benim aylardır kullandığım ve çok memnun kaldığım bir ürün daha... Yakında yazısı gelecek. O yüzden beklemede kalın.
 
 Sizlere çok güzel bir hafta dilerim. Görüşmek üzere...
 
 
 
 

11 Şubat 2014 Salı

Skin79 Türkiye Sitesi Açılmış!


 

Evet yeni gördüm. Bu aralar kozmetik dünyasından bir haberim. Hatta çok sevdiğim Kore kozmetiklerinden bile... Sağ olsun Polisemra beni şurada aydınlattı. Çok teşekkür ederim tekrar... Valla daha öncesinde sitenin açıldığını bilmiyordum. Var mı böyle yeni açılan başka Kore kozmetik siteleri?

Neyse konumuz Skin79... Daha önce bir-iki ürününü denemiş ve memnun kalmıştım. Okumak için tıklayın!

Fiyatları Polisemra'nın da belirttiği gibi çok yüksek gelmedi bana. En azından 2-3 katı gibi uçuk rakamlar değil. Bir örnek vereyim.




Resimde gördüğünüz ürün benim bir dönem kullanmayı deli gibi çok istediğim Sue Hydrating Water...

Ebay: 20 Dolar

Skin79 Türkiye:  46 TL

Bana göre fark oldukça makul... Üstelik ofisleri Ankara'da bulunuyormuş yahu! Türkiye'ye dönünce bir ziyarette bulunsam mı acaba? Kabul eder misiniz? ^_^

Siteyi incelemek isterseniz şuradan ulaşabilirsiniz. Şimdiden iyi alışverişler!!!

 

5 Şubat 2014 Çarşamba

Sık Sorulan Sorular ~ Kore Kozmetikleri





Bana da her bloggera olduğu gibi zaman zaman mail yoluyla birçok soru geliyor. Hemen hemen hepsini yanıtlamaya çalışıyorum ama böyle bir başlık olması gerektiğini düşündüm. Hani olur da bunları okurken aklınıza bir soru takılır yorum kısmından yazarsanız, onları da eğer olursa ikinci başlıkta cevaplarım.

Kore kozmetiklerine nasıl ulaşıyorsun?


Ben 1.5 senedir yurt dışında yaşıyorum. Haliyle posta yoluyla her ürüne ulaşmam zor olmuyor.


Kore kozmetikleri Türkiye'de satılıyor mu? Varsa nerelerde satılıyor?


Kore kozmetikleri mağaza şeklinde henüz piyasaya girmedi bildiğim kadarıyla. (Yanılıyorsam düzeltin. Malum Tr'de değilim uzun zamandır.) Ancak online satışı olan Missha, Face Shop gibi firmalar var ama gördüğüm kadarıyla fiyatları benim aldığım rakamın 3 katı kadar. Durum bu ne yazık ki...


Hangi Kore markaları Türkiye'de satılıyor ya da pazara hangi markalar girecek?


Bana zaman zaman şirketlerden de mailler geliyor. Evet! Hangi markayı tavsiye edersiniz, sizce hangi ürünler Türkiye pazarında gider şeklinde azımsanmayacak kadar mail aldım. Hatta ithal edecekleri markaları da sormuştum ama kesinleşmeden paylaşmak doğru olmaz. Missha ve The Face Shop dışındakiler hakkında bir bilgim yok.


Ben yurt dışında yaşıyorum. Kore kozmetiklerine nasıl ulaşırım? Acaba burada satışı var mıdır?


Buna en iyi cevabı aradığınız markanın sitesinden ulaşabilirsiniz. Birçok Kore markasının Asya ve Amerika'da satış yerleri mevcut ama bir L'oreal kadar yaygın değil. Ben her zaman ki gibi online alışverişi tercih edin derim.


Kore markalarını hangi sitelerden almamızı tavsiye edersin?


Ben genelde ebay ve sasa.com'dan alıyorum. Zaten Alışveriş başlığında internetten yaptığım alışverişler mevcut. Oradan detaylı bakabilirsiniz. Ayrıca g-market, testerkorea ve koreadepart gibi sitelerden de alışveriş yapılabilir.


Ürünleri internetten sipariş verdim diyelim, gümrükten geçer mi?


Bunun cevabını en iyi, şu an Türkiye'de yaşayan ve denemiş arkadaşlar verebilir. Bu yönden bir garanti yok şu an için. Ben şahsen küçük paketlerin geçeceğini düşünüyorum ama riskli tabi...


Bu Kore ürünleri birkaç çeşit... Essence, emulsion, skin falan bir sürü ürün var. Hangi sıraya göre kullanmak gerekiyor?


Eğer tüm ürünlere sahipseniz Skin + Essence + Emulsion + Krem sıralamasını tavsiye ederim. Tüm ürünler yoksa da zaten olmayanı atlayıp, diğerlerini uygulamak gerekiyor.


Kore kozmetiklerinin içinde domuz katkısı var mıdır?


Benim kafamı karıştıran soruların en başında bu geliyor. Meret yiyecek değil ki, içeriğini okuyup söyleyeyim. Zaten o yazdıkları da benim anlamadığım profesyonel iş dili... Üstelik kullandığımız batılı birçok markanın içinde ne var ne yok onu bile doğru düzgün bilmiyoruz. Yalnız şunu biliyorum, Müslüman ülkelere ihracat yapan Kore markaları var. Eğer domuz ürünü olsa zaten bir şekilde ürünlere yasak getirilirdi. Bir de su bazlı ürünler kullanmanızı tavsiye ederim. Riski azaltmış olursunuz. Bu konuda bu yazıyı okuyan uzman varsa onların görüşlerini bekleriz. Ben bu konuda insanları yanıltmak istemem.


Sorularınız varsa yorum bölümünden atabilirsiniz.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere...



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...