26 Haziran 2012 Salı

Bir Uçuş Deneyimi: Rüya Gibiydi...



Türkiye saatiyle buraya geleli bugün tam bir ay oldu. Arkadaşlarım sağ olsun şu an için sıkıldığım bir anım hiç olmadı. Elbette yalnız olmanın getirdiği bir takım sıkıntılar var ama Türkiye'deyken bu yazıda anlatacağım gibi bir gün yaşayacağımı hiç düşünmemiştim.  

Kısa bir not düşeyim efendim: Bunları paylaşıyorum ama sonra saçma sapan terslikler beni buluyor. Nazara inanan biriyim. Gerçekten korkmaya başladım. Bir maşallah deyin okumadan önce... Neyse şimdi başlayabiliriz.



Koreli arkadaşım bir-iki haftadır pilot arkadaşlarından bahsedip duruyordu. Kendisini ziyaret edip hem de bizimle tanışma amaçlı bulunduğumuz şehre geleceklermiş uçakla. Ancak hava muhalefeti nedeniyle hep ertelemek zorunda kalmıştık. Tam umudumu kesmişken pazar günü arkadaşım arayıp "Hazırlan gelip seni alacağım." dedi. Daha ne olduğunu anlayamadan kendimi terminalde buldum. Beş kız, dört erkek pilottan oluşan grubumuzda Türk nüfusunu temsil eden bir tek bendim tabi ki... O gün sanki Kore dramalarına düşmüşüm gibi hissettim. Korece konuşmalarını sorun etmemelerini, hatta hoşuma gittiğini söyledim. Çok zorda kalmadıkça İngilizce konuşmaya özen gösterdiler.

Hele ki arkadaşımın pilot arkadaşı tam bir beyfendiydi. Arkadaşım beni tanıttıktan sonra "Biz kardeş ülkeyiz. Sizin atalarınız bizim için savaştı. O nedenle sizi çok seviyoruz." tarzında şeyler söyledi. Nasıl mutlu oldum anlatamam. Türkiye'nin son zamanlarda yaşadıklarından da çok rahatsızdı. Biraz konuştuk ama moralimizin bozulmaması için çok fazla derin mevzulara girmemeye çalıştık.



Bizim uçağımız bu planör tarzı minik aletti. Minik dedim ama 4 kişiyi ve biraz da eşyayı alabiliyor. Pilotumuz daha eğitim aşamasındaymış. Çok sevimli klasik bir Güney Koreli... Sohbet ilerleyince "Ben senden bir yaş büyüğüm, o nedenle bana nuna demelisin." dedim. "Türkçe'de nuna nasıl deniliyor? Ben sana öyle hitap etmek istiyorum." dedi. Gülmekten kırılarak ona abla demeyi öğrettim. Bildiğim Korece kelime ve cümleleri söylerken de onlar kırıldı gülmekten.  




Bana Malibu sahiline kadar gidip geri döneceğimiz söylendi. Gerçi benim pek umurumda değildi. Yerden havalanalım yeter diyordum. Uçuşumuz gerçekten çok yumuşaktı. Pilotumuz da zaten bizi alıştırana kadar bekledi, ondan sonra biraz atraksiyon yaptı. İndikten sonra bana "Abla nasıl hissediyorsun? Hoşuna gitti mi?" dedi. "Heyecandan bacaklarım hala titriyor." cevabını alınca daha fazla gülmeye başladı.

Fotoğrafları görüntü kalitesini kaybetmemesi açısından küçültmedim. Yazının sonunda da kalkışımıza ait video ekli... Merak edenler için...



Gece annemi arayıp günümü anlattığımda çok sevindi ama asıl sürprizi yaşayan babam oldu. Babam küçükken pilot olmak istemiş ama maddi zorlukla nedeniyle küçük yaşta çalışmaya başlamış. Benim adıma çok sevindi.


O gün benim için rüya gibiydi. Hani bazen rüyanızda uçarsınız ama sonra bir bakarsınız yere çakılmışsınız. Bana nasıl hissettiğimi sorduklarında "Rüya gibiydi." dedim ve bunu anlattım. "Ancak sonu bu sefer çok güzeldi." dediğimde, onlar da en az benim kadar mutlu olmuş gibiydi. 

O gün hem çok iyi vakit geçirdim hem de bir sürü yeni arkadaşım oldu. Umarım sizin de böyle rüya gibi günleriniz olur.

23 Haziran 2012 Cumartesi

Ebay'den Clio Alışverişi



Tekrardan merhaba herkese!


Buraya geldiğimden beri en rahat olduğum konu internetten alışverişlerim. Aslında alışveriş yazılarını yazıp yazmamak konusunda biraz tereddütlüyüm. Türkiye'de sizin alamayacağınızı düşündükçe üzülüyorum. Yani eğer alışveriş yazılarını seviyoruz diyorsanız bu seri devam edecek. Yoksa çok ender bir konu olmadığı sürece yayınlamamaya çalışacağım. Karar sizin yani... Ben özellikle internetten yapılan alışverişler hakkında olan yazıları büyük zevkle okuyan biriyim. Neyse gelelim bu postun konusuna...

Clio bir Güney Kore markası... Benim markayla tanışmam ise Kore'de yaşayan Fulya sayesinde oldu. Kendisinden ısrarla kozmetiklerini göstermesini istemiştim ve sağ olsun kırmamıştı beni. Bir insan hem Kore'de yaşar, hem de kozmetik delisi olursa evinde bir sürü markayı bulabilirsiniz. Fulya da onlardan birisi... Kullandığı ürünler arasında bu marka vardı ve ben bilmediğim bir marka olduğu için hem şaşırmış hem de bayağı meraklanmıştım. Fulya da önerince o zamandan takmıştım kafama alacağım bu ürünlerden diye. Yeri gelmişken bu marka sadece büyük alışveriş merkezlerindeki özel satış yerlerinde ve eczanelerde satılıyormuş. O nedenle kolay bulunmayan, üstelik pahalı bir marka...

Gelelim aldığım ürünlere

1- Small Face BB Cream SPF50+
2- Shimmering Base

Ürünlerim üretim yeri Kore... Ben özellikle üretim yerine dikkat ediyorum. Çin olmamasına özen gösteriyorum. Bunun dışında Clio makyajda dramatik çizgilerde ilerliyor. Kore firmaların genelde daha doğal makyajı tercih ederler.




Ben akmall isimli satıcıdan aldım. Zaten ebay'de bu markayı ancak bir-iki satıcıda bulabilirsiniz. Kendisine mesaj atıp "combine shipping" istediğimi ve fiyatta indirim yapmasını söyledim. Aklınızda bulunsun, Korelilerden alışveriş yapacaksanız mutlaka indirimi sorun. Olumsuz yanıt verseler bile şansınızı denemiş olursunuz. Benim 2 dolarlık bir karım oldu. Yüksek bir rakam değil ama aldığınız ürün çoğaldıkça karınız da yüksek olur. 

Satıcı o kadar çok balonlu poşete sarmış ki en az bir on dakika uğraştım paketi açmak için. Üstelik paketimi takipli postayla göndermiş. Kaybolacak riski taşımadım. Ancak satıcıya ısrarla "Bana sample gönderin, Clio'dan almak istediğim bir çok ürün var." dememe rağmen paketin içinden sample çıkmadı. Satıcıya bildirdim ama sorun etmemesini söyledim. Almam bundan sonra o satıcıdan olur biter. Sonuçta Clio benim için vazgeçilmeyecek bir marka değil. Tanıtım yazısını birkaç haftaya yazmaya çalışacağım.

Peki, alışveriş yazıları devam etsin mi? Yoksa etmesin mi kızlar?


15 Haziran 2012 Cuma

Wet n Wild: Party Of Five Glitters



Buraya geleli kozmetik alışverişini olabildiğince az yapıyorum. Hatta bir-iki acil ihtiyacım dışında almamaya çalışıyorum. Malum bir-iki renk dışında oje getirmedim. Bunu geçen yazılarımdan birinde tanıttığım eczanelerden birinden aldım. Normalde 5 dolar gibi bir fiyatı var ama bana sorarsanız değmez. İndirimden 1.5 dolara almıştım. .

Neyse gelelim fikrime: Wet n Wild, bu renge 5 glitterin partisi demiş ama parti falan yok ortada. Kendi kendilerine öylece şişenin içinde dikiliyorlar. Ayrıca tırnakta da hiç güzel bir görüntü verdiği yok. Sizin için sadece baş parmağımda denedim. İki kat sürdüm sadece. Üstelik çıkarması çoğu glitter ojelerde olduğu gibi çok çok zor... Kesinlikle tavsiye etmem. Hele ki bu ojeleri Gitti Gidiyor tarzı sitelerden uçuk rakamlara almayı sakın denemeyin. Pişman olursunuz.


9 Haziran 2012 Cumartesi

Peri Ne Yer, Ne İçer?



Buraya geldiğimde fast food çok yemeyeceğim, ancak çok zorda kalırsam yiyeceğim diye kendi kendime söylemiştim. Sözümü tutuyorum. Öğlen aralarını genelde Çin yemeği şeklinde geçiştiriyorum. Akşamları zaten evde kendim hazırlıyorum.


İlk gelişimde bulunduğum şehir küçük olduğu için her şeyi bulamıyordum. Allah'tan bulunduğum süre kısa olunca çok zorlanmamıştım. Ancak bu sefer daha uzun kalacağım ama yemek bakımından daha şanslıyım. Çünkü bulunduğum şehir özellikle İran başta olmak üzere Orta Doğu'dan çok göç almış. O nedenle birçok restoranın yanı sıra marketlerini ve hediyelik eşya dükkanlarını da açmışlar.




O bahsettiğim marketlerden birinde buldum sarmayı da zaten. Bu üstteki tencere büyüklüğündeydi ama ben küçük bir tane aldım. Türk, Yunan ve Bulgar malı dolmalar vardı, tabi benim seçimim Türk'ten yana oldu.




Annemin bavuluma sıkıştırdığı tarhana çorbası... İlk günler bundan çok az yapıp içtim. Hemen bitsin istemiyorum. Bitmesin.


İran marketinde bulduğum Türk Kahvesi... Beni evlerinde misafir eden arkadaşlarıma hediye aldım tabi. Kahvemiz bitti diyorlardı. Çok sevindiler...




Tabi ben de hediyemi aldım. Benim cezvem yok. Zaten misafirim pek olmadığı için gerek de duymadım. Onlar da ne zaman canın kahve çekerse gel, beraber içeriz, fal bakarız dediler.



Bunlarda yine aynı marketten Türk ürünleri...



Hayatımda ilk defa İran dondurması yedim. Yapısı bizim pastanelerde satılan dondurmalara benzese de tadının alakası yok. Vanilyalı dondurma yerine gül suyu katılmışını düşünün. Ben beğendim gerçi. Çok şekerli değil. Dondurma da şekeri pek sevmiyorum.




Yeni yeni yerleştiğim için öyle çok malzemeli yemekler yapamıyorum. Birini alsam, biri eksik kalıyor evde. Böyle bir-iki çeşit hazırlıyorum kendime yetiyor zaten.



Evet, son gözdem. Aslında ihtiyacım yoktu pek ama ben kahve insanım değilim. Poşet çayı da bitki çayları hariç pek sevmiyorum. Her gün okuluma gidip gelirken önünden geçtiğim bir "Gift Shop" vardı. Vitrinde bizim ya da İran tarzı tepsiler, çaydanlıklar, bardaklar dizilmiş. Dün merak edip girdim. İçeride 60 yaşlarında bir adam oturmuş Arapça olduğunu sandığım bir müzik dinliyordu. Etrafıma bakındıktan sonra çaydanlığın fiyatını sordum. 28 dolarmış. Neyse nereli olduğumu falan sordu tabi. Dedim ben Türküm. Biraz sohbet ettik ayak üstü. Adam meğerse yazarmış. Bana kitaplarını gösterdi. Üniversitelere çağrıldığından bahsetti. Çayı sevdiğimi söyleyince hemen bir bardak ikram etti. Çok sevindim. Sana 25 dolara vereyim çaydanlığı dedi. Öğrenciyim ben üstelik yirmi dolarım var dedim. "Olsun bakalım. Zaten buradan para kazanmıyorum ben. Sadece hobi olarak yapıyorum zaman doldurmak için, eğer bir ihtiyacın olursa her zaman beklerim." dedi. Çaydanlığımı alıp evin yolunu tuttum.



O akşam oda arkadaşımın son günüydü. Bu nedenle ona çay yaptım. Yanına da lokum koydum ikram olarak. Sen bu akşam misafirsin, o nedenle bunlar dedim. Gülmekten kırıldı. Lokumu çok beğendi. Türkiye'ye dönünce ona göndereceğim.  

Annemin yemeklerini özlesem de kendi başımın çaresine bakmayı görev bildim kendime. Gerçi anneme göre ev arkadaşımla birleşip yemek yapsak daha iyi olurmuş. Her milleti Türkler gibi sanıyor garibim...

8 Haziran 2012 Cuma

Burası Neresi? Yoksa Ben mi Yolu Şaşırdım!!!



Bu Amerika'ya üçüncü gelişim ancak her seferinde yeni şeyler öğreniyorum. Bir ülkeyi tamamen tanımanız için farklı şehirlerinde en az iki-üç sene kalmanız gerekiyor. O zaman bıle yeterli değil ya...Türkiye'yi düşünün mesela, İstanbul'daki yaşamla, Karadeniz'de ya da Hakkari'deki bir olur mu?

Eğer bir gün benim gibi buraya yolu düşenler olursa diye yazıyorum bunları. Benım en çok dikkatimi çeken ve hoşuma gıden yanlarından biri eczaneleri. Birisi size, bir eczaneye girip ekmekten, kozmetiğe, ağrı kesiciden, deterjana hatta ve hatta hediye kartına kadar her şeyi alabileceğinizi söylese pek ihtimal vermezsiniz. Ben de vermezdim ama Amerika'daki dev süper market tarzındaki eczaneleri görünce inandım.

Not: Resimleri gizli gizli telefonumla çektiğim için bazıları net çıkmamış ama siz vermek istediğim mesajı anlamışsınızdır. Bir de eczane dedim ama ilaç reyonunu koymadım, koyamadım. Çünkü o kısımda görevliler vardı.

 

Eczaneler genelde bloklar şeklinde ayrılmış ve her blogun tepesinde bizdeki marketlerde olduğu gıbı ne bolumu olduğu yazıyor. Ne yalan soyleyeyim Türkiye'deyken arayıp bulamadım şeyler şimdi elimin altında ama geldiğimden beri bir iki acil ihtiyacım dışında hiç kozmetik almadım desem inanır mısınız? Sanırım yasaklar beni cezbediyor. Buradayken gerekli olanları alıyorum.



Essie ojeler... Fiyatları 9 dolar civarında... Burada daha çok Sally Hansen gidiyor sanırım. Essielerin başında duran benden başka kimse yoktu.

İkinci resimdekiler ise bahsettiğim hediye için poşetler... Yan tarafında gift cardlar vardı.



Favorilerimi sona sakladım. OPI ve Nicole by OPIler... Kardashianlar'dan nefret ettiğim için almadım, almayı da düşünmüyorum. Zaten koleksiyonda beni al diye bağıran bir renk de yok.

Umarım hoşunuza gitmiştir. Facebook'tan,Twitter'dan mesaj atanlara çok teşekkürler... Bir sonraki yazımda büyük ihtimalle neler yiyorum ondan bahsedeceğim.

2 Haziran 2012 Cumartesi

Amerika'nın Yolları Taştan


Ülkemden, ailemden, arkadaşlarımdan kısacası sevdiğim, sahip olduğum her şeyden 11000 kilometre uzaktayım artık. Sanırım ilk günlerin hezimeti olsa gerek biraz burukluk var içimde. Ancak uzun zamandır hayalini kurduğum, bu nedenle kendimi çok zorladığım zamanların olduğunu düşündüğümde kendimi daha iyi hissediyorum. Facebook'tan, Twitter'dan iyi dileklerini eksik etmeyen arkadaşlara çok teşekkürler... Buna bile lüzum görmeyenlere bir şey demiyorum. Kıskançlıktan çatlayın...

Bu ara dizi, film izleyeceğimi pek sanmıyorum. Daha çok "Gezi Yazıları" paylaşacağım sizlerle. Umarım hoşunuza gider. 




True Blood yaklaştıkçe beni de bir heyecan alıyor ki sormayın gitsin. Hele ki okulumun olduğu caddede bu resmi görünce ahanda dedim benim için asmışlar. Eric her gün bakıp bakıp sana iç çekiyorum. Bilesin!!!




Okulumun olduğu caddede birçok restoran var. Kore, Çin, Japon, İran, Lübnan ne ararsanız. Bir Türk restoranı yok zaten. Denemek için Taywan yemeği yedim ama pek beğenmedim.




İlk birkaç günümü babamın bir arkadaşının kızında geçirdim. Şanslıyım diyorum bu yüzden. Yoksa üç-dört gün ya motelde kalacaktım ki burada aşırı pahalı kalacak yerler ya da sokakta yatacaktım homeless misali. Bu havuza bakıp bakıp iç çektim. Hava biraz daha sıcak olaydı...


Evler gerçekten çok güzel... Bu üstteki aslında hiçbir şey gördüklerim yanında. Hele ki nezih bir semtteyseniz zaten kendinizi Hollywood filminde gibi hissediyorsunuz. Türkiye'de de olsa keşke böyle evler diyorsunuz.  




İlk tapiocam... Güney Koreli çok tatlı bir kızla tanıştım. Sıkıldıkça bana haber ver, beraber dışarı çıkarız falan dedi. Onun tavsiyesi üzerine almıştım zaten. Ne olduğunu merak edenler varsa sakız misali minik minik parçalar var içinde. Çok şekerli de değil.




Annemin bavuluma sıkıştırdığı kuruyemiş ve kuru meyveler... Ah ah!!! İyi ki getirmişim onca yoldan...




Yeni yerime yerleştim. Battaniye, yastık falan aldım kendime. Halimi görseydiniz gülmekten ölürdünüz. Koca koca poşetlerle falan... Amerika'da arabanız yoksa hiçsiniz. Dört teker olsun el arabası olsun anasını satıyım!!!  Neyse düzene girecek her şey zamanla.



Allah'tan salonun manzarası yerinde... Güneşte alıyor. Güneşlenmeye çıkarım diye düşünüyorum. Havalar biraz daha ısınsın.




Bunu neden koydum bilmiyorum. Bir dizide görmüştüm sanırım. Aynısı kaldığım evde de var.

Benden şimdilik bu kadar... Hepinizi çok özlüyorum valla... Eğer sorunlarınız olursa, yorum kısmından ya da Twitter'dan sorabilirsiniz. Kendinize çok iyi bakın!  


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...