18 Haziran 2013 Salı

Direniş Her Yerde

 
 
"Durduramayacaklar Halkın Çoşkun Akan Selini..." Cem Karaca
 
Ne güzel söylemiş Cem Üstat... Onlar bu tarz olayların belki de kat be kat fazlasını görmüş, geçirmiş insanlar olarak zamanında çok güzel mesajlar vermişler. Tarih tekerrürden mi ibaret, yoksa ders alma vaktimiz gelmiş de yeni mi fark etmişiz bilemiyorum.
 
Olaylar ben İstanbul-Los Angeles uçağındayken başladı. Yabancı arkadaşlarım ve ailem beni şanslı olarak nitelerken, ben orada biber gazı yiyip, tomalar tarafından kovalanmadığma yanıyordum... Keşke orada olabilseydim diyordum. Elbette binlerce kilometre uzakta olsam da, bu destek veremeyeceğim anlamına gelmiyordu. Ben de elimden geldiğince birşeyler yapmaya çalıştım.
 
80lerin sonunda doğmuş biri olarak şunu söylemeliyim ki, ben ve benim gibi bir çok arkadaşım apolitik olarak yetiştik. Sokakta, duvarlara "Slogan bulamadım. Lanet olsun Bağzı Şeyler..." yazan bir gençlikten bahsediyoruz. O kadar da samimiler... Küçüklükten beri ailemin "Aman kızım oku, düşün, muhakeme yap ama sakın tartışmaya girme... Başını derde sokma. Aklımız sende kalmasın." şeklinde telkinleri olmuştur. Ailemi suçlayamam. Kendilerine göre haklı sebepleri var elbette. Başlarda çocuk aklımla anlayamıyordum bu mevzuyu ama ne zaman ki ailem ve etrafımdaki insanlar bana o dönem kaybettikleri dostlarından, arkadaşlarından, yakınlarından bahsettiler, o zaman bir şeyler anlamaya başladım. Bu demek değil ki bana "Haksızlığa karşı sessiz kal..." demediler ama kardeşin kardeşi kırdığı bir düzenin parçası olmamı da istemiyorlardı.
 
Günlerdir olayları hem facebook hem twitter hesabımdan elimden geldiğince duyurmaya , paylaşımlar yapmaya, konuyu bilmeyenler varsa da açıklayarak bazı şeyleri görmeye, en azından okumaya yönlendiriyorum. Bu dönemde beni en çok üzen ne biliyor musunuz? Siyasi görüşü ne olursa olsun, ne yazık ki bazı insanların hiçbir şekilde at gözlüklerinden kurtulamaması...
 
Benim en çok korktuğum insan modeli EĞİTİMLİ CAHİLLERdir. Okumuş ancak içte BOMBOŞ olup, dünyaya ancak kendi penceresinden bakan insandan uzak durmak gerekir bana göre. Çünkü adam bir kere kendi görüşünün doğru olduğuna ve onu savunması gerektiğine inanır. Bunda bir zarar yok. Herkes elbette inandıklarını savunacak ama bu tarz insanlar kendi düşüncelerinin doğruluğunu ispat etmek için eğitim seviyesini koz olarak kullanır. Ben OKUMUŞ insanım, benden daha iyi mi bileceksin modunda kendini halkı çıkarmaya çalışır. Başkasının fikrini dinlemeden, kendi düşüncesini aşılamaya kalkar ki, hayatta en nefret ettiğim adam modeline dönüşür.
 
Bu son birkaç haftada olanlar, Türkiye'de hala güzelliklerin olduğu, insanlarımızın kendi değerlerini unutmadığı ve hala birbirine sahip çıkıp, baskı yönetimine karşı koyabildiğini ve bunu kaba güç kullanmadan yapabildiğini gösterdi.  Bana en güzel getirisi ise, etrafımda bulunan üstte bahsettiğim boş insanların asıl yüzünü görmem oldu.
 
Olaylar boyunca çok güzel fotoğraflarla karşılaştık ama ben de en fazla beğendiklerimden bir iki tane yayınlayıp görüşlerimi yazayım dedim.
 
 


İstanbul'a döndüğümde bu kütüphane hala yerinde duruyorsa kitap götüreceğimi söylemiştim. Ne yazık ki olaylar sonrası harabeye dönmüş. Umarım yeniden yapılır. Ben de evde duran bir yığın kitabın birazından kurtulurum.




Bazılarınızın bildiği üzere Arjantin Tango hastasıyım. Bu kareyi görünce içim yandı. Üstelik Ankara'daki tango kursumun Kuğulu'da eyleme gittiklerini öğrenince daha da delirdim. Ben de orada olmalıydım dedim.




Kurtuluş Savaşı sırasında çok aç kalan askerler, çarıklarını pişirip yemişler. Köylerde olan insanlar, hasat zamanı geldiğinde yarısını kendileri alıp, diğer yarısını cephelere göndermişler. Şu manzara bana savaş döneminde geçen o mevzuyu hatırlatmıştı. Dünyanın en güzel manzarası demiştim kendi kendime.




Bana ve birçok insana göre yılın fotoğrafı... Dünyanın neresinde böyle bir manzarayla karşılaşmıştır ki insanlar... Yabancı ev arkadaşıma gösterdiğimde resmen kahkahayı patlatıp, "Sizin haksızlık karşısında yapamayacağınız şey yok gibi görünüyor." dedi. Bunu söyleyen kişi Bulgar üstelik. Galiba biraz da korktu sıradan insanların iş makinesiyle polis araçlarını kovaladığımı söylediğimde... Dedim bak ona göre...




Oy!!! Çapulcu Amcalarım benim... Birkaç Marjinal Adam...



Köprüde bir mola... Şu manzaraları gördükten sonra gel de hayıflanma orada olmadığına...

Bunu okuyan, "Çapulcu" ya da "Ayyaş" ya da "Marjinal" her kimsen ya da her ne isen... Önce karşındaki insana saygı duymayı bil ki zaten senin başından beri yaptığın buydu. Yoksa farklı siyasi görüşten, kültür ve eğitim düzeyinden binlerce insan nasıl bir araya gelebilirdi ki? Hala bunu anlamayanlar var ya, yanarım da ona yanarım...

25 yorum:

  1. Cem Karaca hayatta olsaydı ne derdi acaba bu yazdıklarına:)son zamanlarda geçirdigi degişimi hatırlatmama gerek yok sanırım..Madem siz at gözlükleriyle bakmıyorsunuz yaşanan olaylara lütfen biraz zaman ayırıp şu aşagıdaki yazıyı okuyunuz.
    Bir eylem yapıyorsunuz ve yanınızda en popüler milletvekilleri, dizi oyuncuları, reklam yıldızları bitiveriyor. Polisin orantısız mukavemetini gören yasal ve yasadışı eylemci gruplar, hazır kıta yanınızda. Ardından yabancı ajanslar ve emperyalizmin canlı yayın aracı CNN non-stop çekimde. İyi görüntü alamadığınız bir yerli televizyonun naklen yayın aracını yakıyorsunuz, grubun ceosu ben de sizdenim, ben de çapulcuyum diye bağlılıklarını bildiriyor. Patronlar kulübü Tüsiad'ın ve patronlar partisi YDH'nın sabık başkanı bizzat yanınıza gelip eyleme katılıyor. Bütün magazin programları ve talk-showlar sizinle canlı bağlantı halindeler. Telaviv, Newyork ve Londra gibi merkezlerden acentası olduklarınız, desteklerini her dilde eksik etmiyorlar. Sonradan sahte oldukları ortaya çıksa da, bilumum renklerin taraftar grupları yanınıza kombine alıyor. Endişeli modernler iş çıkışı servislerini, kolejler okul çıkışı shuttlelarını meydana yönlendiriyor, laikçi hocalar dersleri tatil edip sınavlarda yüzde yirmi occupygezi artışı sağlıyor. Reklam ajansları ''iş hazır getirin o afacanları'' diye cazgır çıkartıyorlar. Türkiye'nin en ünlü sanal marketleri Gezi Parkı teslimi sipariş alıyor, en ünlü markaları sponsorluk yapıyor, siz de onları alkışlarla selamlıyorsunuz. Semtin tüm otelleri ve dükkanları sizi misafir ediyor, misafir etmekten imtina edenler kara listeye alınıp linç ediliyor. Hatta otele girdiğinizde yeşil renkli Alman mebusu başınızı okşuyor. Çoğu işyeri kapısı kırılarak içerisi talan ediliyor, kerli-ferli bilim insanları sizin için ''bilgisayar oyunu sanıyorlar, olur o kadar'' deyip size bonus dağıtıyorlar. Türkiye'nin dört bir yanından artık siyasi iktidar olasılıkları taban yapmış endişeli modernler, son model arabaları ve tefal tencereleri ile eyleminize ritm tutuyorlar. Kandilinize simit, Cuma'nıza imamlar eksik edilmiyor.
    Herkes devrime kaç gün kaldığını tartışırken Yeşilköy'e 'Ana' adlı bir uçak iniyor. Ana ismi burada çok mühim; hani rüyanızın en güzel yerinde anneniz gelir uyandırır, sizde bir memnuniyetsizlik oluşur, ''ne olur biraz daha uyusaydım'' dersiniz ya.
    İşte rüya bitiyor, partili, partisiz, halk sokaklara iniyor, kalabalıklar oluşuyor, gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu varmış meğerse. Sonra mitingler İstanbul'da, Ankara'da, Gostivar'da, Tiran'da, Malezya'da.. Bakıyorsunuz ve Türkiyenin nüfusunun 76 Milyon olmadığını, yüzölçümünün 783.562 km²den çok çok fazla olduğunu, üç hilalin bir parti bayrağının çok ötesinde bir anlamı olduğunu, Sancak'dan, Kosova'dan gelen tepkilerin ne anlama geldiğini görüyorsunuz... ''Sultanım'' diye hitabeden ''Boşnak'lar emrinizde'' diyen adamların bir parti liderine değil Payitahta seslendiğini, Malezya'da sokaklara dökülen müminlerin ''Dik dur eğilme, ümmet seninle'' derken, bir parti seçmeni olmadığı bilgisini farkediyorsun. Emniyet müdürlüğü önünde, daha bir kaç gün önce kaldırım taşlarını mancınıkla polise atan adamlara ayar veren Zahide Nine'nin cesaretini, bilgeliğini farkediyorsun... Ve gerçeğe uyanıyorsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla böyle ayrıntılı yorumlar alınca çok seviniyorum. Çünkü ben de sizin gibi okuyarak, arkadaşlarımın gönderdiği resimleri, videoları inceleyerek bu yazıyı yazdım. Onu bile yapamayan sadece görmezden gelen bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın psikolojisinde olan insanlar var. Ne yazık ki var ve insanlık tarihi boyunca da var olacaklar. Onların kökünü kurutmanın bir yolu yok. Ben ve burdaki arkadaşlarım elimizden geldiğince burada yapılan eylemlere katılmaya çalıştık. Türkiye'deki insanların yalnız olmadığını göstermek için... Bu bizim seçimimizdi. En azından kötü niyetli insanlara küçük de olsa bir mesaj verdi güzel ülkem. Benim her zaman ümidim vardı gerçi ama bu eylemler onun canlı kanıtı oldu.

      Sil
  2. Güzel bakan güzel görür.
    Güzel gören güzel düşünür.
    Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.

    YanıtlaSil
  3. bu bir halk hareketi olsaydı Tayyip hükümeti devrilirdi ama bu SADECE CHP hareketi oldugu için tıkandı kaldı.Olaylara tek bir perspektiften bakan kendi ideolojisinin hükümet olmasını istiyen kişiler yani bu hareketleri destekleyen kişilerdir..Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde ,ki sen onların birinde yaşıyorsun bunu bizden daha iyi bilirsin-devlet ,vatandaşlarının birinin digerine fütursuzca hakaret etmesine ,aşagılamasına izin vermez..Kaldı ki bu kişi 23 milyonun demokratik ortamda seçtigi bir Başbakan..Dünyanın hangi yerinde bir milleti temsil eden kişiye agza alınmayacak hakaretler yapılır Allah aşkına.Bunun sebebi başbakanın diktatör olması olabilir mi sence?siz asıl o uyuyan hücrelerinizi canlandırıp ,bu adi yabancı basının bizi yıpratmak için nasıl yalan haberlerle saldırıp dezenformasyon yaptıgını görün.. Yukarda Kurtuluş Savaşına benzettigin manzara gelince de; bu savaş hakkında hiçbirşey bilmedigini düşünüyorum,dalga geçer gibi.biz Kurtuluş Savaşını İngilizlerle degil canım İngilizlere karşı kazandık.Sizin direnişiniz kime neye??

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Al işte bir tane daha...Herhangi bir siyasi partinin üyesi ya da yanlısı değilim. Her zaman da öyleydim. Doğruyu yanlışı ayırt edebiliyorum çok şükür. Ben kimseye hakaret edilsin ya da orada başbakana hakaret edildi kendisi de hak etti diye bir ifade kullanmış mıyım? Olayı nerelere çekmişsiniz. Benim bahsettiğim sizin gibi insanlardı işte. Bu olayı direk şu partinin oyunu niteliğinde yorumlayanlar... Yazdığım yazının canlı kanıtı gibisiniz. Teşekkür ederim size. Ayrıca son olarak benim tarih bilgimi sorgulamak size düşmez. O resim görünce insanlarımızın zor zamanlarda ne kadar dayanışma içinde olduğunu belirtmeye çalışmıştım ama siz tabi kendi at gözlüklerinizle olaya baktığınız için onu bile anlamamışsınız. Yine de içinizdekileri döktüğünüz için teşekkürler...

      Sil
  4. Ben de hiçbir siyasi partinin üyesi falan degilim.Bu olaylar olana kadar hükümetin izledigi pekçok politikayı da eleştirmişimdir.Ama BAZILARI sayesinde kendimi tam bir AKP sempatizanı olarak buldum bir anda.Evet yukarıdaki yazıda Başbakan'a hakaret edildi .....................diye bir ifade kullanmamışınız ama işler bu noktada başladı.O kadar terbiyesiz tavırlar sergiliyor ki insanlar adam artık çıgrından çıktı.Mesele göründügü kadar masum başlamadı yani.Ben kendi yakın arkadaşlarımdan biliyorum kustukları nefreti,seviyesiz pekçok paylaşımda bulunduklarını,karşıt yorumları hazmedemeyip başkaları görmesin diye hemen sildiklerini..Olaya o kadar ideolojik bakıyorlar ki yatıp kalkıp tek düşündükleri şey Erdogan gibi dindar birinin ülkeyi nasıl yönetebildigi..Bugün Tayyip'in eşi tesettürlü olmasaydı,o bar benim bu bar benim elinde sürekli içki kadehleriyle dolaşsaydı ,insanların alkol ve uyuşturucu kullanımına destek olup onları teşvik etseydi,milli ve manevi degerleri birtarafa bırakıp bütün ahlaksızlıklara yol verseydi şu an bu eylem yapanlar inanın ona TAPARDI TAPAR..çünkü yaptıgı hizmetleri kimse İNKAR edemiyor..Bir de unutmadan,Kurtuluş Savaşı'yla ilintilendirdiginiz o resimin yanına bir de o dönem çekilen bir resim koysaydınız da okuyanlar da daha iyi anlardı vermek istediginiz mesajı.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanların hayat tarzları beni ilgilendirmez. İster alkol alır, ister türbanlı olur beni bağlamaz. Çünkü ben farklı görüşleri olan bir aileden geliyorum. O neden bize ilk olarak karşımızdaki insana saygı duyup, fikrini dinlemek öğretildi. Çünkü sen saygı duyarsan aynı saygıyı da beklersin. Ancak son zamanlarda ne yazık ki halka getirilen sınırlamalar ve yasaklar insanlarımızı haliyle ne oluyoruz, neden bu tarz kanunlar ve düzenlemeler getiriliyor düşüncesine itti. Ben Amerika^da yaşıyorum. Türbanlı sınıf arkadaşlarım olduğu gibi, gecenin bir yarısı elinde şişesiyle alkolünü alanlar da var. Ben şimdiki hükümetin yaptıklarını inkar etmiyorum, tersi bir şey de yazmamışım zaten ancak özelleştirme adı altında ülkeyi yabancılara peşkeş çektiklerini de kimse inkar edemez. Ha özelleştirme yapılmayacak mı elbette yapılacak ama her şeyin sınırı vardır. Ne yazık ki bu hükümet sınırı çoktan geçmiştir. Kurtuluş Savaşı'yla ilgili mevzuda zaten altına açıklama eklemiştim. Dediğim gibi siz benim yazdıklarımı okuyup, kendi kafanızın içindekileri anlamışsınız. Diyecek sözüm yok.

      Sil
  5. Selam herkese!Ben de bir iki şey söylemek istiyorum.İki farklı görüşe sahip bir arkadaş koleksiyonum var:)Bundan yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki;Sol görüşlü arkadaşlarım ,baştaki kişilerin, yaptıgı hizmetlerle beraber kendi yaşam tarzlarını benimsemesini istiyor.Olmazsa olmazları bu.Hizmet tek başına yeterli degil.Sag görüşlü arkadaşlarım ise ,ülkeyi yöneten kişilerin adil oldugu ve hizmet yaptıgı sürece hangi cenahtan olduklarının bir önemi olmadıgını söylüyor.Ama maalesef daha önce şans verilmesine ragmen bu sol kesim bırakın adil davranmayı ve hizmet vermeyi bu ülkeye(hortumlamaktan vakit bulamadılar)muhafazakar insanların canına okudu.Acı ama gerçek..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Betül ben de seninle az çok aynı durumdayım. Ülkeye hizmet olarak yapılanları inkar etmiyorum ancak insanlar kendi hayat tarzlarına saygı beklerken, karşı görüştekilere bunu yapmıyorlar ya da yapamıyorlar. İşin formülü biraz daha anlayışlı olmaktan geçiyor aslında.

      Sil
  6. Brezilya'da çıkan olaylara bak.Resimleri gönderemedim.Bak bakalım tablo nereye benziyor?Haber şöyle ki;
    Türkiye olmadı, Brezilya'yı karıştırdılar!

    Türkiye'nin ardından IMF'ye borcunu kapatan diğer bir ülke olan Brezilya'da olaylar çıktı. İngiliz medyası ise Türkiye'ye yaptığını şimdi Brezilya'ya yapıyor...

    Türkiye ve Brezilya son 10 yılda dünya ekonomisinin parlayan yıldızları. Avrupa'nın ekonomisinin çökme aşamasına gelmesi, dünyadaki büyük dalgalanmalar bu iki ülkeyi teğet geçti.

    EKONOMİSİ DİRİ İKİ ÜLKE

    Brezilya ve Türkiye ekonomik reformlar neticesinde IMF olan borçları sıfırladı ve bütçe açıklarını kapatarak işssizliği en alt seviyelere getirdi.

    TÜRKİYE'DEKİ OYUN TUTMADI

    İngilizler'in Gezi Parkı'ndaki protestoları Türk Baharı olarak niteleyerek dünyaya servis etmesi dikkatlerden kaçmamıştı. Olayları en abartılı şekilde vererek abonelerine duyuran BBC eylemleri hükümet aleyhine kullanmaktadan da geri durmamıştı.

    EYLEMLERİ BİR KAOS HALİNDE SUNUYOR

    Gezi Parkı olayları son bulup istediğini elde edemeyen İngilizler'in bu seferki hedefi, Brezilya.

    Türkiye ile beraber Sosyal Devlet olgusunu uygulayan Latin ülkesi 2014 Dünya Kupası'na ev sahipliği yapıyor.

    Brezilya'da toplu taşıma ücretleri zammını ve 2014 Dünya Kupası için yapılan harcamaları protesto amaçlı eylemleri ülkede adeta bir kaos şeklinde veren BBC Türkiye'de yapamadığı oyunu şimdi Brezilya'da sergilemek istiyor.


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıyı daha önce görmemiştim. Okudum, beğendim de... Teşekkür ederim. Benim blogum herkese açık... Hiçbir zaman yorum sildiğim de görülmemiştir. Elbette hakarete varmadığı sürece... Ülkemizin çok önemli bir konumda olduğunu ve güçlü bir Türkiye'nin kimsenin çıkarına gelmeyeceğini biliyoruz. Kurtuluş Savaşı'nda başaramadılar. Gerçi Kuzey Irak bölgesini burada es geçiyorum. O zaman bizim elimizden çıkan ama elde edemedikleri petrol yataklarını Saddam'ı devirerek ele geçirdiler malum. Daha neler neler var... Bir tarih hocam bize "Türkiye'nin ilerlemesini sağlayan kaç tane lider varsa hepsi genç yaşta öldü, bir de diğerlerine bakın, 90 yaşını görenler var." demişti. Şimdi düşününce ne kadar mantıklı geliyor bu söz. Paylaşımların ve yorumların için teşekkürler...

      Sil
  7. Madem at gözlükleriyle bakmıyoruz şu yazıda okunmaya deger.iki parça halinde gönderiyorum..
    Menderes ve arkadaşlarını neden astılar?

    Rahmetli Menderes’in “darbe olmadan” bir ay önce radyoda yaptığı konuşmaları TV ekranlarından birkaç gündür paylaşıyoruz, vurgu maalesef bugün ile aynı; “Ankara ve İstanbul’da yalan haberlere ve kışkırtmalara dayanılarak çıkarılan olay ve ayaklanmalar...”

    Sevgili dostlar, OYUN o kadar açık, net ve bakmasını bilenler için ANLAŞILABİLİR ki! 1839’dan 2013’e senaryo aynı, yöntemler gelişmiş, oyuncular ve uygulayanlar değişmiş... Bu noktada Menderes’i haince katleden, katlettirenlerin “yaptıklarının” detayına geçmeden bazı ekonomik bilgileri paylaşmak istiyorum;

    1- 1950’de yapılan yol tesviyesi 266 km iken, 1958’de 1216 km oldu.

    2- 1950’de 432 km olan asfalt kaplama, 1958’de 1806 km oldu.

    3- 1950’de 1669 metre köprü vardı, 1952’de 4144, 1954’te 5214, 1955’te 6842 km köprü yapıldı.

    4- 1950’de 1800 olan traktör sayısı, 1958’in başında 44.500 seviyesine geldi.

    5-1950-1960 arasında Makine Kimya Kurumu, Denizcilik Bankası, Et ve Balık Kurumu, DMO, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, Türkiye Kâğıt Fabrikaları, Ereğli Demir Çelik açıldı...

    6- 1950-1960 arasında Türk ekonomisinin Amerika’dan daha iyi verilere sahip olduğu dönemler oldu...

    7- 1858 devalüasyonu sonrasında Türk ekonomisinin acil ihtiyacı olan 300 milyon dolarlık kredi diliminin serbest bırakılması için temaslarda Bulunan Menderes SONUÇ alamadığı gibi, Fırat ve Dicle üzerine “baraj yapacağız” diyen Menderes, İÇ-DIŞ YERLEŞİK YAPI’nın tam olarak hedefi haline geldi.

    8- İstediği maddi desteği alamayan Menderes, yüzünü Rusya’ya döndü ve Temmuz ayının başında İş Bankası ve Petrol Ofisi başta olmak üzere bazı şirketlerin Ruslara satılmasını görüşmek üzere randevu aldı. Eylül ayında da Kruşçev karşı bir ziyarette bulunacak ve karşılıklı anlaşmalar imzalanacaktı. Kredileri Batı dünyasından bulamayan Menderes TBMM’de yaptığı konuşmalarda hep aynı vurguyu yaptı; “Fırat ve Dicle üzerine baraj yapılması başta olmak üzere, yapacağımız büyük projelere kimse engel olamayacak”! Oysa bugün AK PARTİ Hükümetinin projelerine “engel olmak” isteyen güçlerin “o dönemki babaları”, çoktan karar almışlar ve “darbe dahil” her türlü yolla engelleme yoluna çıkmışlardı!



    YanıtlaSil
  8. Sevgili dostlar, ekonomide neler yapıldığına dair daha onlarca madde yazabilirim... Menderes “ekonomiyi” ayağa kaldırmış, 1946 sonrası “teslim alınan” dinamikleri “özgürleştirme-millileştirme” yolunu seçmiş ve “istenmeyen adam” ilan edilmişti! 1958’de ilk küresel darbeyi aldı ve Türk hükümeti, IMF ve Dünya Bankası’nın dayatmasını kabul ederek 4 Ağustos tarihinde istikrar önlemlerini açıklayarak doları 2.80 TL’den 9 TL’ye çıkardı...Bu devalüasyon 4 yıllık bir zorlama sonrası yaptırılmış ve “belki bize artık biat eder” denerek akıllarınca Menderes’e bir şans daha vermişlerdi. ETMEDİ, YERLEŞİK DÜZEN’e biat etmedi ve çarklar artık onun başını koparmak için dönüyordu...



    Sonuç:Kim Türkiye’yi “küresel sistemden” ve “yerleşik uzantılardan” kurtarmaya çalıştıysa bedelini “çok ağır” ödettiler! Kim bu ülkeye ONLARIN MENFAATLERİNE DOKUNARAK hizmet ettiyse saldırdılar, itibarsızlaştırdılar, ekonomik-siyasi manipülasyonlar ile iktidardan etmeye çalıştılar ve son olarak da ASTILAR! Bu noktada çok önemli bir de not düşmem gerekli; Menderes Hükümetlerine 10 yıllık iktidar döneminde özellikle 1954-1958 arasında oynadıkları oyunlar ile ciddi finansal darbeler vurdular, istedikleri DEVALÜASYONLARI da yaptırdılar. Son 10 yılın bu dönemden farkı da burada; 2003-2013 arasında hiç finansal dalga yaratamadılar ve istedikleri hiçbir oyunu oynayamadılar! HALK, ÇOK DAHA hırslı ve daha safları sıklaştırmış, daha bilinçlenmiş şekilde bu sefer BUNLARIN tam karşısında!

    Son söz: “Yerleşik Düzen nedir” diyenlere kısaca şunu söyleyebilirim; 1946 devalüasyonu ile “küresel sisteme teslim olma” sürecini tamamlayan Türkiye’de, “dışarıdaki güçlerin” içeride yarattığı burjuva ve onun yan kollarının, TSK’ya sızmış diğer kollar ile birleştiği, yerleşik medya ve yerleşik finansal yapının “biz kontrol edelim” amacıyla kullandığı “güçler birliğini” YERLEŞİK DÜZEN olarak adlandırabiliriz! Siyasi otoriteye “istediğini” yaptıramayan bu güçler, her dönemde “finansal ve basın manipülasyonu yoluyla” yönetenleri zor durumda bırakmayı denerler. Bu “güçler birliğinin” ilk denemesine en kapsamlı örnek; 1946 devalüasyonu-1960 darbesi arasında yaşananlar! Dönemin Başbakanı Menderes “işbirlikçi asla değil” tam tersi “kontrol edilemeyeceği anlaşıldığı anda yok edilen” bir lider! Hamle çok açık; yapılan ilk “başbakan asma” denemesi ve işin ilginç tarafı bu denemenin “vatansever bir sol devrim” kılıfında saklanması!

    YanıtlaSil
  9. Amerika'da yaşadıgını söylüyorsun peki o zaman şunu söyler misin 18 yaşından küçükler içki temin edebiliyor mu orda?Amerikan polisinin sivillere ne kadar acımasızca davrandıgını Amerikan askerlerinin Irak'ta yaptıgı katliamları dünya alem biliyor.Bunları yapan bir ülke demokratik ve özgürlükçü bir ülke oluyorsa eger,aşagıda sıraladıgım özellikleri taşıyan Türkiye hükümeti sence ne oluyor? Ülkesinin kalkınması için özelleştirme yapan ve gelen bu paralarla merkez bankasının kasasını agzına kadar dolduran, TÜRKİYE'Yİ MEGA PROJELERLE adeta şantiye alanına çeviren ,özgürlükle alakalı Avrupa birligi uyum yasalarını tamamen çıkaran bu adam yine de baskıcı ve gerici oluyor öyle mi?:)Ekonomi de iki türlü politika vardır.ya devletçi politikası uygularsın ya da serbest ekonomi modelini benimsersin .Ülke serbest ekonomiyle yönetildigine göre(bu modeli Erdogan getirmedi)özelleştirme yapmaktan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şunu söyleyeyim öncelikle burada alkol alma yaşı 18 değil 21! Evet 21! Amerika'da polislerin sivillere yaptıklarını ya da Irak'ta yapılanları ben takdir mi ediyorum sanki. Ama burada oturmuş bir düzen var ve bunu da kimse inkar edemez. Çünkü devlet sana güvence vermiştir yasalara uyduğun ve başka insanların özgürlüğünü kısıtlamadığın takdirde sana kimse dokunamaz. Benim anlayamadığım mesela neden Türkiye'de bir insan alkol aldığını söylediğinde alkol almayan insanlar sanki karşısındakine adam öldürmüş gibi bakıyor? Diğer bir örnek neden türbanlı insanlara öcüymüş gibi bakılıyor? Onun görüşü ve hayat düzeyi... Kimi ilgilendirir? Bizim devletimiz vatandaşının hakkını ne yazık ki koruyamıyor. Hatta çoğu zaman yangına körükle gidiyor. Bu noktada da herkes ben o zaman kendi görüşümü diğer insanlara empoze etmeliyim düşüncesini benimsiyor. Daha önceden de belirttiğim gibi hükümetin ülkeye güzel projeler getirdiklerini inkar etmiyorum ama dini kullanarak da insanları birbirine düşman etmelerine katlanamıyorum.

      Sil
  10. başka bir çare yok.Hem bir taraftan dünyada ne varsa ülkemizde olsun isteniyor hem de kapalı bir ekonomik yapı arzulanıyor.bu düşünen beyinlerin çelişkisini anlayamıyorum.Sana tavsiyem ,madem orda yaşıyorsun EKONOMİK POLİTİKALARINI araştırman olacaktır bu ülkenin.Amerika’da özelleştirilmeyen hiçbir kamu varlıgı yok..Yapılan özelleştirmeler, ekonomiye katma deger saglamak için daha çok yatırıma kaynak saglamış oluyor.Türkiye ,yaptıgı özelleştirmeler sayesinde ve ekonomideki dogru hamlelerle Imf’nin faiz batagından kurtulmuş durumda..Bu ülkenin kalkınması için ,siyasi görüşümüz ne olursa olsun bu hükümete destek olmamız her bilinçli vatandaşın yapması gereken bir şey..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sana şunu söyleyreyim o zaman benim bölümüm finans... Az çok biliyorum yani ekonomiyi... Burada profesör olduğumu söylemiyorum ama konudan bihaber de değilim. Özelleştirme elbette yapılacak Kuzey Kore miyiz biz, her şeyi ülke içinde kominist rejimle tutacak? Ancak özelleştirmenin de bir sınırı vardır. Atatürk zamanında da özelleştirme olmuştur ama mesela bir örnek tutup da ülkenin iletişim araçlarını yabancılara satmak ne kadar mantıklıdır. Bir savaş oldu diyelim, ilk olarak iletişim araçlarını köreltmiyorlar mı? Bu biraz ütopik bir örnek olsa da kimse geleceği ön göremez. Üstelik IMF borçları ödenmiş olabilir ama ya artan iç borçlar? Neyse burada daha fazla ekonomiden bahsetmek istemiyorum. Eğitimim henüz bitmedi çünkü. Konuyu daha iyi bilen birileri varsa onları dinleyebilirim ama ekonomi öyle imf borcumuz bitti, artık başardık mantığıyla çözülecek kadar basit bir mevzu değildir.

      Sil
  11. Türkiye Gençlik Birligi denilen bir örgüt var.(Chp ve İşçi Partisinin destekledigi)Nisan Ay'ında bir toplantı yapıyor ve toplantı da 10 tane CHP milletvekili var.artı işçi parti yöneticileri de var.bu toplantı da sol yumruklarını havaya kaldırarak Mayıs ayında hükümeti devirmek için eylem yapılması için and içiyorlar.(İstersen videosunu da seninle paylaşırım)Yani canım mesele gezi parkı falan degil..CHP eskiden orduyla yaptıgı darbeyi şimdi gençleri kullanarak yapma peşinde.bunu görmemek için herşeyden bihaber olmak lazım.Sivil darbe niyetinde olanlar ve onun şakşakcıları never ever :)özgürlükçü olamazlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Adsız yorumlarını gerçekten memnuniyetle okuyorum, daha yazarsan her şekilde okurum ve elimden geldiğince yanıtlamaya çalışırım ama lütfen mevzuyu o parti bu parti işine getirmeyelim. Ben bu yazıyı o mantıkla yazmadım ve göstermek istediğim Türk milletinin istediğinde birlik olabileceğiydi.

      Sil
  12. Şimdi Türkiye'yle Amerika'yı paralellik kurarak karşılaştırma yapamayız..Amerika'daki dindarlık ya da din karşıtlıgı Türkiye'deki ortamla kıyaslanamayacak kadar pasif ve ideolojiden uzak..Aksine Türkiye'de düşmanlık derecesinde körüklenebilecek bir ortam var.Yaşadıgımız cografya itibarı ile de Amerika'yla kıyaslanmak çok yanıltıcı olur.Amerika'da dünyanın her yerinden seçilerek oluşturulmuş millerler toplulugu yaşamakta,bizim cografyada ise kaderin kesiştirdigi ırk dil ve mezhep farklılıkları olan ezilmiş ve sömürülmüş insanlar var..Dolayısıyla dışardan yapılan müdahalelerle de ülkemizdeki farklılıklar çok rahat birbirlerinden nefret edebiliyor.Yani, içki içene içki içen saygı duyuyor dindar insana da dindar insan saygı duyuyor.arada da ne şiş yansın ne kebap yansın diyen gurupta oynuyor.
    Türk Telekom'un yarısı özelleştirildi bu arada diğer yarısı hala devletin elinde..yarısını 6 buçuk milyar dolara özelleştirdiler ve o zaman Türk Telekom zarar ediyordu bugün ise Türk Telekom'un degeri 60 milyar dolara tekabül ediyor ve Avrupa'nın en popüler markalarından biri haline geldi.Burda yanlış bir taraf göremiyorum.Herhangi bir savaş sözkonusu oldugundaysa iletişim birimlerimizin tümden yabancıların kontrolüne geçecegini düşünmek tamamen bilgi eksikliginden kaynaklanıyor..Atatürk zamanında yapılan özelleştirmelerden bahsetmek gerekirse ,o zaman özelleştirilecek herhangi bir kamu yatırımı olmadıgı için böyle birşey yapılamamıştır.
    Benim için dogru yaptıgına inandıgım şu anki icraatleri, taban tabana zıt oldugum bir siyasi iktidar da yapsa onu da desteklerdim.Benim tamamen kriterlerim istikrar,huzur, vatanın bölünmez bütünlügü insan hakları ve ekonomideki iyileşmelerdir.Çevresel hassasiyet noktasında ortaya çıkan eylemler siyasi ve ideolojik bir zemine kaydırıldıgı için ister istemez siyasi örneklerini vermek zorunda kaldım ben burdaki yorumlarımda..yani benim iktidar partisinin savunuculugunu yapma gibi bir misyonum yok,yüzde yüz beni tatmin eden bir iktidar da mevcut degil zaten..gelecekle ilgili tek temennim ,mevcut iktidarın TÜM YÖNETİCİLERİNİN evrensel ahlaki degerleri taşımasıdır..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kim ne derse desin şu andaki iktidar ne yazık ki atnik ayrım yapmakta yangına körükle gidiyor. Benim ailem heterojen bir yapıda ancak onlar bile yapılan son düzenlemelerden endişeli... Sürekli yapılaşmadan, özelleştirmeden bahsetmişsin ama Bingöl'de tecavüze uğrayan kızın hakkını bu devlet neden koruyamıyor? O hadi daha soruşturma aşamasında diyelim, bunun gibi yüzlerce vaka var. Tamam güzel şeyler yapılırken neden insanların temel hakları korunamıyor? Benim problemim bu... Olaylarda beni en çok sinirlendiren polisin orantısız şiddet kullanmasıydı. Elbette kaos ortamında oturup izleyecek halleri yoktu ama bu şekilde de olmamalıydı. Göz altına alsınlar, dava açsınlar, haklıysa da haksızsa da orada ortaya çıksın. 3. dünya ülkesi miyiz biz? Sözde haktan hukuktan bahsediyoruz hani nerede?
      Atatürk zamanını ve şimdiyi elbette karşılaştıramazsın ama onun zamanında ülkede birçok yenilik yapıldığını da inkar edemezsin. Ziraat Bankası, Merkez Bankası, Etibank bu kuruluşlar onun emriyle hayata geçmiştir. Elbette yabancı yatırımcıyı da ülkeye getirmek için çalışmaları olmuştur.
      Mevcut iktidar yatırınlarına ve icraatlarına devam etsin ama haktan hukuktan ve en önemlisi her zaman kullandıkları dinden bahsederken bunu biraz da icraata geçirsinler. O zaman belki benim gibi arada derede kalmış insanları da kazanabilirler. Yoksa lafta herkes insan ama insana yakışan şekilde davranan yok...

      Sil
  13. Merhabalar..Müdavimi oldugum blogunda gezinirken,herkesin diline pelesenk olmuş bir gündem ve bu gündemle ilgili burada hiç görmeyi ummadıgım bir yazıyla karşılaştım ve bir çırpıda okuyuverdim yazdıklarını.En çok da egitimli cahiller ibareni çok begendimJJben de her tür düşünceye sahip heterojen bir aileden geliyorum.bize de her ne kadar fikirlerine katılmasak da insanların düşüncelerine saygı duymamız ögretildi.Taksimde gezi parkının kaldırılıp yerine avm yapılacagını duydugumuzda bütün ev birden tepki vermeye başladık.ama daha sonra olay farklı boyutlara kaymaya başladı,anarşik bir ortam oluşturuldu.yakarak yıkarak tepkilerini göstermeye başladı insanlar.hayat görüşümüz aynı olan birçok arkadaşlarımla başta hemfikirken bu konuda sonra ortaya çıkan karmaşa yüzünden birbirimizle çatışırken bulduk kendimizi.yani dicem o ki;çevresel duyarlıklıkla ortaya çıkan bu eylemlerde ben çok net olarak şunu gördüm.Okumuş ve bilgili zannetiğim en yakınımdakiler bile zır cahilmişLÖzellikle ,bu güzel dostlarımın ,sanat alanında uluslararası hiçbir başarısı olmayan ,yaptıkları provokasyonlarla ortalıgı karıştırıp ,sonra da arkalarına bile bakmadan yatlarıyla mavi yolculuga çıkan Mehmet A.Alabora gibi sözde sanatçı şahısları , bu olan biteni muhakeme etmeyip körü körüne savunurken bulmak beni acayip hayal kırıklıgına uğrattı açıkcası.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Işık ben de aynen senin durumundayım. Ailemde türbanlı da var, alkolünü alan da... Ne ararsan var yani... Hal böyle olunca oldukça karışık ama bir o kadar da hoş görülü insanlarla birlikte olmak zorunda kaldım. Şimdi böyle olmasına da seviniyorum çünkü bana hiçbir şekilde kazanamayacağım bir anlayış getirdi. Sadece park ve eylem için yapılanları ben de destekliyorum ama sırf kaos ortamı oluşsun mantığındaki insanlar elbette durdurulmalı... Gerçi bunu yaparken de kurunun yanında yaşta yanıyor.

      Sil
  14. Şu bahsettigin son düzenlemeleri duymak isterim senden..Bingölde'ki olaya gelince,bu yeni birşey degil ki..dünyanın her yerinde bu tarz olaylar oluyor.tabi ki isteriz magdur olanın hakları savunulsun ve hak yerini bulsun.ama ortada bir mahkeme kararı var.mahkeme kararına hükümetin nasıl müdahale etmesini bekleyebiliriz ki?ayrıca hükümetin 10 yıldır özgürlükler anlamında Avrupa birligiyle uyum yasalarını nasıl çıkardıgıyla ilgili heralde yine bir bilgi eksikligi var .Başbakan her defasında işkenceye '0' toleranslı olduklarını declare ediyor artı olaganüstü hali kaldıran yine bu hükümet.az da olsa dindar insanların nefes almasını saglayan yine bu hükümet.daha düne kadar insanlar başörtüsüyle sınava giremiyorlardı.kürtlere cumhuriyet tarihinde görülemiyecek kadar hak ve özgürlükler noktasında imkanlar sagladı.bunu avrupa birligi de kabul ediyor amerika da..askerin siyasetten uzaklaştırılma noktasında attıgı adımlar ortada.şu an herkes hangi dilden hangi ırkttan olursa olsun herkes rahatlıkla dinini yaşayabiliyor istedigi dili konuşabiliyor.(bugün almanya almanca konuşmayan türklerin kamu kurumlarında hiçbir işlerini yapmıyor)bugün ingiltere çıkarmış oldugu katı terör yasalarıyla hiçbir eylem ve taşkınlıga fırsat vermiyor.burda hükümeti bu noktalardan eleştirmek biraz insafsızca olmuyo acaba?Türkiyede bu olayları provoke eden kişileri yakından izlemiş olsan aslında gerçekten etnik ayrımcılıgı kimlerin körükledigini daha iyi anlamış olurdun.çünkü tek olan bayragımızı bile farklı resimlerle simgeleştirerek ayırımcılık yapıyorlar.halbuki Erdogan her fırsatta tek devlet,tek millet ,tek bayrak ,tek vatan sloganıyla siyaset yapıyor..dolayısıyla ülkenin bölünmez bütünlügü noktasında ciddi çaba sarfediyor.halbuki alevileri destekleyen tvler var mesele ciddi anlamda ülkede bölücülük yapıyorlar.neyse ki aleviler bu tvlara fazla itibar etmiyor..
    haktan hukuktan ve en önemlisi her zaman kullandıkları dinden bahsederken bunu biraz da icraata geçirsinler demişsin yukarda.bu noktadaki beklentin nedir hükümetten?
    polis'in başta orantısız güç kullandıgını kabul etmeyen yok zaten.ama daha sonra polise yapılan şiddet polisinkinin yanında çok daha agır kaçtı..İşler çıgrından çıktıgı için başlangıçta dedigin gibi davranmamış olabilir.ama şu an bütün suçluları teker teker ayırıyorlar kamera kayıtlarıyla ve haklarında maddi ve manevi tazminat davaları ve artı ceza davaları açılmış durumda.hala da koguşturmalar devam ediyor.Polis içinde de şiddet kullananlar hakkında soruşturmalar devam ediyor ve görevinden açıga alınan 17 tane polis mevcut şu ana kadar..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bingöl'deki olay yeni bir şey değil demişsin, evet her yerde görülüyor bu tarz olaylar ama hiçbir şekilde zanlılar elini kolunu sallayıp gezemiyor. Ortada mahkeme kararı var hükümet nasıl müdehale eder demişsin. Hatırlatırım Abdullah Öcalan'a da zamanında idam cezası verilmişti ama adam yıllardır beyler gibi yaşıyor. Şimdi diyeceksin ki o terör örgütünün başındaydı. Ancak sonuç olarak bakarsan ikisi de insan... İdam cezasını da yine o dönemin hükümeti kaldırmıştı. Demek ki bazı şeyler istenince yapılıyormuş. Kimse bana gelip haktan hukuktan bahsetmesin derken boşuna söylemiyordum. Pırlantanın vergisini sıfıra indiren kendileri ne çıkıyor altından bir süre sonra Erdoğan'ın ailesinden bir zatın pırlanta ihracatına başladığı... Bir şirketle ortaklığa vardığı... Ben mi bilmiyorum yoksa artık her eve ekmek yerine pırlanta mı alıyor insanlar? %18, %8 oranında vergi ödeyen esnafın ne suçu var? Bu adalet mi şimdi? Bunu yapmalarının nedeni olarak da "Pırlanta kaçakçılığını önlemek için... " deniliyor. Kendime kar payı elde etmek için desene... Ayrıca Erdoğan'ın kızlarından birinin de başbakanlıkta hiç hak etmediği bir görevde çalıştığını biliyoruz. Memlekette o görevi hakkıyla verebilecek onca kalifiye eleman varken o bayanın özelliği sırf başbakan kızı olması... Bu da mı adalet? Din konusunda şundan bahsedeceğim. Türban konusunda yaptıkları düzenlemelerin ben de arkasındayım. Çünkü ailemde ve çevremde birçok kapalı insan var ve onlar adına çok üzülürdüm. Şimdi daha rahatlar ve ben de onlar adına mutluyum ancak bu demek değil ki hükümet dini bir araç olarak çok çok fazla kullanıyor. Üsteki örnekler de bunun ufak bir özeti. Neyse bu konu benim düşündüğümden farklı boyutlara gidiyor. Dediğim gibi benim yorum sildiğim görülmemiştir. O nedenle devam etmek istemiyorum. Lütfen bana cevap yazacaksanız emailimden iletişime geçin.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...