26 Eylül 2012 Çarşamba

San Francisco - Volume I


Geçen hafta sonu tatilimin olmasını da fırsat bilip Çinli arkadaşımın daveti üzerine San Francisco'ya gittim. Her zaman görmek istediğim bir şehirdi. Eğer Amerika'da gezdiğim gördüğüm şehirler içinde bir kıyaslama yapacak olursam San Francisco benim şu an favorim diyebilirim. Belli bir nedeni yok. Sadece daha yaşanabilir ve sokakları olarak çok güzel bir şehir gibi göründü gözüme.

Gerçi bu geziye San Francisco gezisi demek biraz garip kaçar. Çünkü sadece bir günü şehir merkezinde hani şu filmlerde gördüğümüz yerlerde geçirdim. Bol bol fotoğraf çektim sizler için elbette. Kalan dört günün iki günü yol üzerindeki meşhur yerlerde, bir günü Wine Village'de, son günü ise Standford Üniversitesi'nde geçirdik. Zira her şeyi önceden ayarlamış, tüm rezervasyonları yaptırmış bir rehberimiz vardı yanımızda. Rehber derken benim Çinli arkadaşımın San Francisco'da okuyan arkadaşıydı kendisi... 5 günlük gezimin dolu dolu geçtiğini söylemeliyim. Ayrıca bu gezim boyunca önümüzdeki 10 yıla yetecek kadar Çin yemeğine, Çinceye ve Çinli'ye doymuş durumdayım. Bakınız: Yol arkadaşlarınızın Çinli olması...


 
 
İlk durağımız City Hall'dı. Bizim belediye başkanının çalıştığı, işlerini hallettiği yer kısaca... Bina dıştan çok güzel görünüyordu. Ancak içine girmedik. Büyük ihtimalle bizi almazlardı da...
 
 
 

City Hall'ın manzarasını işte bu çimenlik arazi oluşturuyordu. Resimdeki abimiz gibi köpeğini alan, sabah yürüyüşüne gelmiş.  Türkiye'de böyle bir manzarayla karşıılaşabilir misiniz? Demek istediğim büyük köpekler olsa neyse de süs köpeğiyle yürüyüşe çıkmış -hem de iki tane birden- bir abiye hemen gay damgasını yapıştırıverirler...




Ben özellikle şehirdeki evlerin mimarisini çok beğendim... Bana Taksim civarındaki evleri hatırlattı. Tabi ki bizimkiler kadar tarih kokmuyordu ama bizim evler gibi döküntü de değildi. Eski bir tane ev olmaz mı yahu? Eskiden kastım boyası dökülmüş, ne bilim pencerelerin pervazları yıpranmış falan... Yok... Hepsi maşallah dün yapılmış gibi yeni ama evlerin belli bir geçmişleri oldukları da aşikar...



İkinci durağımız Lombard Yokuşu denilen şehrin en yüksek yokuşuydu... Bildiğiniz üzere San Fransicso tepe üzerine kurulu bir şehir. Hal böyle olunca yokuşları ve tramvayları meşhur... Ancak bu sokağın ayrı bir güzelliği daha var. Resimdeki gibi bizim kaydıraklara benzeyen döne döne inen bir yolu mevcut. Orta kısımlara ve kenarlara ise olabildiğince çiçeklendirme yapmışlar.




Yolun kenarlarına insanların rahat çıkabilmesi için merdiven yapmışlar ama bizim çıktığımız yerde merdiven yoktu. Anam ağladı resmen yokuşu tırmanana kadar... Bir de bildiğim kadarıyla bu civarda ev fiyatları çok çok yüksek... Tamam manzarası falan süperde o kadar araba ve insan kalabalığı da çekilmez ki yahu her gün her gün... Bir de o yokuşu tırmanmak var işin ucunda. Gerçi tembel Amerikalılar'ın arabalarından inip de eczaneye bile gittiklerini görmedim ben. Her yerde Drive-Thru denen arabadan inmeden alışveriş imkanı tanıyan yerleri mevcut...


 

Yokuşun ortasından bir görüntü... O kadar çok araba ve turist vardı ki bir an başım döndü. Çabucak ayrılmakla, manzaranın tadını çıkarmak arasında kaldım desem yeridir. Hele ki Çinli turist yoğunluğu had safhadaydı. Turlarla yakın diye atlayıp atlayıp gelmişler...




Yokuştan inerken bu manzarayla karşılaştım. O gördüğünüz ada meşhur Alcatraz hapishanesinin olduğu ada... Aslında orayı görmeyi de istemiştim ama tur planlarımız da yoktu. Yalnız şu manzara çok güzeldi şimdi. Hakkını yememek lazım.




Bu da meşhur tramvayımız... Biz arabamız olduğu için tramvaya binmedik ama binen turistlere el sallamayı ihmal etmedim. Komik bir manzaraydı gerçi... Onların da bana karşılık verdiğini bilmem söylememe gerek var mı?


 
 
Yokuşun inişini başka bir sokaktan tamamladık ama değdi. Baknız bu üstteki resimdeki manzarayla karşılaştım. Sokağın ortası bildiğin ağaçlık küçük bir orman mübarek... Kaç senelik olduğunu bile tahmin edemem ağaçların. Sadece iki yanına merdiven yapmışlar insanlar inip çıksın diye... Amerika'nın bazı özelliklerine sinir olsam da şu resimdeki düşünce tarzı bile sevmem için bir neden...
 
 


Bu da sokağın alttan görünüşü... Ağaçların gövdesinin ne kadar kalın olduğunu görüyorsunuz değil mi? Sırf onları kesip yol yapmamak için korumuşlar o bölgeyi... Valla helal olsun...

San Francisco yazım devam edecek. O kadar çok resim var ki sizlerle paylaşmak istediğim. Umarım hoşunuza gider...

2 yorum:

  1. En çok gitmek istediğim yerlerden birisi San Francisco. O yüzden çok güzel oldu bu yazı gerçekten ^.^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım işinize yarar. Valla görülecvek her yere gittim sanırım. :)

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...