28 Ekim 2012 Pazar

Fifty Shades Of Grey: Grinin Elli Tonu

 
Türkiye'de Grinin Elli Tonu adıyla yayınlanan Fifty Shades of Grey artık bilmeyenimiz yoktur. Zira cinselliğin hala tabu olarak kabul edildiği bir ülkede erotik tarzda bir roman serisinin ses getirmesini beklememek aptallık olurdu.  
 
Kitabı okumaya Türkiye'de yayınlamadan önce başlamıştım. Malum burada ödev olarak verilen İngilizce romanlarım var. Her ikisini bir arada götürmeye çalışırken, bir de kitaptan çok hoşlanmadığımı fark etmemle bitirme süresi de hayli uzun sürdü.
 
Ünlü bir iş adamı olan Christian Grey'le tesadüf eseri tanışan Ana Steele ona ilk görüşte abayı yakar. Aynı şekilde - etrafında onca kadın dolaşan ancak hepsini görmezden gelen - Christian Grey de ona karşı bir şeyler hissetmiştir. Kendi halinde bir genç kız olan Ana, bir anda kendini Grey'in dünyasında, cinsel oyunların içinde buluverir.
 
Genel bir özet geçecek olursam, kitap aslında Alacakaranlık'ın bir fanfictionı olarak yazılmaya ve internet üzerinden yayınlanmaya başlanmış. Ancak gelen tepkiler üzerine yazar bir yayıneviyle anlaşıp bölümleri web sayfasından kaldırıp, isimleri de değiştirerek bizim elimizdeki Fifty Shades of Grey'i hazırlamış. Edward Cullen, Christian Grey, Bella Swan da Anastasia Steele olmuş. Fiziki görünümlerinden, karakter özelliklerine kadar her yönüyle iki seri birbirinin aynısı... Christian ve Edward'ın hastalık derecesinde korumacı tavırları, bayan karakterlerimizin aşklarından ayrılır ayrılmaz kendilerini kaybetmeleri buna en güzel örnek... Eğer Alacakaranlık Serisini okumayıp sadece filmlerden takip eden biriyseniz, bu benzerlikler çok canınızı sıkmayacaktır ama iki seriyi de kitaplardan takip ediyorsanız, benzerliklerden bir süre sonra mideniz bulanabilir.
 
Peki, nedir bu seriyi bu kadar özel kılan? Anlatım tarzı mı? Yazarın akıcı dili mi? Konusunu, olayların çok farklı olması mı? Benim cevabım hepsine hayır! Tek bir özelliği var bu kitabın: Cinselliği son noktasına kadar anlatıyor olması...
 
Fanfic dünyasıyla az-çok haşır neşir olanlar cinselliğin bu evrende çok kullanıldığını zaten biliyorlardır. O nedenle Fifty Shades of Grey bana bilmediğim bir gerçeği sunmadı. O nedenle bu yazıda kitabı yerden yere vurmamı birçoğunuz anlamayabilir. Bu kitapdan daha fazla cinsellik içeren hikayeler de okumuştum net üzerinde. Eğer kitabı sırf cinselliği için okuyacaksanız size tavsiyem, net üzerinde çok daha kaliteli hikayeler yazan fanfic yazarlarının olduğudur.
 
 

 
Son olarak seriyi yakında ekranlarda göreceğiz... Hollywood bu seriye de el attı. Christian Grey için Ian Somerhalder çok yakıştırılsa da benim favorim White Collar dizisinin yıldızı Matt Bomer... Kimilerinin bu oyuncuyu istememesinin sebebi yakışıklımızın gay olmasıymış ve Ana ile aralarındaki kimyayı yansıtamayacaklarını düşünüyorlarmış. Kimyayı bilemeyeceğim ama oyuncunun fiziki yapısı Christian Grey'le tam uyuyor.
 
Youtube'da şimdiden tonla hayran videosu paylaşılmaya başlandı. Ben de en beğendiğimi sizlerle paylaşmak istedim. Seriyi sevdim mi? Kesinlikle sevmedim ama başlamışken bitirmek istiyorum. Üzerinde çok kafa patlatmayacak, okuyup geçeceğim kitaplara ihtiyacım var bu ara...
 
Peki, siz kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce alıp okumaya değer mi?
 
 
 
 
 
 Resim ve video alıntıdır.
 

11 yorum:

  1. Her yerde bu kitaptan bahsediyorlar neymiş olayı diye senin bloga göz atayım dedim. Anladığım kadarıyla Alacakaranlık'tan bile daha çöp bir kitapla karşı karşıyayız. Alacakaranlık serisini kuzenimin ısrarları ile toptan almış, mecburen bir yere kadar okumak zorunda kalmıştım. Bir daha aynı durumu kaldırabileceğimi sanmıyorum o yüzden hiç bulaşmayacağım. Sana tavsiyem sen de sırf başladığın için devam etme. Dünyada okunacak çok fazla güzel kitap var, zamanını boşa harcama.

    p.s:Başka bir blogda kitap övülmüştü. Bir de buraya bakmayı akıl etmişim allahtan. Yoksa yine verdiğim paraya üzülecektim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alacakaranlık'ın yine bir okunası tarafı vardı. Kadını sevmesem de bazı benzetmelerini gerçekten beğenmiştim. Bu seri de o bile yok. Alacakaranlık'tan çaldığı Adonis heykeli benzetmesini yapıp durmuş. Bu kitabın bu kadar beğenildiğini gördükten sonra diyorum fanficlerimdeki isimleri değiştirip ben de mi yayınlasam? XD

      Sil
    2. Amerika'da doğmuş olsaydı milyarder olabilecek bir sürü Türk var. Başka bir dünya orası. Sen ne kadar yazsan da bir şey çıkmaz. Haaa Amerika'dayken hazır İngilizce bir tane yazarsan belki patlarsın o da belli olmaz :D Arkandayım!

      Sil
  2. Alacakaranlık serisini de okumuş biri olarak ve gri tonlaması sesini de bitirmiş biri olarak ben o kadar da benzer göremedim çünkü: bir çünkü demeli ben iki seriye de farklı yönden daldım. Elli ton serisinde cinselliği ana konu olarak almazsak her kızın hayalindeki peri masalını sunar bizlere. Gabriel serisinde de aynı mantık söz konusu adam cehennemde sonra arafta Allahın izniyle düzlüğe çıkacak:)) Bu bir seri mntığı farklı bir açı kazandırdı yayın hayatına. Edebi değil ama çok da düşünmeden keyif işi. Yılda 1 kitap bile okumayan kişilere 600 ar sayfalık 3 kitabı okutması bile balı başına bir iş. Popüler oluşu da konuşmamaızı abu yıkmayı sağladı. Kadınlar belki de eşlerine bencillikten sıyrılmaları için konuşabilmek için bir açık kapı aralattı. Kitabı okurken aklıma hep Matt Bomer geldi başka birisini düşünememekteyim. Bakalım başrolde kim olacak.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım okuduğum onca fanficden sonra bu seri bana biraz yavan geldi. Yerden yere vurmamın sebebi de sanırım bu. Elbette insanlara kendini okutabilmesi güzel ama içinde hiçbir edebi değeri olmayan bir seriyi okumanın bana ne faydası olacak orası biraz tartışılır işte. Gerçi arada sırada insan bu tarz boş kitaplarda okumalı diye düşünüyorum. En azından gerçek sorunlardan uzaklaşmak için...

      Sil
  3. bu kitam muhteşem okadarki kitabın serilerini defalarca okudum bıkmadan usanmadan ve büğülendim

    YanıtlaSil
  4. Evet kesinlikle çok klişe bir konu, evet kesinlikle yaratıcı&sanatsal bir tarafı yok, evet kesinlikle kafa yormayan ve komplike olmayan hatta birbirini tekrar eden konulardan ibaret, evet kesinlikle basit. Ama biz kadınlar böyle şeyleri severiz. Şahsen zor iş hayatı, rutinleşen evlilikler, sürekli ilgi bekleyen zamane çocuklarının arasında böyle kaçamaklara ihtiyacım olduğunu gördüm bu kitabı okuyunca. Hem olağanüstü sessiz sakin zamanlar yaratmak zorunda da değilsiniz bu kitap için, bi yanda tv bi yanda kitap çok rahat gidebiliyor. Dedim ya zorlamıyor, yormuyor. Serinin hepsini bitirdikten sonra "Hiç beğenmedim", "hiç hoşlanmadım" deyip "başladığım şeyi bitirmek gibi bir takıntım" var bahaneleri de bana çok komik geliyor. Hepimizi çaktırmadan sürüklüyor hikaye işte, kimse kimseyi yemesin :)

    YanıtlaSil
  5. Sizin Alacakaranlık benzetmenizi okuyana kadar hiç benzetmemiştim. Ama şuan düşünüyorum da, evet benziyor biraz... Açıkçası ben severek okudum bu seriyi, toz pembe hikayeleri sevdiğimden belki de.. Yani kitap fazla sorunsuz, fazla toz pembe ilerliyorya yani, ondan sanırım... Cinsellik o kadar ön planda ve o kadar ayrıntılı ki artık midemi bulandırma derecesine geldi, hem de hem aynı kısım(cinsellik içerikli kısımlar) kitapta aralara serpiştirilmiş gibi. Kitabı genel olarak çok beğendim ama o kısımları 2. kitabından sonra ''yeter artık sıktınız'' düşünceleriyle o kısımları atlayarak okumaya devam ettim, böyle daha iyi oldu... :D Belki cinselliği daha az işleyip biraz daha aksiyonlu bir kitap olsaydı mükemmel olurdu. Açıkcası resmen 2-3 sayfada bir cinsellik kısmı var, 500 küsür sayfalık kitabı düşünürsek mide bulanması gayet normal artık...
    Sevdim ama baya da eleştirdim kitabı, hahah. Genel olarak okunası, güzel bir kitap. Ama bariz kusurları var malesef...

    YanıtlaSil
  6. üstüne para verirlerse kitabı alın ama kapağını bile açmadan sobanız varsa yakın yoksa geri dönüşüme falan verebilirsiniz. Sakın ha sahafa falan vereyim demeyin milletin zehirlenmesini istemeyiz. Abi gidin kafanızı başka şeylere yorun ya okuyunca bir kitap bir şeyler kazandırmalı bunun gibi vakit kaybettirmemeli.

    YanıtlaSil
  7. Yerden yere vurulmuş kitap resmen. İnanamadım ya. Ben az önce bitirdim ve hiç bitmesin istedim. Çok güzeldi. Ayrıca toz pembe her şey çok güzel falan da değil kitapta. Adam resmen sorunlu. Zaten kitap fantastik değil ki yani vampirler kurt adamlar falan değil olay, aksiyon olmaması doğal... Bu kadar vahşi bir şeyin bu kadar romantik anlatılması güzel bence. Ben İngilizce'sini okudum, Türkçe'sini nasıl bilmem ama kadın komik ve baymayan bir dille anlatmış. Cinsel içerikli kısımları çok, doğru o kısımlar biraz baydı ama böyle bir kitap yazmakta kolay da değil yani. Alacakaranlık'la ne alakası var hiç anlamadım. Alacakaranlığında kitaplarını okuyup filmlerini izledim, severim de, ben gözden kaçırdım demek ki benzerliği çünkü Edward'ın kontrol manyağı olduğunu yada Bella'yı bağladığını falan hatırlamıyorum. Klişe bir konu? Hiç sanmıyorum. Kesinlikle farklı sürükleyen bir konu. Basit bir aşk hikayesi değil. Şuan baya etkisindeyim ama üzerinden zaman geçse de aynı şeyleri söylerdim. Başarılı bir kitap.

    YanıtlaSil
  8. Valla kitabı okurken ıyk dedim aşırı derecede cinsellik var ve ben ana ya yapılan tekliften sonrasını okumadım ama bu belkide yaşımın daha 16 olmasından kaynaklanabilir hatta kesinlikle o yüzden benim yaşımdaysanız boşuna almayın derim

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...