8 Mart 2015 Pazar

Fahrenheit 451 ve Animal Farm

 
 



Oldum olası zorlama okutulan kitaplardan nefret etmişimdir. Bunlar da Los Angeles'a geldiğimde okumak zorunda olduğum ilk iki kitaptı. İki kitabın ana konusu da aynı aslında... Toplumun yöneticilerden değil, yönetenlerin toplumdan korkması gerektiğini savunan iki eser var karşımızda... Şu son günlerde yaşananlara ne kadar güzel birer örnek olduklarını söylemem gerekiyor.

Ben iki kitabı da edebi özelliklerine bakmazsak oldukça beğenmiştim. Malum bu kitapları İngilizce okudum ve benim gibi Türkçe okuduğu kitaplardan daha fazla zevk alan birisi iseniz açıkçası kendi dilimizde okumanızı tavsiye ederim. Öyle betimleme, tasvir gibi olaylar pek yok bu kitaplarda. Tam tersine ne kadar basit ve yalın bir anlatımı olduğunu okuyunca anlıyorsunuz.

Gelelim Fahrenheit 451'e... Kitapta, belirsiz bir zamanda kitaplara savaş açan ütopik bir dünyadan  bahsediliyor. Bizim itfaiyeci olarak bildiğimiz alev savaşçılarının görevi değişmiş ve yeni görevleri kitapları yok etmek olmuş. İnsanlar sadece evlerindeki televizyonlar ve resimli dergilerle eğlenebiliyorlar. Bu karmaşanın içinde Montag adlı bir itfaiyecinin tanıştığı küçük bir kızla nasıl kendini ve yaşadığı dünyayı sorgulamaya başladığını sonuçta aranan bir suçluya dönüştüğünü görüyoruz.

Kitabın isminin anlamı da kağıdın yanma sıcaklığı olan Fahrenheit 451'den geliyor. Bence çok yakışmış...





Fahrenheit 451 (1966)
 
Kitabın 1966 yılına ait bir de filmi var. Tabi filmde kitaptan farklı bir yol çizilmiş. Ben şahsen kitabı daha çok beğenmiştim.





Equilibrium (2002)

Christian Bale hayranları kesin bilirler bu filmi. Yine ütopik bir dünyada duyguları köreltilmiş insanlar, yakılan sanat eserleri, kitaplar, tarihi değerler... Filmde Fahrenheit 451'in dünyası temel alınmış ve daha kapsamlı şekilde anlatılmış. .



 
 
 
George Orwell'in bu kitabında komünist sisteme geçiş yapan Sovyetler Birliği'ne gönderme yapılmış aslında. Kitapta insan sahiplerinin baskılarından bıkan çiftlik hayvanları ayaklanır ve sahiplerini çiftlikten kovar. Sonra da tüm hayvanların eşit olduğuna dair bir bildiri yayınlayıp, kendi yönetimlerini kurarlar. Ancak zamanla içlerinden bazı hayvanlar diğerlerine egemenlik kurup, onların üzerinden rahat yaşamaya başlarlar. Kitabın ünlü sözü:
 
"Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir... "
 
Günümüz Türkiye'sine ne kadar benziyor değil mi?

 
 
 
 



Animal Farm'ın çizgi film versiyonu var, hatta bir dönem bizim televizyonlarda da yayınlanmıştı. Ben beğendim açıkçası... Çizgi film ve animasyon seviyorsanız tavsiye ederim.

Bu kitapların ikisini de tavsiye ediyorum. Belki Türkçe çevirisi daha güzeldir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...