Amerika'ya geldiğimden beri sanırım en çok şikayetçi olduğum ya da uyum sağlamakta zorlandığım tek ve yegane konu ev ortamıydı. Yurt dışına eğitim almaya gelmişseniz ve kaldığınız bölge emlak fiyatları yüksek bir çevreyse haliyle ev arkadaşlığı kavramına kendinizi alıştırmanız gerekiyor. Ben son 15 ayımı 2 odalı bir öğrenci evinde, benden başka 3 kızla birlikte geçirdim. Haliyle ev ortamında yaşadığım bir sürü gariplikler, sıradışılıklar ve güzellikler oldu...
Türkiye'deyken hep merak ederdim "Acaba bir gün benim de yurt ya da ev arkadaşlarım olacak mı? Olacaksa nasıl olacak? " şeklinde... İnternetten öğrenci evleriyle ilgili geyikleri okur, garip öğrenci evi resimlerine bakar, benden büyüklerimin hikayelerini dinlerdim. Üniversitede ailemin iş durumu nedeniyle bunu gerçekleştiremedim. Ancak Los Angeles bu merakımı da fazlasıyla giderdi.
Gelelim benim meseleme... Ev ortamı benim için kutsaldır. Hiç tanımadığım insanların evimin içinde dolanmaları beni rahatsız eder. Üstelik uyku problemi yaşayan bir şahsım ben. Hemen uykuya dalamam, odada ses, ışık olursa bana batar. Çıt sesinden uyanırım. Üstelik temizliğe düşkün de biriyim. Üniversitede okurken 4 sene sadece kedileriyle yaşamış bir insandan bahsediyorum burada. Ne yalan yazayım Amerika'ya ilk geldiğim dönemlerde bu ev arkadaşlığı mevzusu canımı fena halde sıkıyordu. Tanımadığınız insanlar, başka milletlerden, başka kültürlerden gelmiş 4 kız aynı evin içinde... Bir de üstüne üstlük zaman zaman davet edilen arkadaş çevresini eklerseniz evin içinde atom bombası var sanırsınız. Öyle bir enerji mevcut...
Şimdi diyeceksiniz ki Peri sende madem bu kadar özeline düşkünsün ayrı eve çık... Bu kadar kolay olsaydı keşke derim ben de size...Benim yaşadığım bölgeden daha uygun fiyatlı mahalleler elbette mevcut ama okula çok uzak -otobüsle 1,5 saat- ve ne yazık ki tehlikeli kesimler... Hırsızlık, yan kesicilik gibi olayların sık sık olduğunu duyduğum yerler. Gideceğim yolu ve otobüse ödeyeceğim ücreti düşündüğümde, pek bir kazancım olmadığını düşündüğüm için en azından güvenli ve okula yürüyerek gidip geleceğim bir yerde yaşamak bana göre daha mantıklı...
Bugüne kadar birçok milletten ev arkadaşım oldu: Bulgar, Rus, Brezilyalı, Kanadalı, Alman, İsveçli, İspanyol, Venezuelalı, Kuzey Koreli, Güney Koreli ve elbette ki bunlar haricinde 4-5 tane de Türk'le ev arkadaşlığı yaptım... Hani klasik bir laftır ya bu, aman ev arkadaşın Türk olsun da daha rahat anlaşırsınız, aynı kültür aynı millet diye... Dışarıdan öyle görünse de kazın ayağı ne yazık ki pek öyle değil. Ne yalan yazayım bugüne kadar ki ev arkadaşlarımdan en iyisi bir Türk'tü ama ne yazık ki beni illallah ettiren de başka bir Türk'tü. O nedenle her zaman dediğim gibi her milletten iyi ve kötü bireyler çıkabiliyor. Ev arkadaşlarım da bunu bir kez daha ispatladılar bana...
Bakmayın böyle şikayet eder gibi yazdığıma aslında o kadar güzel yanları var ki bu ev arkadaşlıklarının... Şimdi geriye dönüp geçen bir yıldan daha fazla zamana baktığımda tüm olumsuzluklarına rağmen iyi ki ev arkadaşlarım özellikle yabancı olanların var olmasına, bu deneyimleri yaşadığıma seviniyorum. Aslında o kadar çok yazmak istediğim şey var ki bu konu hakkında en azından en fazla aklımda kalanlarla idare edeceğim bu yazıyı...
Sanırım en kötü deneyimim Brezilyalı 2 çılgın kızla olan geçmişimdi ki, o da sadece bir gün sürdü. Amerika'ya yeni gelmişim, eve yeni yerleşmişim. Ertesi gün gözümü tümüyle yumurtayla kaplı bir sabaha açtım. Meğerse bizim ev sahibiyle sorun yaşayan, bu iki marihuana çeken çılgın kız, evden ayrılmadan önce iyi fikir olur diyerek balkonu, kendi odalarını, duvarları yumurtaya bulamış. Bu da yetmemiş mutfaktaki kap kacağı da alarak kayıplara karışmışlar. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken o dönemdeki benden yaşça oldukça büyük olan Kanadalı oda arkadaşım siyahi kadın başlamaz mı "They are Brazilian. They did black magic!" (Bunlar Brezilyalı. Kara büyü yapmışlar.) diye... Bir yandan kadını sakinleştirmeye çalışıyorum, bir yandan ev sahibini arayıp ne olduğunu anlatmaya uğraşıyorum. İlk haftam ve böyle bir şey yaşadığım için kızsam mı, yoksa kızlar defolup gitti diye sevinsem mi, yoksa oda arkadaşımın yorumu üzerine gülme krizine mi girsem bilemedim. Neyse ki şansıma bundan sonraki ev arkadaşlarım daha uyumlu insanlardı.
İlginç ev arkadaşlarımdan birisi de geçen sene bir dönem Süryani ama İsveç'te doğup büyümüş profesyonel bir oryantaldi. Çok seviyordum kendisini... Salonun ortasında yelpazesiyle yaptığı kıvrak hareketleri hiç unutmam. Bana da bir-iki hareket göstermişti. Sadece dans yeteneği değil, maşallah kadının on parmağında on marifet vardı... Gayet güzel, anlayışlı, konuşkan, dikiş dikebiliyor, temizlik, yemek yapabiliyor, üstelik saç, makyaj, ağda bütün işlerini kendisi hallediyor. Aynı coğrafyadan geldiğimiz için sık sık oturup konuşurduk... Bana bir gün hayalinin Los Angeles'a yerleşip burada kendi okulunu açmak olduğunu söylemişti. Aldığım haberlere göre Chris Brown'un videosunda rol almış. Onun gibi birisinin hayallerine kavuşacağına eminim...
Farklı kültürlerden ya da ülkelerden ev arkadaşlarınızın olması ön yargıları yıkmak, ülke ve kültürleri tanımak açısından çok daha önemli. Aynı evin içinde yaşamadan bir insanı tanımak da pek kolay değil aslında... Amerika'ya geldiğim ilk 3 ay çok fazla ev arkadaşım değişti. Bunun nedeni dil okulu ya da tatil için kısa süreliğine gelmiş olan insanlarla aynı evi paylaşmam. Daha sonradan benim gibi en az 1 sene burada kalacak bir oda arkadaşım oldu ki iyi de oldu, farklı farklı insanlara alışmak zaman alıyor çünkü...
Bir gün okuldan yorgun argın gelmiş, kulağınızda kulaklık kendinizi bilgisayara kaptırmışsınızdır. Arada bir de sinirlenip kendi kendinize bir şeyler söylersiniz. Oda arkadaşınız Bulgar kız dayanamaz ve size seslenir, der ki: "I wanna ask something. What does 'Gerizekalı ya!' mean? " (Bir şey sormak istiyorum. Gerizekalı ya ne demek?) Önce kalakalır, sonra kahkahalarla gülmeye başlarsınız. Meğerse farkında olmadan bu ifadeyi o kadar çok söylemişsinizdir ki, kız merak etmiş, üstüne bir de ezberlemiştir.
Bulgar oda arkadaşım Elisa ile bir yıldan fazladır aynı odayı paylaşıyoruz. Haliyle merak ettiği tek kelime bu değildi. Bir gün bana dönüp "Could you tell me what 'Anne napıyon?' means?" dedi. Dedim "Onu nereden öğrendin?" "Farkında değilsin ama telefonu açtığında söylediğin ilk şey o oluyor. Ezberledim artık." diye cevap verdi. Sonrasında ben ona bir-iki Türkçe cümle öğrettim, o da bana Bulgarca... Bu arada iki dilde meyve, sebze ve birçok eşya isminin aynı olduğunu biliyor muydunuz? Brn tahmin ediyordum ama bu kadar fazla olduğunu tahmin etmemiştim. 500 yıllık Osmanlı hakimiyetinin etkisi...
Beni hayal kırıklığına uğratmayan tek millet Koreliler oldu. Temizler, sessizler ve çok saygılılar... Üstelik basit yemekleri yapabiliyorlar, en azından deniyorlar. Siz bir şey rica ettiğinizde kırmıyorlar. Ancak beni çok güldüren bir yönleri var ki, o da bazen çok unutkan olmaları... Özellikle sevgili edindikleri zaman akılları pek başlarında olmuyor. Kışın birkaç aylığına bizim eve taşınan Koreli kız sürekli anahtarını evde unutup duruyordu. Ben telefonumu geceleri kapattığım ya da hep sessiz modunda bulundurduğum için kabak bizim Bulgar kızın başına patlıyordu. Bir gün yine aşağıya inmiş, kapıyı açmış, geldikten sonra "Bu kaçıncı oldu hatırlamıyorum artık." dedi garibim. Biz de çareyi bizim avareye anahtarlık-kolye yapmakla bulduk. Okula ilkokul çocuğu gibi kolyesini sallaya sallaya gittiği günleri hiç unutmam.
Bu olay yeni ev arkadaşımla da gerçekleşti. Birkaç gün önce Elisa'ya dönüp "Tam hatırlayamıyorum ama sabah erken saatlerde bizim kapımı çaldı, yoksa ben rüya mı gördüm. Çok yorgundum. Pek çözemedim." dedim. Elisa kriz geçirmiş şekilde "Biliyor musun? Neden hep ben? Stela anahtarını unutmuş. Sabahın yedisinde kapı çalışına uyandım. Kendi kendime Elisa bu saatte kalkan olmaz. İş sana düştü deyip kapıyı açtım. " diye yanıtladı. ""Elisa!" dedim "Bu senin kaderin galiba... Olmadı ona da bir tane kolye hazırlarız. Alıştık artık..." "Bence iyi fikir ama onu da unutur.". diye dert yandı garibim...
Koreliler'in diğer bir güzel yanı ise çok paylaşımcı olmaları... Bazen eve geldiğimde masa hazırlanmış "Unni seni bekliyordum. Hadi hemen otur, yemek yiyelim. " şeklinde size özel hazırlanmış güzelliklerle karşılaşıyorsunuz. Ağzım bazen acıdan kavrulsa da, çinguyu kırmak olmaz diyerek eşlik ediyordum onlara. Bir de gece yarısı "Sıkıldım." ya da "Konuşmak istiyorum." diyerek soluğu benim yatağın başında almaları var ki, ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Bulgar oda arkadaşım Elisa benimle dalga geçip duruyor. "Unni olmak kolay değilmiş." Başa gelen çekilir yeter ki en kötü huyları bunlar olsun diyorum kendi kendime. (Unni: Korece de abla demek... )
Ev arkadaşlığının en güzel yanlarından birisi de asla yalnız kalamamanız... Canınız mı sıkkın, moraliniz mi bozuk hemen etrafınız sarılıyor, sorular soruluyor. Cevap alınamasa bile o kadar saçma şeyler söylenip, sonra da bunlara gülünüyor ki insanın ağız tadıyla hüznünü bile yaşaması mümkün değil. Diğer bir güzelliği ise kızlardan birisi size gaza getirse, diğerleri de ona uyuyor. "Hadi bu gece parti yapalım. Bu akşam yemek hazırlayalım. O olsun. Bu olsun. Şunu yapalım v.s." Okulda, otobüste yaşadığımız olayları, tanık olduğumuz komik ya da garip bir anı paylaşıyor, birbirimizi güldürüyoruz.
Üstteki video bu tarz gaza geldiğimiz bir akşama ait. Arka planda garip sesler çıkartan da benim... O akşamın ilerleyen saatlerinde Koreli ev arkadaşımı, karşı komşumuz Arap çocukların kapısının önünden toplamak zorunda kaldım ya, o da ayrı bir hikaye. Kız gidip hangi ara kapılarını çaldı bilmiyorum ama 3 tane birbirinden garip, şaşırmış ve biraz da korkmuş çocuğun bizimkine delirmiş gibi bakmaları hala gözümün önünden gitmiyor. Çocuklara aldırış etmemelerini söyleyip, bizimkinin adına özür diledim. Kızcağızı da kolundan çekip, eve soktum ama güzel bir geceydi. Ertesi gün bizimkinin elinde bir kutu çikolatayla gidip özür dilemesi ise daha da komikti. Şimdi bizim Koreli çingu ne zaman o çocukları asansörde ya da koridorda görse yüzünü kapatarak uzaklaşıyor.
Peki Türk ev arkadaşlarım... Türkler'le de gayet iyi ev arkadaşlıklarım oldu. Aynı dili konuşup, aynı kültürden geliyor olmamız nedeniyle anlaşmak daha rahat oluyor ancak karşınızdaki kişi düşüncesizse size yapacak bir şey kalmıyor ne yazık ki... İstediğiniz kadar uyarın, ne lavaboda dağ gibi birikmiş bulaşıklara engel olabiliyorsunuz, ne de gecenin bir yarısı bağıra çağıra yapılan skype görüşmelerine... Gerçi haksızlık olmasın o ev arkadaşımı da seviyordum. Türk gecesi yaptığımız akşamlar gayet eğlenceli geçiyordu. Ancak bir insanın iyi bir insan olması, iyi bir ev arkadaşı olacağına anlamına gelmiyor. İllallah ediyorsunuz en sonunda ve çareyi ev sahibinden "Ne olur bana hep yabancı ev arkadaşı bul, özellikle de Uzak Doğulu..." derken buluyorsunuz.
Şu ana kadar ki Türk ev arkadaşlarımdan birisi ise benim en yakın arkadaşlarım arasına girdi. Sadece 2 aylığına buraya gelmiş olan bebişimle neredeyse can ciğer kuzu sarması olduk o derece... Onun olaylar karşısında verdiği tepkilere katılırcasına gülüyordum bazen. "Kafama sıkıcam, kendimi kesicem, kendimi bıçaklıycam... " gibi ifadeler, sonra yaptığım yemeklere verdiği "Efsane!" tepkisi unutulur cinsten değil. Bebişim ülkeye dönerken annişime aldığım hediyeleri götürdü sağolsun. Üstüne bir de ziyarette bulunup bana bir sürü resim, video göndermiş. Resmen çatlattı beni Amerika'nın yad ellerinde... Nasıl teşekkür etsem azdır kendisine. Annem "Sanki kızım ziyarete gelmiş gibi hissettim." dediğinde öyle mutlu oldum ki anlatamam.
Son 15 ayımda başıma gelenlerden aklımda en fazla kalanlar bunlar canlar... Umarım sizin ev arkadaşlıklarınız çok güzeldir. Aynı odayı paylaştığınız insanlar çok saygılıdır. Sizin var mı bu tarz garip ev durumlarınız? İlla yurt dışı olmasına gerek yok, Türkiye'de de ev ortamında başınıza gelen ilginç olaylar vardır. Varsa siz de yazın, hep birlikte gülelim, eğlenelim...
Bende 4 senemi yurtta 4 kişilik odada geçirmiş biri olarak seni cok iyi anliyorum. Kiz bu anlasirip deyip gecmeyeceksin. Bizim odaya da bir tane psikolojisi bozuk bir kiz gelmisti. Tibbi yardim aliyordu. Kiz odaya geldiginde bir tek ben vardim ve gece uyuyamamistim. Ertesi gun arkadasin evine kacmis ve hemen oda arkadasimi arayip sen gelene kadar ben burada kalacagim o kiz odadan gidecek demistim. Bir baskasi ise daha ilk senem 2. Donem odaya bir kiz geldi seneler once okuyormus bir cocukla evlenceklermis sonra cocuk vazgecmis bu da okulu birakip donmus memlekete. Yillar sonra yeniden baslamis. Bir aksam bir geldi odaya. Cocugu gormus. Gozleri deli deli bakiyor bir yandan da o an tabanca elimde olsa onu oracikta vururdum falan diyor. O geceyi arkadasimla televizyonodasinda uyumaya calisarak gecirmistik. Bu arada kiz öyle bir horluyodu ki ben erkeklerin bile boyle horladigini gormedim. 1 hafta sonra odayi ayirdik. Bende senin gibi isiktan en ufak sesten rahatsiz olurum. Ve odadakiler uyumadan uyuyamazdim. Sonraki oda arkadaslarimla cok guzel zamanlar gecirdim. Tek bunaldigim nokta yalniz kalamamakti :D kendine iyi bak. Görüşürüz
YanıtlaSilÜniversitedeyken yurtta kalan arkadaşlarımdan garip hikayeler dinlediğim olmuştu. Seninki de onlarınkine benzemiş. Tanımadığın insanlarla aynı evi, odayı paylaşmak gerçekten insanın sabrını zorluyor bazen. Umarım karşımıza hep bizim gibiler çıkar.
SilGerçekten çeşit çeşit insan var. İnşallah anlasacagimiz insanlarla karşılaşırız.
Silben de hep özenirdim üniversitedeyen ev arkadaşlığı ortamına
YanıtlaSilben ailemin yanında okuduğum için öyle bir fırsatım olmamıştı
çalışmaya başladıktan sonra bir gün tası tarağı toplayıp ben istanbulda çalışıcam dedim
şimdi burda ev arkadaşım var ama kaç yaşındaysam o kadar yıllık arkadaşım olduğu için
evi arkadaşımla değil de kardeşimle paylaşıyor gibiyim
bazen sadece o ev işi yapar bazen sadece ben
ama bir gün olsun bunlar sorun olmadı olduğundaysa kardeş vurdumduymazlığı ile olaya yaklaşıyoruz
the mutlu end :D :D
Umarım ben de eğitimim bitip de ülkeye dönersem senin gibi yapacağım soguk nevale. İşin kötüsü benim aile İstanbul'da... İşi orada bulursam ayrı eve çıkmak biraz maraza çıkarabilir. :) Korumacı anne baba vakası anlayacağın... :)
SilHer zamanki gibi yazıların eğlendiriyor :) Bende çok ev arkadaşı değiştirdim. Burdan oldukça sorun yaşadığımız belli oluyor zaten.Ama dediğin gibi, sıkıntının kaynağı onlar değilse birlikte birşeyler yapmak, istesende üzülmene fırsat vermemeleri yaşadığımız komik anlar çok eğlenceliydi.Bir keresinde Evimize çok uzak bir alışveriş merkezine gitmiş ve sanki arabamız varmış gibi çılgınlar gibi ev alışverişi yaptık.Bu alışveriş merkezi arabası olanlar için daha uygun gerçekten çünkü kuş uçmaz kervan geçmez, hava soğuyor otobüs gelmiyor..Bekle Allah bekle!Sonra teyzeler falan geldi yanımıza , sohbet etmeye başladık..Sonra teyze bize "Ne kadar oldu geleli" diye sordu.biz aynı anda 3-4, 4 yıl oldu ya dedik.Sonra teyze yandaki kadınlara ne kadar bekledikleriniz sordu biz iki saf şok ve güle krizi! Teyzede bize çok beklemişsiniz evladım diyor bir yandan!E be teyzem nerden geldin hangi okul vs. sorarsan bizde o soruya bu cevabı veririz diyemedik tabi :))Sonrada yanlış otobüse binip hiç tanımadığımız bir yerde indik.Zaten giderkende yanlış otobüse binip şehir turu yapmıştık :P Sonra uzunca bir müddet kendimizden kaç at ağır eşyalarla çarşıya ulaştık.Ordan Tramvay sonra taksi..O gün eve nasıl gittik hala bilmem.Çok yorulmamaıza rağmen oldukça eğlenmiştik.
YanıtlaSilBir söz vardır ya "Gençliğinde saçma şeyler yapmazsan yaşlandığın zaman güleceğin anıların olmaz." diye sanırım bizim yaşadıklarımız buna en güzel örnek... O anlar bazen sinirlense de insan sonra saçmalığına oturup gülüyor ve iyi ki yaşamışım böyle şeyler diyor. Benim de arabam yok burada, kaç kez battaniye kap, kacak taşıdığımı bilirim otobüslerler... :)
Sil