15 Ağustos 2011 Pazartesi

Kayıp Zaman (Tom&Hermione): 3. Bölüm



3. Bölüm: Bilinmeyen Yolculuk


—Hermione sen iyi misin?

—Bir yerin ağrıyor mu?

—Hey! Siz yavaş olun biraz.

Genç kız etrafını saran arkadaşlarına ve onlarla boğuşan Madam Pomfrey’e şöyle bir göz attı. Okula dönmek, onları yeniden görmek o kadar güzeldi ki bunu anlatmak mümkün değildi. İçini saran sıcaklık çok başkaydı. Her ne kadar atlattığı şeyi düşündükçe ne kadar şanslı olduğunu mu yoksa şimdi yanındakilere baktıkça ne kadar sevildiğini mi düşünse bilemiyordu.

“Ben iyiyim.” dedi sessizce Harry ve Ron’a bakarak. Madam Pomfrey onlara haberi iletir iletmez hemen soluğu burada almışlardı. Doğrusu, başka zaman olsa bunu yaptıkları için onlara kızabilirdi ama şimdi bu durumda onlar tarafından ne kadar sevildiğini bir kez daha görmek gerçekten çok güzeldi.

—Sizi uyanık görmek ne kadar güzel Bayan Granger.

Üçlü ve Madam dönüp baktıklarında Profesör Dumbledore ve Snape’i revirin kapısında kendilerini izlerken bulmuşlardı. Yaşlı Müdür yüzüne çok yakışan o gülümsemesiyle, ay şeklindeki gözlüğünün üstünden genç kızı, ikiliyi ve onlarla mücadele eden Madam’ı büyük bir keyifle, Snape ise sanki cinayet işlemiş gibi Harry ve Ron’u süzüyordu.

“Efendim onun yanında kalmak istiyoruz.” dedi Harry Snape’in tehditkâr bakışlarına aldırış etmeden.

Arkasından da Ron devam etmişti. ”Biz onun arkadaşıyız Profesör. Bu bizim hakkımız.”

 Dumbledore yavaşça başını evet anlamında sallayarak onların elbette haklı olduklarını göstermişti. Her zaman insana güven veren o sesiyle “ Elbette Bay Weasley” dediğinde ikiliyi bir rahatlık almıştı ama daha onlar anlamadan Profesör devam etti:

—Ancak biliyorsunuz ki Bayan Granger yeni kendine geldi. Üstelik sizde onun iyi olduğunu öğrendiğinize göre şimdi izin verirseniz kendisiyle biraz konuşmak istiyorum.

Bunun üzerine ikili bir hoşça kal mırıldanıp, omuzları düşük halde Snape’in zafer dolu bakışlarıyla reviri terk etmişlerdi. Profesör Dumbledore hala yüzünde gülümsemesi genç kızın yatağının kenarına kadar geldi.

—Gördüğüm kadarıyla iyisiniz Bayan Granger. Buna ne kadar sevindiğimizi anlatamam.

—Evet, iyiyim efendim. Gerçekten böyle olduğuma inanamıyorum. Yani olduğum yer düşünülürse…

Hermione daha kısa süre önce kiminle, nerde olduğunu hatırladığında kelimeleri boğazında düğümlendi. Hala burada sağlıklı bir şekilde oturup konuşabildiğine inanmıyordu.

—Beni nasıl buldunuz efendim. Karşı saldırıyla mı?

—Hayır, Bayan Granger biz size ulaşmaya çalıştık ancak Severus sizin ününüzden dolayı Voldemort’un özel korumasında olduğunuzu söyledi. Eh buda işleri biraz zorlaştırıyordu.

—O halde nasıl? Yani o beni salıverdi. Öyle mi?

—Eh öyle görünüyor. Başka bir açıklama şu ana kadar yapamadık

Dumbledore genç kıza bakarken ne hissettiğini kestirmesi zor değildi. Voldemort onun canını bağışlamış, dahası gitmesine izin vermişti. Üstelik savaşın ez zor zamanlarını yaşadıkları şu günlerde… Bu onun şanına yakışmayacak bir tutumdu. Onu tanıdığı onca yıl düşünülürse… Gerçi nu tam olarak tanıyan olmuş muydu?  

—İnanın Bayan Granger. Bu gerçek… Artık güvendesiniz ve bir daha olmaması için ne gerekiyorsa yapılacaktır.

Hermione o an düşüncelerini okuyan yaşlı Profesör’e minnetle baktı. Snape hala Profesör’ün gerisinde durmuş, hiçbir duygu barındırmayan yüzüyle hiçbir şey söylemeden öylece ayakta dikiliyordu.

—Evet, Bayan Granger Eğer kendinizi iyi hissediyorsanız bize her şeyi anlatabilir misiniz? Tahmin ettiğiniz üzere bu hiç de normal bir durum değil.

Hiç de normal bir durum değil… Hermione gözlerini açtığı ilk andan itibaren bunun normal bir durum olmadığını elbette biliyordu. Profesör de Voldemort’u ve adamlarını çok daha iyi tanıyan birisi olarak elbette bunu en başından fark etmişti. Hermione belki bir şey söylemiştir umuduyla Snape’e gözlerini kaldırdığında-

“Ah Bayan Granger inanın bana Severus’un bu konu hakkında hiçbir fikri yok” dedi. Madam Pomfrey hazırlamak zorunda olduğu birkaç iksir olduğunu söyleyip odasına giderken genç kız omuzları düşük halde bütün olup biteni anlatmaya başlamıştı.




*** 



Profesör yüzünde şimdiye dek görülmemiş çok garip, dahası endişeli bir halde konuşmasını bitirmiş genç kıza baktı. Hermione bütün olup biteni baskın, düellolar, esir alınması, dahası Voldemort’un yaptıklarını tek tek anlatmıştı. Ancak beklediği üzere ne Dumbledore ne de Snape tek kelime etmemişler hala bu konu hakkında kafa yoruyorlardı.

Sonsuzluk gibi gelen bir sessizlikten sonra Dumbledore yine o güven veren gülümsemesiyle genç kıza döndü.

“Teşekkür ederiz Bayan Granger. Ancak sanırım olan, fakat sizin hatırlamadığınız şeyler olabilme ihtimali üzerine düşünüyorum.”

Hermione bunun üzerine neden geldiğinden beri bu kadar garip hissettiğini buna yorması gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Olan ancak hatırlanmayan… Voldemort onun bilmemesi gereken her ne ise yok etmişti ama elbette Dumbledore anlamakta güçlük çekmemişti.

—Eğer izin verirseniz bir yol daha var ancak bunu kabul edip etmeyeceğinizi bilmiyorum Bayan Granger Sizin için ne kadar doğru olur.”

Genç kız Profesör’e baktığında devam etmesi gerektiğini zaten bakışlarıyla söylemişti.

—Profesör bizim için ne gerekliyse yapmanıza razıyım biliyorsunuz savaş…

Profesör anlayışla gülümsemişti. Gerçekten bu çocuklar savaşın çocukları olduklarını bir kez daha ispatlamışlardı.

—O halde Severus bizi bir süre yalnız bırakabilir misin?

Hermione dönüp Snape’e baktığında gözlerinin içinde tıpkı Neville’in iksir kazanına baktığında oluşan ve hiç de hoşnut bir ifade belirmediğine yemin edebilirdi. Ancak buna rağmen Snape hiçbir şey söylemeden siyah pelerinini sürükleyerek Harry ve Ron’un çıktığı kapıdan süzülerek uzaklaştı. Dumbledore kapıyı yeniden mühürledikten sonra Hermione’ye döndü.

—Bayan Granger şimdi sadece gözlerime bakmanızı ve rahatlamanızı istiyorum. Yaşıtlarınıza göre daha zeki olduğunuz için ne yapacağımı çoktan anlamış olmalısınız.

Hermione başını sallayınca memnuniyetle gülümsemişti yaşlı büyücü. Genç kız derin bir nefes alıp aklında sadece baskın ve sonrasının anılarına yoğunlaşarak gözlerini kaldırdı. Profesör sakin ve sessizce onun aklında aradığı ne ise bulmaya çalışırken sadece bitmesini bekledi.




*** 



Gözlerini ne zaman kapatmıştı bilmiyordu. Yavaşça kalkmaya yeltendiğinde başında bekleyen kimse sessizce yatmasını fısıldayıp gözlerini ellerine koyup tekrar kapattı ve mırıldandığı bir büyüyle onu tekrar rahtlattı. Hermione yeniden uykuya dalarken başucuna konulan ufak bir parşömende ne zaman uyanırsa Dumbledore’un odasına gitmesi gerektiği yazıyordu.

Yaşlı büyücü yanı başından ayrılırken aklında sadece Hermione’nin zindandaki son görüntüsü vardı. Ve aslında tek bir cümle…

Görüşmeyeli uzun zaman oldu değil mi Bulanık?



*** 



Hemrione uyandıktan sonra notu bulmuş, Madam Pomnfrey’in son kontrolünden sonra arkadaşlarıyla birlikte Büyük Salon’a gitmişti.

“Eh Hermione evine hoş geldin.” dedi Harry gözleri ışıldayarak.

 Savaş dolayısıyla en güvenli yer olan Hogwarts’tan kimse ayrılmak istemiyordu. Öğrenciler tatillerini bile burada geçirir olmuşlardı. Buna Sylitherin’lerin de dâhil olması durumun vahametini artırıyor hem de korkutuyordu.

Hermione kaybolduğunda ortalığa bir hastalık haberi yayılmış, kimsenin konudan haberinin olmaması sağlanmıştı. Ancak elbette ki çoğu öğrenci ortalıktan kaybolma nedeninin ne olduğunu keşfetmekte geç kalmamışlardı. Fakat her şeye rağmen gerçeklerin üstünün kapalı olması onları görmek kadar insanları korkutmuyordu.

 Hermione ve çoğu gönüllü öğrencinin gizli olarak Yoldaşlık adına görevlere katıldığı biliniyordu. Zaten bunların çoğunu da D.O. üyeleri oluşturuyordu. O yüzden konudan herkes haberdar ama sanki sözleşmiş gibi hepsi de o konuda suskundu.

Hermione güzel bir akşam yemeğinin ardından Harry ve Ron’a olanları anlatmıştı. Üstelik buna Dumbledore’la geçirdiği anlarda dâhildi. 2 genç çocuk ona tekrar yaşadıkları için üzgün olduklarını söyleyip, Dumledore’un odasına açılan merdivene kadar eşlik ettiler. Genç kız onların gidişini izlerken nedense içinin garip olmasını engelleyememişti. Savaş hepsini mi bu kadar büyütmüştü?..



*** 


Genç kıza yavaşça kapıyı aralayıp girdi. Profesör Dumbledore masanın diğer tarafındaki koltuğunda oturmuş, her halinden genç kızı beklediği belli yavaşça doğruldu. Hermione neden çağrıldığını bildiği halde onun konuşmasını beklemişti.

—Bayan Granger size karşı çok açık konuşmak istiyorum. Karşılaştığımız durumla ilgili her şeyi bilmek istediğinizden eminim.

Hemione başını salladığında Profesör devam etti:

—Voldemort’un neyin peşinde olduğunu biliyorsunuz ve bunun içinde her şeyi yapmaya hazır olduğunu.

İyi de genç kız bunu zaten biliyordu ki tekrar Dumbledore’a dikkatle baktı. Bu yine onun çok sevdiği kelime oyunlarından biri miydi?

—İnanın bana Bayan Gramger şu an o oyunu oynamayı çok isterdim ama bunu yapmam için bir şeyler biliyor olmam gerek

Bu da ne demekti şimdi diye aklından geçirdi Hermione. Ne yani Profesör hiçbir şey bilmediğini mi ima ediyordu. Kendini tutamayarak konuşmaya başladı:

—Profesör lütfen. Ne demek oluyor bütün bunlar?

—Bayan Granger siz her zaman sorumluluk sahibi bir öğrenciydiniz. Her aşamada. Ancak bu şimdi alacağınız görev sizi biraz zorlayacak.

Genç kız derin bir nefes aldı. Gönüllü olarak bu işe karıştığından beri bu tür şeylere alışmıştı.

—Peki, Profesör ne zaman, nereye gitmem gerektiğini ve ne yapmam gerektiğini söylemeniz yeterli

—Şunu söyleyebilirim ki Bayan Granger bu seferki görevde bunlardan sadece birini söylemem mümkün. Diğerlerini kendiniz bulmanız gerekecek.

Hermione gözleri açılmış halde Profesöre bakıyordu. Dumbledore hiçbir zaman görevlerle ilgili dalga geçmemişti ama buna başka bir anlam getirebilir miydi bilmiyordu.

—Bu da ne demek Profesör? Ne yapmam gerektiğini bilmeden nasıl bunu başarıyla tamamlamama bekliyorsunuz 

—Eğer görevinizi başarıyla tamamlamış olmasaydınız şimdi burada olmazdınız Bayan Granger.

Karşısında karma karışık olmuş kıza bakarak devam etti:

—Bayan Granger bir yolculuğa çıkacaksınız ancak ne yapmanız gerektiğine kendiniz karar vereceksiniz. Belki olan ya da olacak olan her ne ise geçmişte, bugünde ya da gelecekte birçok şeyi değiştirebilir. Bu göreve gidecek misiniz Bayan Granger?

Hermione ne yapacağını bilmez bir halde düşünmeye başladı. Bugüne kadar hiçbir görevini yerine getirmediği olmamıştı. Sonuncusu hariç hepsinde de olumlu sonuçlarla dönmüştü. Ama şimdiki Profesör’ün dediği gibi çok farklıydı.  

—Geri dönebilecek miyim Profesör. Yani veda etmem…

—Bayan Granger burada oturuyor olmanızda geri döndüğünüzün en büyük kanıtı.

Genç kız nelerin döndüğünü bilmiyordu ama şu an sanki kendi kaderi ve dahası başkalarının ki 2 dudağının arasındaydı. Profesör onu zorla gönderemezdi biliyordu ama nedense bunu yapmak zorunda olduğunu düşünüyordu. Eğer Voldemort’un eline düştüyse ve kadar ucuz kurtulduysa bundan sonrası onu korkutmamalıydı. Derin bir nefes aldı.

—Peki, Profesör. Görevi kabul ediyorum.

“Biliyordum Bayan Granger “dedi Dumbledore anlayışla gülümseyerek yerinden kalktı.

—Eğer hazırsanız hemen başlayabiliriz

“Hemen mi? Şimdi? “ dedi Hermione Profesöre bakarak. Bu kadar çabuk olmasını doğrusu hiç tahmin etmemişti.

—Bir sorun mu var Bayan Granger? Zaman bizim için gerçekten çok önemli. Şimdi ya da sonrası birçok şeyi değiştirebilir. 

Genç kız omuzlarım düşerek “Peki efendim. Hemen başlayabiliriz.” dedi.

Dumbledore asasını sallayarak karşıdaki bir dolaptan daha önce Hermione’in hayatında hiç görmediği bir sıvıyla dolu bir iksir şişesi çıkardı. Onun ardından genç kızın sadece bir yıl boyunca kullandığı ancak çok daha farklı bir kum saatini cebinden alıp masanın üzerine koydu.

—Bayan Granger bu iksiri Severus için özel olarak yaptırmıştım. Bu iksiri yapabilecek büyücü bir elin parmakları kadar azdır.

Genç kız şişeye baktığında Dumbledore ona dokunduğundan beri köpük köpük olduğunu ve kabarmaya başladığını görmüştü.

—Evet, Bayan Granger bu iksiri içip saati aldıktan sonra yolculuğunuz başlayacak.

—Peki ya dönüş için?

“Dönüşü merak etmeyin Bayan Granger. Çok daha kolay olacağından emin olabilirsiniz. Saat buna kendisi karar verecektir. “ dedi küçük kum saatini göstererek.

Genç kız iksir şişesini bir dikişte bitirdi. Hiçbir şey olmamıştı. Hiçbir etki göstermemişti sanki. Gülümseyerek Profesöre baktı. Sonrada tam şişeyi alacaktı ki-

“Bayan Granger son bir şey” dedi Dumbledore. Elini cüppesinin cebine sokup bir zarf çıkardı.

—Bunu alın.

—Bu ne için efendim?

Dumbledore muzipçe gülümseyerek ki bunu odaya gireli ilk kez yapıyordu ”Benim için Bayan Granger.” dedi. Hermione mektubu eline alıp cebine tıktı. Ve son olarak saati alıp kum tepesini ters çevirdi. 

 Boğazında yanma, midesinde kasılma, sırtında karıncalanma başlamıştı işte. İksir yeni yeni etkisini gösteriyor olmalıydı. Profesör ve oda giderek uzaklaştı, bulanıklaştı ve sonunda derin bir kuyunun dibinden görünüyormuşçasına karanlıkta kayboldu.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...