14 Mart 2014 Cuma

Eğitim Zayiatı - Yedi Hocalı Peri






Hiçbirimiz ne yazık ki eşit şartlardan geçmiyoruz. Hele ki Türkiye'de eğitim bakımından çok büyük bir adaletsizlik ve eşitsizlik var. Ben de yaşadım bunu ve biraz olsun bu satırlara dökmek istedim. Bir söz vardır ya hani "Senin şikayet ettiğin yaşam, belki de bir başkasının hayalidir." diye... Okul ve öğretmenler bakımından çok şansızdım, çok... Orta okulu öğretmensiz geçirmemişse karşımdaki insanın benim için eğitim bakımından şanslıdır arkadaş. 


"Her şeyi başı eğitim, eğitim!" diye ötüp duruyoruz ya, ben de tüm önceliği eğitim, okul v.s. olan bir aileden geliyorum. Yalnız benim ailem bana sağladıkları imkanı hiçbir zaman bulamamışlardı. Annem ilkokul mezunu, tipik ev hanımı, babam ise mobilyacı...Belki de bu nedenle bu kadar istiyorlardı elimden geldiği kadarıyla daha fazlasına sahip olmamı... Bunun getirisi de benim üzerimde büyük bir sorumluluk olurken, eğitimimle ilgili ne karar aldımsa her zaman yanımda ve destek olarak arkamda duran ailem oldu.


Şikayet ediyorum gibi gelebilir. Sonuçta Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da öğretmensiz bir sürü okul var. Onları hatırladıkça halime şükrediyorum. Ancak Türkiye'nin başkenti Ankara'da okumuş birisi olarak başkentin  göbeğindeki öğretmensiz okullar ve sürekli bir öğretmenin gidip diğerinin gelmesi bu ülkenin  eğitim bakımından yüz karasıdır.


Çocukluğumda babamın iş durumunun iyi gitmemesi ve aç gözlü ev sahipleri nedeniyle çok taşınmak zorunda kalmıştık. Kiranızın iki katına çıkartılmasından bahsediyorum mesela. Hadi diyelim okul değiştirme ailemden kaynaklanan bir sorun, ama gittiğim okullarda da bir dönem sonunda öğretmenim değişiyordu. İlkokul bilançomu kısaca şöyle özetleyebilirim.


7 adet nur topu gibi ilkokul öğretmeni
4 adet ilkokul
Sayısız sıra arkadaşı
Yüzlerce, ismini ve yüzünü bile hatırlamadığım sınıf arkadaşları
Sürekli bir uyum problemi
Eski okulu, öğretmeni ve arkadaşları hatırlama
Psikolojik çöküntü


Bu nedenle ne gidip ziyaret edebildiğim meşhur ilkokul hocam vardı, ne de Facebook'tan buluşabileceğim ilkokul arkadaşlarım. Bu işin gırgırı tabi ki... O kadar da umursadığımdan değil o tarz buluşmalar yapıyor olmam, ya da olmamam...


İlkokul birinci sınıfı iyi güzel bitirdim sorunsuz. Kırmızı kurdeleler vardı o zamanlar. Okumayı öğrendikten sonra öğretmen tarafından takılır, diğer öğrencilere hava atardık. Bizim için madalyon gibi bir şeydi o, ya da savaştan sonra askerlerin göğsüne takılan onur madalyalarıydı. Sınıfta ilk kurdelesi olan ben değildim ama ilklerdendim. Öğretmenim de zaten çok tecrübeli biriydi. Az-çok yuvarlanıp gidiyorduk işte ama mutluluğum uzun sürmedi ne yazık ki... Daha ilkokul 2. sınıfa yeni başlamışken öğretmenim değişti. Kendisi emekli olacağı için bizim sınıfı başka bir sınıfla birleştirmiş, beni ve diğer öğrencileri büyük bir travma yaşatmışlardı. Neyse ki ailem taşındığı için ben okul değiştirmiş ve o öğretmenden kurtulmuştum.


Hiç mi güzel bir anım olmadı? En sevdiğim ve en mutlu olduğum dönem, 2. okulum Ankara-Aydınlıkevler'deki bir ilköğretimdi. Sadece 2 sene okuyabildim orada... Ancak edindiğim en iyi öğretmen de, en iyi eğitim de oraya aitti. Sonrasında edindiğim başarıları zaten oraya borçluyum. Okulların adını yazmayacağım. O kadarına gerek yok ama Aydınlıkevler'deki o okul birçok özel okuldan çok, çok daha mükemmel bir eğitime sahipti. O zamanlar flüt, nota eğitimi bile almış, hatta koroyu yöneten müzik hocam tarafından koroya seçilmiştim. Keşke hep o okulda kalabilseydim.


Biz tabi taşınmak zorunda kaldık yine ve ben 3. okuluma ve 5. öğretmenime kavuştum. Maşallah okula geldim ama öğretmen yok ortada. Kadıncağız sağlık sorunları nedeniyle sürekli hastanede ya da izinli. Allah korusun, sonuçta sağlık bu şikayet edemem ama kardeşim, ya yerine atanacak birilerini iste ya da emekli ol. Yazık, günah değil mi 40 küsür çocuğa... Yaşında epey var zaten. Ne güzel köşende oturur dinlenirsin. Neyse ki bizimkiler tekrar taşınmak zorunda kalacakları için bir dönem okuduktan sonra başka bir okula kaydım yapıldı ki en nefret ettiğim okulum buydu. Çünkü en sinir öğretmenlerimi ve öğretmensiz geçen günlerimi de buraya borçluyum.


İlkokul 5 sınıfa geçmiştim, 4. ve son okulum. Başarılı bir öğrenci olduğum için beni okulun en iyi sınıflarından birine yerleştirdi kaydımı tamamlayan müdür yardımcısı ama ben nasıl heyecanlıyım. Her seferinde hep panik olmuşumdur. Neyse sınıfa geldim. Kayıt belgemi yeni öğretmenime uzattım. Kadın beş karış bir suratla kağıdı elimden aldı ve belki de söylenmesi gereken son kişiye, yani bana şu sözleri sarf etti.


"Neden benim sınıfıma vermişler ki seni? Benim sınıfım zaten çok kalabalık. "


Fesuphanallah... Sanki benim suçum sınıfların kalabalık olması? Sanki ben istedim senin katnem suratını görmeyi ya da senden ders dinlemeyi? Ben dedim özellikle "Nolur beni bu sınıfa koyun." diye? İlk intiba çok önemli derler ya, yavaş yavaş kendini biliyor olmanın verdiği güvenle bu kadına dikkat etmem gerektiğini kafama yazmıştım. Öğretmen-öğrenci ilişkilerinde çok iyi bir taraf olsam da bu kadın hiçbir zaman sevemedi beni. Nedeni de çok basitti aslında.


Başarılı bir öğrenciydim. Gerçekten öyleydim çünkü başarılı olmak istiyordum. Amacım buydu ve gittiğim her okulda bir şekilde eksik veya fazla kendimi belli ettim. Ancak bu öğretmenin sorunu çok başkaydı. Dışarıdan gelen 4 sene boyunca başkaları tarafından eğitim görmüş bir kızın, gelip kendi eğittiği, emek verdiği öğrencilerini geçmesini bir türlü hazmedememişti. Haşarı, yaramaz, tembel biri olsam anlayacağım. Lan insan ne güzel iyi, sessiz, sakin bir öğrenci edindim, hem de diğer sınıflardan daha fazla sayıda iyi öğrencim var diye sevinir. Benim yapacağım bu olurdu çünkü ama ne yazık ki herkes senin düşünce yapında olmuyor Peri? Herkesi kendin gibi sanmaktan vazgeç artık... Bu yaşa geldin hala akıllanmadın.


İlk dönemin sonu... 15 tatile gireceğiz bu nedenle 5. sınıf öğretmenleri ortak sınav yapmaya karar verdi. O zamanlar Matematik, Sosyal, Fen Bilgisi ve Türkçe ana dersler ve bunlardan sınav olduk. Sınıftaki hatta okuldaki en yüksek notları alan öğrencilerden biri olmuştum. Dahası o dönem hasta olup bir hafta yatakta yattığım halde sadece sınav saatlerinde annem okula götürmüş, sonra da eve getirmişti beni kadıncağız. Diğer notları hatırlamıyorum ama işe bakın ki herkesin kırıldığı Sosyal dersinden 20'de 20 çıkarmıştım. Garip bir şekilde Matematik ve Fen derslerini çok sevsem ve ilerde onlara yönelsem de, Tarih notlarım hep çok yüksek olmuştur, tarihten çok anladığımdan da değil yani. Lisede de böyleydi bu. Ondan da bahsedeceğim sırayla geliyoruz. 10 yaşında olmama rağmen bunu unutmamamın tek nedeni de sonrasında çok sevgili (!) öğretmenimden gelen soruydu.


"Nasıl tüm soruları cevaplayabildin ki sen? Nasıl çalıştın üstelik hastaydın?"


"Sadece kitabı okumuştum. Hepsi bu..."


Gerçekten de öyleydi. Sadece kitabı okumuş sonra da hasta hasta sınava girmiştim. Ama sayın hocam hmmlayıp geçti, kendi öğrencilerine de "Siz neden ful çıkaramadınız? Bakın yapan yapıyor. " şeklinde de güzelce bir azarladı. Bu son olmuştu artık.


Lan öğretmen bozuntusu... Atatürk utanıyordur senin gibilerin Türk Gençliği'ni eğittiğini, hayır daha doğrusu eğitmeye çalıştığını gördükçe... Sınavdan yüksek aldı diye neredeyse yerin dibine sokulur şekilde konuşulur mu daha 10 yaşındaki bir çocukla...


Ben ki yeni geldiği bir ortama uyum sağlamaya çalışan, sessiz, kendi halinde bir öğrenciyim ve tüm sınıfın önünde sırf daha başarılı olduğum için dışlandım... Sizce bu bir öğretmene yakışacak bir hareket miydi? Kadını artık hayatta sevmemin ya da ona karşı herhangi iyi bir şey hissetmenin imkanı yoktu. Zaten 15 tatile girmeden birkaç gün önce tayin haberi geldi. Kurtuluyordum ondan ve iğneleyici sözlerinden ama bu başka bir öğretmen daha edineceğim gerçeğini değiştirmemişti.


"Neden hep ben?"


7. ve son ilkokul öğretmenim neyse ki çok daha iyi birisiydi. Yeni atanmıştı, o yüzden biraz tecrübesizdi ancak çok iyi bir insandı. Hatırlayabildiğim kadarıyla da çok güzeldi. Kendisiyle sadece bir dönem okumuş ve ilkokulu kaza bela tamamlamıştım.

İlkokul maceram bu kadar şimdilik... Gerçi benim eğitim maceralarım bitmez. Hala bir öğrenci olduğumu göz önünde bulundurursanız hele ki... Bir sonraki yazıda ortaokul ve lise anılarımdan bahsedeceğim. O yıllarda  bir bu kadar can sıkıcı... Umarım siz benden çok daha iyi bir eğitim almışsınızdır. En azından ilkokulda... Çünkü yıllar geçse de insan o anıları hiç unutamıyor.


Hepinize iyi hafta sonları...
 

6 yorum:

  1. Yaziyi okurken resmen kendimi gördüm.bende ilk 5 seneyi 5 hocayla okudum 4 okul degistirdim. 2. Sinifa gectigimde babamn isi nedeniyle taşınmıştık ve hocam 8 yasindayken okulu birakmaya karar vermeme neden olacak kadar yormustu beni.Dis tellerimden dolayi asagilayici bi yorum yapmisti hemde ilk gun, soyadini bi yere yazmam gerekiyordu oda bana uzunkavakaltindauyuroglu demisti ve bende gercek sanip yazmistim ki yazana kadar cok zorlanmistim.Okudugunda butun sinifin onunde soyleyip dalga gecmisti herkes gulmustu falan.Daha baya bi olay varda cok uzayacak yorum.O okulda sadece 2 ay dayanabildim.Daha sonra donemin ortasinda gectigim okulda benim sinifim kalabalik seni niye buraya vermisler olayiyla karsilastim ve kadin 1 hafta beni baska sinifa atmaya ugrasti.Ondan sonrakiler daha iyiydi ama cidden bu ikisini hic unutmam ozellikle o 2 aylik olani :/ Uyum problemi zaten ozellikle sene ortasinda gecmissen :/ Umarim egitim sistemi benim cocuklugumdan daha iyidir.Gercekten bunu cok icten söylüyorum. Cunku 2. Siniftayken bilincli bi anneye sahip olmasaydim yasadgm anilarla icine kapanik muhtemelen basarisiz bi cocuk olacaktim.O siniftaki diger arkadaslar ne oldu nasillar gercekten merak ediyorum. Ilkogretim hocalari gercekten cok onemli.Yalniz bende nerdeyse yazin kadar yorum yaptim.Cok doluymusum bu konuda demek ki:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Estağfurullah... Yalnız olmadığımı biliyordum ama sen de benim kadar dertliymişsin. Çocukken başımıza gelenler ne yazık ki çok daha fazla yer ediyor zihnimizde. Ben de bu tarz olaylardan etkilenip başarısız biri olabilirdim ama bu hadiseler benim için bir kamçı oldu ve bu tarz insanlar bile bir yere gelebildilerse ben neden yerimde sayayım ki diye düşündüm. Etkiye tepki anlayacağın.

      Sil
  2. Yazıyı okurken, öğrencilerim beni sınıfta nasıl görüyorlar acaba diye düşündüm. Her birinin gözünden laflarından kendimi anlamaya çalıştım. Farklı bir şey; sınıf, öğretmen olmak, onlarca öğrencinin arasında kalmak, iletişimsizlik, kibir... Güzel bir yazı, teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Ben de bir dönem sırf yardım etmek amacıyla öğretmenlik yapmıştım. Güzel bir deneyimdi. Umarım yardımı olmuştur yazımın size.

      Sil
  3. Merhaba,
    Açıkçası benim gibiler var mı diye ya da niye hep ben dediğim elbette olmuştur ve olacaktır. Bu sefer de "yalnız değilim" diyerek okudum baştan sona kadar.. Benim hikayem sizinkinden daha farklı. İlkokulu ben birinci sınıftan 8. sınıfa kadar aynı okulda okudum. Ne şanslıyım değil mi? İstanbul kadıköy gibi bir yerde bu şans gibi gelebilir. Ama sadece ilkokul birinci sınıfta 2 öğretmen değişip (bir dönem başkası ikinci dönem başkası) 2. sınıfta gelen hocanın ise sadece velilerden gelen hediyelerle belli öğrencilerini sınıflandırması (evet benim annemde sırf ben üzülmeyeyim diye o hediye verenlerdendi) 5. sınıfın sonunda oh bitti diyerek evet aynen sözleri buydu; emekli olan bir öğretmenden pek bir şey beklememek lazım. 6. sınıfta diğer sınıflar karma yapılarak hiç değilse büyüdüğümüzü anlamamız gerektiğini düşünen ve bu düşüncesi için okuldan sürülen müdür yardımcımız (ki bu yapılması doğru bir harekettir, araştırmalar dahil bunu gösterir) ve "Sizin anneleriniz başınızdan savmak için okula gönderiyor gelmeyin de bir boş saat geçireyim böylece ders de düşer" diyen Fen Bilgisi öğretmenimiz. Liseyi benim zamanımda fen liseleri, anadolu liselerine ek birde süper liseler vardı yabancı eğitim ağırlıklı. İşte ben süper lise mezunuyum. Ama okuldaki öğretmenler bağdat caddesine yakın olan bir lisede eğitim vermenin (kısacası görsel tatmin) dışında birer hiçtiler (hepsi değil, ortalamadan biraz fazlası). Üniversiteyi ise ilk yıl devleti kazanamayıp ikinci yıl devlet üniversitesini kazanarak ağırlık atlayıp lisans eğitimimi tamamladım. Ve herşey aynıydı, sadece yüzler değişiyordu o kadar. Tüm bu zaman boyunca bana yardımcı olan en büyük destekçim ise annemdi. Evet şanslıyım. Daha kötü olabilirdim bu doğru. Ama daha iyi de olabilirdim. Elimden ve elden gelen buydu. Mutlu muyum? Bilmiyorum. Benim medeni ve eğitime önem veren bir ülkede olmayaşıma mı yanayım, yoksa olduğumdan daha kötü olabilirim diyerek mevcut durumumu mu yücelteyim bilemiyorum ama herkesin iyiyi hakkettiğine inanıyorum. Hiç kimse doğuştan kötü olamaz insanı olduğu konuma getiren yaşadığı şartlar, sözler belkide olmayan sözlerdir. Umarım kendi çocuğum çok çok daha iyilerini yaşar kendiminkiyle kıyaslama bile kabul görmeyen. Yazın için teşekkür ederim, ellerine sağlık (:

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Cicelo... Senin de hikayen pek farklı değilmiş. Benim de orta okul hayatım tam bir felaketti. Onu da bir sonraki yazımda belirteceğim. Lisede de dersanesine yazılalım isteyen hocalarımız vardı. Malum dersanelerde ekstra para kazanılıyor. Okulda ancak devletin ödediği. Aslında İstanbul'daki arkadaşlarımda hep öğretmenlerinden şikayet eder dururdu. Senin örneğinde bunu destekler nitelikte... Yorumunun sonunda belirttiğin dileğine aynen katılıyorum.

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...