5 Mart 2012 Pazartesi

İstanbul'da Ankaralı Olmak


Blogumu takip edenlerin bazılarının bildiği ama çoğunun haberinin bile olmadığı üzere ben Ankara'lıyım. Hem de öyle başka şehirden Ankara'ya göçüp oradan yetişmiş olanlardan da değilim. Köyümüz Ankara'ya iki saat uzaklıkta ve dedemin ailesi, dedem daha 5 yaşındayken merkeze yerleşmişler. Biz de kaç nesildir Ankara'dan kopamadık, ta ki benim ailem iş nedeniyle İstanbul'a yerleşene kadar...

Yaklaşık 1.5 senedir İstanbul'da yaşıyorum. Haliyle burada tanıştığım birçok insanda iki büyük şehirden hangisini sevdiğimi sorup duruyor. Çünkü ben, benim ailem dışında İstanbul'a gelip yerleşen Ankaralı'yla daha tanışmadım. Hal böyle olunca bu nacizane yazıyı yazmak istedim. Bir Ankaralı neler düşünüyor bakalım?

1- Sevgili İstanbullular ya da başka şehirli olup, bu şehre göç edenler -ki bu kategori ilk seçenekten çok daha kalabalık- yeni tanıştığınız Ankaralı birine bakıp "Ankara iyidir ama işte, deniz yok." demeyin. Biz de biliyoruz denizin olmadığını... Ankara'da yaşamışız bunca sene, uzayda değil. Biraz coğrafya bilgisi olan herkes de bilir bunu. Sinir oluyorum her tanıştığım insanın bunu söylemesine...

2- Birisi size nereli olduğunuzu sorduğunda İstanbul demeyin. Yemezler canım... Gerçek İstanbullu kaldı mı bu devirde? Utanmadan, sıkılmadan nereli olduğunuzu söyleyin. Civciv yumurtadan çıkmışta, kabuğunu beğenmemiş hesabı, geldiğiniz yere burun kıvırmayın.

3- Bu İstanbullular bir alem valla... Yağmur, çamur, kar onları durduramaz. Eğer gezmeyi akıllarına koydularsa, kar dizi boyu olup, yolları kapasa da, yazın sıcaklık 40 derece olsa da, onlar gene gezmelerinden kalmazlar. Sanırım biz Ankaralı'lar biraz rahat insanlarız. Ben karın yağdığı günlerde bırakın gezmeyi, işe bile gitmek istemiyordum...

4- Yeni tanıştığınız bir Ankaralı'ya "Oyun havası bilir misin?" diye sormayın. "Ne o, düğünde beni mi çağıracaksın?" gibi bir yanıt alırsanız da şaşırmayın. Ankaralılar'ın hepsi olmasa da geneli oyun havasından, misketten az çok anlar. Ancak her duyduğumuz müzikte de ortaya çıkıp da iki kırıtacak halimiz yoktur.

5- Ankara'da adım başı AVM dolu... Haliyle denizde olmayınca, özellikle kışın millet hafta sonlarını buralarda alışveriş yaparak geçirir. İstanbul'da tam tersiyle karşılaşırım diye düşünüyordum ama yok. Burada da durum az çok aynı... Giderek tüketim toplumu oluyoruz, gerçek olan bu.

6- İstanbul'un trafiği kötüdür. Hatta kötü demek az kalır, berbattır. Hele ki kış ayları ve hava biraz yağışlıysa, vay halinize... Megan Fox "İstanbul'u kasaba sanıyordum." dediğinde arkasından ana, avrat düz gitmediğimiz kalmıştı bir tek ama kadın doğru söylemiş. Kar düştüğü anda kent felç olur, etraf doğuda ulaşılamayan köylerin yollarına döner. Bunca senedir Ankara'da yaşadım, onca sene o kadar kar gördüm ama bir gün bile arabamızın yolda kaldığına şahit olmamışımdır. İstanbul'da ilk karda araba yolda kaldı. Eve yürüyerek gelmek zorunda kaldım.

7- Her şey elinizin altındadır. Bu güzel bir şeydir. En iyi markaların, en güzel ürünlerine ulaşabilirsiniz. Üstelik çeşit de çok fazladır. Üniversiteyi Ankara'da okurken arkadaşlarım bana iç geçirir, çok şanslı olduğumu söylerlerdi. Gerçi artık pek bir fark kalmadı ama bunu da söylemeden geçemeyeceğim.

8- İstanbul'daki çoğu kişi çalışır. Bizim ev hanımı komşu teyzelerden, ortaokul, lise öğrencisi çocuklarına kadar her yaştan ve cinsiyetten insanı çalışırken görmeniz mümkündür. En azından ev hanımları, çocuk bakıcılığı yaparlar. Öğrenciler ise market tarzı yerlerde tanıtım işlerinde görev alırlar. Nüfusün en yoğun olduğu şehir olarak işsizlik oranı bu esaslara bakılarak hesaplansa, işsizlik oranı çok düşük çıkar.

9- Eğer hayatınızın neredeyse %95'lik kısmını Ankara'da geçirdiyseniz en fazla çevrenizi özlersiniz. O yüzden buraya yeni yerleşmiş birine, arkadaşların var mı diye sormayın. İki günde arkadaş mı edinilir? Ha edinilir ama o arkadaşlıklar nasıl olur, işte orada bir sorun vardır.

10- Çok ilginçtir ki Türkiye'de bulaşık makinesi satışı düşük olduğu halde, İstanbul'da ev hanımlarının bile mutfaklarında bulaşık makinesi vardır. Ancak bu makineler daha çok millete gösteriş amaçlı orada bulunurlar. Toplanan tabakların yine elde yıkandığına kaç defa şahit olmuş biriyimdir. Ankara'da mı? Orada da durum az çok aynıdır ama genelde ev hanımlarının bulaşık makinesi yerine başka ev aletleri tercih ettiğini görürdüm. Şimdi nasıl pek bilmiyorum.

11- Kimilerine sallıyorum gibi gelebilir ama Ankara, İstanbul'dan daha yeşil görünür. Caddelerin kenarları, otobanların etrafı, binaların ön bahçeleri, bulunan en ufak toprak araziye belediyeler hemen ya çiçek eker ya da çim döşerler. Bir gün kuru toprak olan alan, ertesi gün bir bakmışsınız yemyeşil çimlerle kaplıdır. Üstelik öylece kalmaz bu alanları her mevsimde ve aralıksız sularlar. Malum Ankara karasal iklime sahip. Eğer yazın yeterli yağış almayan çimleri sulamazsanız iki günde cayır cayır yanar ve kurur. Öyle ki bu sulama işini bayağı bir abartmışlar. Yağmurlu günde bile adamların tankerlerle sulama yaptığını bilirim.

12- İstanbul gibi, Ankara'da da son yıllarda özel üniversite sayısı tavan yaptı. Hele ki meşhur bir Eskişehir Yolu'muz var ki sormayın gitsin. Etrafında boş arsa olması nedeniyle bu yolun her 10 kilometresinde bir üniversite görmeniz mümkün. Gerçi artık şehir merkezlerindeki güya kampüs dedikleri 5 katlı binalara da açıyorlar üniversiteleri ama Eskişehir Yolu'ndakiler daha büyük bir alana sahip.

13- Ankara soğuktur. Hele ki bu sene -ben kışın gidemedim ama arkadaşlarımın yalancıyım- sıfırın altında yirmiye kadar düşmüştü sıcaklıklar. Kış tatillerinde İstanbul'a geldiğim zaman kendimi güneye gelmiş gibi hissederdim. İstanbul'da, Ankara'daki gibi kız olsa, yollar buza bağlasa herhalde 3 gün değil, 15 gün hayat felç olurdu.

Bir Ankaralı olarak şimdilik aklıma gelenler bunlar... Var mı aranızda Ankaralı ya da Ankaralı tanıdıkları olan?   

7 yorum:

  1. Öz be öz Ankaralı olan ben bu ayzıya bayıldım :)Çok doğru.İstanbul yaşanılacak değil,gezip tozulacak yer.Bir kere Ankaranın fiayatları da çok uygun.Eskidenmiş o İstanbul apzarlarındaki ucuzluk.Ankarada gidilecek yerleri bildikten sonra pasajlar hem çok kaliteli hem de ucuz ürünle dolu.Tabi bir de sakinliğini,medeniyetini unutmayalım.İstanbulda adım başı laf yerken Ankarada rahat rahat gezersiniz ve bazı bölgeler dışında adım başaı laf yeme durumu,çantanızın kapılıp kaçılması,tinercilerin sıkıştırması söz konusu değildir.Tabi ücra köşelere gidip sap gibi beklemezseniz :))Ayrıca Bahçemiz var bizim :)Her yer beton ama ne o deniziniz var.Tamam İstanbul gerçekten de aşık olunası bir şehir ama şu anki yapılaşmalar,trafik çilesi,hava kirliliği,sokaklarda can güvenliğinizin olmaması bu güzelim şehri yaşanılabilir kılmıyor bence.Ankara gibisi var mı bea :))

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler... Ankara'nın sakinliğine alışmış biri olarak İstanbul'a ilk geldiğimde bayağı bir zorlanmıştım. Hem trafik hem kirlilik hem de insanları bakımından.

    Ankara daha güvenilir bir şehir kesinlikle. Tabi tutupta gece yarısı ulus'un arka sokaklarında dolaşırsanız çizerler adamı. Her yerin adı çıkmış bir mahallesi vardır. Ankara'da da var elbette. Eğer 70 yıllar olsa direk yaşamak için İstanbul'u seçerdim. İstanbul o zamanlar güzelmiş.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. İstanbul'da yaşayan bir Ankara'lı olarak (25 yaşında geldim buraya):
    Ankara'da metrodan inenlere öncelik tanınır, kenarda beklenir ancak İstanbul'lular sizi görmezden gelir, üzerine yürüyüp, omuz atarak metroya üstünüze basıp binerler adeta.
    İstanbul'lular hamile kadınlara ve yaşlılara yer vermez ama Ankara'lılar verir. (7-8 aylık göbeğimle, bütün otobüsün karnıma bakarak oturmaya devam ettiğini çoook bilirim.)
    Ankara'da birini sokakta görünce, giyiminden hal ve tavrından hangi semtte oturduğunu sosyo-ekonomik düzeyini anlarsınız. Ancak İstanbul'da herkes her semtte oturuyor olabilir. Zenginler çok paspal giyinebildiği gibi, geliri düşük olanlar da pahalı kıyafetlerin başarılı çakmaları ile arzı endam ederler.
    Ankara'da kuaförler sabahın köründe açılır, mahalle arasında bile... Ama İstanbul'un kuaförleri tembeldir. Kuaför salonlarının çoğu saat 8,5'tan sonra hatta 9 gibi açılır. Buna ek olarak Ankara'da kuaförlerin %99'u erkektir. (Ben hiç bayan görmedim.) Ama İstanbul'da bolca kadın kuaför vardır. Ankara'da tesettür kuaför diye bir kavram yoktu ben ayrılana kadar, şimdi var mıdır bilmiyorum ama tesettür kuaför salonlarının ayrı olduğunu ben İstanbul'a gelince öğrendim.
    Ankara'lılar, otobüs dolmuş gibi yerlerde simit, salatalık, çekirdek gibi gıdaları tüketmez, bunları kokutmaz, kokma ihtimaline karşı da (çocuğu falan yiyorsa) yakınındakilere ikram ederler. İstanbul'lular otobüste çekirdek çitleyip, kabuklu kestane bile yer, karşılarında turan hamilelere bile ikram etmezler. Bizzat yaşamışlığım var!
    Ankara'lılar akşam misafirliğe gelen ve arabası olmayan misafirlerini en yakın durağa ve hatta evlerine götürüp bırakırlar. Gidene cama çıkıp el sallarlar. İstanbul'da misafir olduğunuz evden ayrılırken bu tarz hoşluklarla pek sık karşılaşmazsınız. Kim bilir trafikten dolayıdır belki de...
    Durdurun beni artık, daha fazla yazmak istemiyorum; ben Ankara'yı özledim. Kumrular'daki Apikoğlu'nda çiğ köfte yemek, Selanik Cadddesi'nde Mum Cafe'ye gitmek,Papazın Bapı'na gitmek, yürüyerek Tunalı'ya inip, pasajların alt katlarını kurcalamak istiyorum. ve tabii annemi, kardeşimi ve arkadaşlarımı kucaklamak istiyorum.
    Ben Ankara'lı gibi olan İstanbul'lularla arkadaşlık ahbaplık ediyorum ama İstanbul'lu gibi olanlara alışamıyorum ne yazık ki...

    YanıtlaSil
  5. Tannesi o kadar güzel örnekler vermişsin ki ekleyecek bir şey bulamadım. Ben yazımda daha çok bir Ankaralı'nın İstanbul'da karşılaşabileceği durumları yazdım. Yoksa senin bahsettiklerinde çok doğru. O açıdan bakarsam, hava kirliliği, insanların kabalığı, esnafın dolandırıcı yanı gibi işin içinden çıkamam. Dediğin gibi misafirlikte o durumu çok yaşadım ben. Evimize gelip tencerenin dibini darı edenleri kendi evlerine gittiğimizde çayı esirgerken gördüm. Çok nankörler maalesef. O nedenle genelde çevresi çok geniş olan ben İstanbul'da herkese mesafeli yaklaşıyorum. Uzak duruyorum. Çünkü bana faydaları olmadığı gibi zararları oluyor. Ne yazık ki bir şeyi daha ekleyeceğim. İstanbul'un insanları -hepsi değil elbette- çok ayı. Nerede nasıl davranacağını bilmeyen, iyilik bilmez insanlar.. Bu güzel şehri bu hale getirdikleri için utanmaları gerekir.

    YanıtlaSil
  6. AOÇ ürünlerini artık İstanbul’da da bulabilirsiniz. AOÇ’nin süt ve dondurmasıyla İstanbul’da hasret giderin.AOÇ ürün listesi bayağı genişledi.Balın dışında artık keçi ve inek sütlerinden yapılmış peynirler, yoğurtlar ve tereyağı var. Domates suyu,nar suyu,salça, turşu, sirke ve litrelik şişelerde halis meyve suları da var.AOÇ İstanbul iletişim:0216 567 3836 www.aocistanbul.com

    YanıtlaSil
  7. Üniversiteyi Kırıkkale de okudum. Fırat buldukça Ankara ya gittim. Bir kuşadalı olarak ben de Kırıkkale de bulunduğum süre boyunca, buraların nesini sevdin. Denizi yok otu yok şuyu buyu yok..? Doğma büyüme bir Egeliyim ama iç anadolunun samimiyeti bir başka. Bilmem! Seviyorum!! Ankara yı da özlüyorum..

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...