2 Nisan 2012 Pazartesi

The Imaginarium Of Doctor Parnassus



Geçen gün çok değişik bir film izledim. Uzun zamandır insanın düşünce akışını işleyen fantastik iyi bir yapımla karşılaşmıyorum. Ancak kısa ismiyle Dr. Parnassus  eksik yönlerine rağmen benden geçer not alan ve beni düşünmeye iten ender filmlerden birisi oldu. 

Filmin konusu; gezgin bir tiyatronun sahibi ve eski bir keşiş olan 1000 yaşındaki Dr Parnassus şeytanla yaptığı anlaşma gereği, insanların bir aynanın ötesine geçerek zihninde bir yolculuğa çıkmalarını sağlamaktadır. Bir gün yolculuk sırasında asılmış halde bir adam bulurlar. Şeytan bu adamın peşindedir ama daha da önemlisi, Dr. Parnassus'tan anlaşma gereği hakkını istemektedir. 

Filmle ilgili belirtmek istediğim ilk şey, başrol oyuncusu Heath Ledger'in film çekimleri devam ederken evinde ölü bulunması. İlginçtir ki filmde canlandırdığı karakterde birkaç kez ölümle karşı karşıya kalıyor. Bazı çevreler onun öldürüldüğünü bile düşünüyorlar. Doğruluğu kanıtlanmadığı için ben biraz bu konuda agnostik takılıyorum. Olabilir de olmayabilir de... Öyle bir durum varsa da Heath Ledger kesinlikle bu konudaki tek örnek değil. Benim fikrim bu...
Film şeytan ve insan arasındaki çekişmenin bir kanıtı gibi... İnsanların aklını çelmekte olan -filmde tabi ki bir vücuda büründürülmüş- bir iblisimiz var. Onları kendi tarafına çekip, ne kadar çok insan ayartmanın peşinde... Dr. Parnassus ise bu insanların en iyi örneği... Şeytanın bütün o bahislerine kanması, kelime arasındaki oyunları fark edememesi ve sonunda ona yenik düşüp o oyunlara ait olması, bazen bana çok tanıdık gelmedi değil. Filmin bir mesajı da şuydu: Şeytanın hiçbir gücü yoktur. O sadece çağırır. Size gelip, kulağınıza fısıldar ve bazı şeyleri olduğundan farklı, daha güzel gösterir. 

Heath Ledger'in ölümü nedeniyle, yarım kalan çekimlerin tamamlanması için Tony karakterini oynaması için birbirinden farklı üç oyuncuyla anlaşma sağlanmış ve ayna arkasında Tony karakterini Jonny Depp, Jude Law ve Colin Farrell canlandırıyor. Filmi izlerken hiçbir oyunculuk benim gözlerimi yormadı. Bu karakter olmamış, iyi canlandıramamış, bana karakterin hislerini yansıtamadı dediğim tek sahne bile yok. Sonradan kadroya dahil edilen oyuncular da Tony rolünün hakkını vermişler ve seyirciye ellerinden geldiğince Ledger'in eksikliği hissettirmemeye çalışmışlar. Bu nedenle bazı sahnelerde kopukluk yaşansa da kimi sahneler tadına doyulamayacak şekilde çabuk geçip, kimi sahneler de çok can sıkıcı şekilde yavaş ilerlese de konuya hakim olduysanız ve içerdiği mesajları alabiliyorsanız, seveceğiniz ve izlemekten hoşlanacağınız bir film Dr. Parnassus...

Çekim teknikleri olarak çok beğendiğim bir film değil Dr. Parnassus, özellikle karanlık ortamların kullanılması, pastel renkler yerine puslu bir havanın hakim olması benim film için düşündüğüm notu düşürdü. Zira özellikle ayna arkasındaki dünyanın çok daha etkileyici olmasını beklediğimi söylemeliyim.

Film hakkında eleştirileri okuyup ona göre izlemeye karar verdiğimi itiraf etmeliyim. Zaten film 2009 yapımı... Kimileri çok beğenmiş, hakkında methiyeler düzmüş olduğu halde, filmi izlemenin sadece vakit kaybı olduğunu düşünenlerde mevcut ki, benim onlara tek sözüm gidip piyasa filmlerini izlemeleri ve bilmedikleri konular hakkında yorum yapmamaları. Zira bu film içinde çok bariz mesajlar içeren ve ikinci, belki de üçüncü defada anlaşılabilen bir film... Ne tür mesajlar olduğunu burada açıklamayacağım. Bana ve yazılarıma biraz güveniyorsanız nette küçük bir araştırma yapın. sonra burada yorumlarınızı paylaşın.  

Son olarak filmin sevdiğim en güzel diyaloğunu sizinle paylaşıyor, film hakkındaki genel düşüncelerimi bitiriyorum.



Lady: Rudolf Valentino, James Dean, Prenses Diana, tüm bu insanlar hepsi ölü... 


Tony: Evet ama aynı zamanda ölümsüzler... Ne yaşlanıyorlar, ne kilo alıyorlar, ne hastalanıyorlar, ne zayıflıyorlar. Hiç korkuları yok. Çünkü sonsuza kadar genç kalacaklar. Artık Tanrılar... Ve onlara katılabilirsin. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...