30 Aralık 2012 Pazar

Uluslararası İlişkiler V {Hadi Amerika'ya İhraç Edelim!}

 

Uzak Doğu kozmetikleri ile ilgili yazılarımı Google aramalarından bulup bana mail yoluyla ulaşan birkaç ithalat-ihracat firması olmuştu. Onlara elimden geldiğince yardımcı olmuştum. Dilerim o firmalardan birkaçı bu yazıyı görür ve bu bahsettiklerimden birkaçını Amerika'ya ihraç etmeye başlarlar. Sizi temin ederim, kesinlikle pişman olmazsınız.

Hikaru Bacım aylar öncesinde şu yazısında özlediği ve özleyeceği şeyleri yazmıştı. Hatta bana da postalamıştı mim şeklinde ama o zamanlar gurbet ellerde yeni olduğum için neyi özleyip, neyi arayacağımı kestiremiyordum. Buraya geleli 7 ay doluyor. Haliyle özlemini çektiğim birçok şey var. Gerçi ben şanslıyım. Bulunduğum bölgede göçmen çok olduğu için birçok farklı şeyi tanıma imkanım oldu. Ayrıca İranlıların devrimden sonra yoğunlukla yerleştiği bir bölge olduğu için etrafta fazlasıyla İran ürünleri satan mağazalar ve bu mağazalarda birçok Türk markasının ürünlerini bulmak mümkün.

Neyse yavaştan mevzuya gireyim bari... Amerika'ya yerleşen farklı milletlerden insanlar kendi kültürlerini buraya da taşımış. Ancak Türkler'in bazı milletlerden daha fazla nüfusa sahip olduğu halde ne yazık ki hem kültürümüzün hem de ülkemizin burada neredeyse yok denecek kadar az insan tarafından bilindiğini fark ettim. Üstüne üstlük bir de başka ülkelerin -bunların başında Yunanistan ve Ermenistan geliyor- bizim değerlerimize bizden daha çok sahip çıktığını -hatta kaba bir tabirle (ç)aldığını- ve ülke tanıtımlarını bunlar üzerinden yaptığını fark ettim.

Konuya girmeden önce itiraf edeyim milliyetçi bir aileden geliyorum. Allah korusun bir savaş falan çıksa ilk olarak bizimkiler gönderirler oğullarını askere... Zaten benim dışımda ailede kız olmadığı için beni de katarlar aralarına... Bu nedenle bana da aşılandı milliyetçilik anlayışı küçüklüğümden beri. Aslında ülkemdeyken fazla da sallamıyordum ama burada yavrusunu koruyan kartal hesabı karşımdaki -ister arkadaşım olsun ister okuldaki hocam- yeri gelince yapıştırıveriyorum hak ettiği cevabı. Millet sanki sütten çıkmış ak kaşık misali gelip benim ülkeme b.k atmaya kalkarsa alır ağzının payını. Ben de bu konuda acıma yok. O nedenle Türk ürünleri de bayağı bir dert oldu içime...




1- Gül Ürünleri: Bizim ailede evin bir köşesinde mutlaka bir şişe gül suyu bulunur. Hatta annemin güzellik sırlarından  birisi de gül suyuydu. Bu alışkanlığını bana da geçirdi. O nedenle yılın belli zamanları cildimi özel bir tonikle değil de sadece gül suyu ile silerim. Bu rutinden de oldukça memnunum. Ancak gel gelelim buraya geldiğimden beri doğru düzgün gül aromalı ürün bulamadım.

Bizim ülkemizde gül ve ondan üretilen her şey -yiyeceğinden, kozmetiğine- ne kadar yaygınsa Amerika'da da bu ürünlerden bulmak o kadar imkansız... Targetta kozmetik reyonlarında onca markanın ürünlerine baktım ama gül aromalı sadece bir tonik bulabildim. O da minicik bir şişe ve fiyatı 10 dolardan fazla idi. Hadi gramajını ve fiyatını geçtim, benim en sevdiğim kokulardan biri gül kokusudur, o üründe koku falan hak getire... Bir tek Body Shop'ta bir iki kreme denk geldim o kadar...

Hatta bir örnek vereyim size... Bulgar bir oda arkadaşım var, amcası da burada yaşıyor ve senelerdir ülkesinden gül ürünleri ihraç ediyormuş. Benim gül suyunu çok sevdiğimi öğrenince bir şişe gül suyu hediye etmişti. Hatta beni evlerine yemeğe davet ettikleri bir gün de sorguya çekti gül ürünlerinin Türkiye'deki önemiyle ilgili... Gül suyunun Türkiye'de her markette satıldığını öğrenince çok da şaşırmıştı. Çünkü buraya ithal ettiği gül suyunu ülkesinde ancak belli yerlerde satıldığını söyledi. Dedim biz de bu kadar yaygın olan bir şeyi, biz neden ihraç edemiyoruz? Oda arkadaşımdan öğrendiğim kadarıyla Rosense'in büyük şişe gül suyu kadar bir "Bulgarian Rose Water"ı yaklaşık 40 dolara satıyorlarmış. Yuh yani! Elde ettikleri karı siz düşünün...

Tabi ben durur muyum? Rosense'e konuyla ilgili bir mail attım ve bana hemen geri döndüler. Amerika'da kozmetik sektöründe çok fazla marka olduğu için rekabet çok yüksek, o nedenle yakın zamanda bir ihracat işlemleri yokmuş. Ancak tavsiyem bir an önce bu pazara el atmaları... Çünkü iyi bir reklamla gül ürünlerini iyi bir şekilde tanıtabilir ve pazarda iyi bir pay elde edebilirler.



 
 
2- Falım Damla Sakızı: Çocukluğumdan beri en sevdiğim sakız çeşitidir bu. Yaşıtlarım genelde Big babol tarzı bol şekerli sakızları sevse de ben hep Falım sakızlardan alır, annemi sinir edecek kadar gürültülü bir şekilde çiğnerdim. Gel gelelim buraya geldiğimden beri en fazla özlemini çektiklerimin başında bu sakızlar geldi. Çünkü buradaki sakızlar bildiğiniz lastik kıvamında ve bana sorarsanız kötü kokuyor. Beğenmedim. Anneciğim sağ olsun bana bu sakızlardan birkaç paket ulaştırmayı başardı. Gümrükten nasıl geçtiği hakkında bir bilgim yok. Ancak şimdi masamda mutlaka birkaç tane bulunduruyorum.
 
Falım firmasına konu ile ilgili bir mail attım tıpkı Rosense'e yaptığım gibi... Tabi ki çoğu Türk firmasının umursamadığı gibi kaç gün geçmesine rağmen tenezzül edip geri dönüş bile yapmadılar. Eh kendileri kaybederler... Amerikalılar'ın yeni ürünler denemekten ne kadar hoşlandığını bilseler bence hemen buraya ihracat yapmaya başlarlardı.  
 
 
 
 
3- Türk Salebi: Buraya geldiğimden beri hiç görmediğim bir ürün de salep... Hani Yunanlılar ya da İranlılar falan kendi ürünüymüş gibi satıyorlar mı aceb diye düşündüm, hatta sordum soruşturdum ama kimsenin bu güzelim üründen haberi bile yok. Hatta Bulgar arkadaşıma bile yoklama çektim ama onlar da bu nadide içeceği bilmiyorlarmış. Kışın özellikle çok zor geçtiği şehirlerde bu ürünün çok tutacağından adım gibi eminim. "Turkish Salep Shop" şeklinde şubeleri olan yerler açılsa, çok iyi para yaparlar, yeminle bak... 
 
Türkiye'deyken kışın neredeyse her günü içtiğim salebi buraya geldiğimden beri aramamamın sebebi ise kışın bulunduğum şehrin çok soğuk olmaması... Ortalama sıcaklık yaklaşık 15-20 derece arasında değişiyor. O nedenle şanslıyım....
  
 
 
 
4- Maraş Dondurması:  Tanıştığım her Japon'un mutlaka bahsettiği ve "Sizin dondurmanız çok lezzetli!" diyerek övdükleri Maraş dondurmasını da burada bilen eden yok. Belki Türk Mahalleleri'nin olduğu Rochester bölgesinde Maraş dondurması yapan yerler vardır, o bölgeye hiç gitmediğim için bilmiyorum. Ancak şunu söyleyebilirm ki burada sattıkları krema gibi akışkan dondurmalardan sonra Maraş dondurması çığır açacak gibime geliyor.
 
Yemek mevzu bahis olunca Amerikalılar'dan daha fazla yeniliğe açık bir millet daha tanımam. Malumunuz adamların övünecek doğru düzgün kendi mutfakları bile yok. O nedenledir ki diğer ülkelerin yemeklerine de düşkün olabiliyorlar. Yeni bir tat olduğu için Maraş Dondurması'nı da çok seveceklerdir.
 
 
 
5- Çömlek Yoğurdu: Türkler'in her yemeğin yanında servis ettikleri ama milletin bizden daha fazla sahip çıktığı lezzetimiz yoğurdu, burada Yunan, Japonya da ise Bulgar yoğurdu olarak biliyorlar. Japonya'yı nasıl mı biliyorum, Japon bir tanıdığım söyledi ondan... Neyse, ben de burada hiç görmediğim bir şekilde, Türk yoğurdunun piyasaya girmesini istiyorum efendim. Dedim ya Amerikalılar farklı ve yeni tatları seviyorlar diye... Türkiye'deyken de en fazla sevdiğim yoğurt çömlek yoğurduydu, hatta manda sütüyle yapılmışsa daha lezzetlisini bulamazsınız. (Bak nasıl canım çekti şimdi?) Hal böyle olunca bir an evvel bu ürünün piyasaya çıkması lazım...  
 
Genel itibari ile listem yiyeceklerden oluşuyor ama siz de beni anlayın canım. Türkiye'nin, Japonya, Güney Kore gibi, teknolojik markaları var da ben mi yazmadım? Hem öyle olsa bile, o ülkeler teknolojik üretimlerinin yanında, ne kadar fazla yiyecek-içecek ihraç ediyorlar biliyor musunuz? Bizden çok, çok fazla olduğu kesin... Gittiğim restoranlarını saymıyorum bile...
 
Aslında çok şey var yazacak ama benim aklıma ilk olarak gelenler şimdilik bunlar... Peki, siz firmalara ne tavsiye edersiniz? Bakarsınız birileri görmüş burayı...
 
 

17 yorum:

  1. Nasıl ya dondurma da mı yok?! Yuh! Bizim dondurmamız dünyanın her yerinde var diye bilirdim oysa ben.

    Yıllar önce Amerikalı ünlü bir hocanın bir gazeteye yazdığı yazıda okumuştum: "Türkler harikalar ama reklam yapma genleri yok." diyordu. Cidden reziliz bu konuda. Çok cooluz ya gelsin kendileri keşfetsinler diye bekliyoruz.

    Daha bugün gazetede okudum, Amerika'da Almanlar döner satmaya başlamışlar. Patates kızartmaktan başka bir halt bilmeyen Almanların canım dönerimizi satması olacak iş mi yani??

    Yoğurt konusu ise bence ülkemizin kanayan yarası. Yoğurdun Türk icadı olduğunu kimse mi bilmez arkadaş?! Her tanıştığım adama söylüyorum ben de :D

    -Merhaba benim adım Güzin, yoğurdun Türk icadı olduğunu biliyor muydunuz?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımcım dondurma var ama krema gibi hatta nasıl bir damak tadıysa yoğutrdu dondurup "Frozen Yogurt" olarak dondurma şeklinde satıyorlar. Ben pek sevemedim gerçi...

      Reklam ve ihracat yapma yeteneğimiz hiç yok. Benim ev arkadaşım marketing okuyor ve bölümünde bir sürü de Türk var ama gelgelelim tanıtım yapılmadıktan sonra isterseniz Harvard mezunu olıun pek işe yaradığı söylenemez.

      Sil
    2. Hehe dondurma da mı yok demişim de XD Maraş dondurması yok mu anlamında demiştim kkk
      O kremamsı yoğurt dondurmalarını Türkiye'de de satmaya çalışıp iki ay sonra batmıştı gariplerim :D Koskoca Baskin Robbins tutunamamış sizin neyinize Türkiye'de leş dondurmanızı satmak?!

      Bir umursamazlık, disiplinsizlik ve rehavet hali doğuştan oluyor bizim millette. Bende de var malum safkan Türk genlerim sağolsun XD Bunun bilincinde olduğum için kendi kendimi zorluyorum bazı şeyleri yapmaya

      Sil
    3. Türkiye'deyken kapalı dondurma yediğim çok çok nadirdir. Maraş dondurması olmasa da pastanelerin yaptıkları bile buradaki dondurmalara bin basar...

      İkimiz aynı kafadanız Guzzi... Ben de tanıtım yapıyorum, olmadı mı burun kıvırıyorum bu da neymiş diye... XD Kafa göz dalacağım bir gün o olacak... XD

      Sil
    4. Yahu bizimkilerin salaklığı, baklavayı lokumu bile tescilletiyor Yunanlar Rumlar XD Asadadahgakjs... Gerçi ben tarihin tekerrürden ibaret olduğuna inanırım. Dünyaya bizden nefret etmesi için gerçek sebepler vermemiz yakındır gibi geliyor :D En azından ölmeden önce göreceğime inanıyorum.

      Öyle bir dönemi kıyısından köşesinden yakalamayı becerebilirsek, herkesin herşeyi bildiğine de şahit olabiliriz inşallah.

      O zamana kadar her önüme gelene yoğurdun Türk olduğunu anlatmaya devam edeceğim ben :D

      Sil
    5. Tanıtım, tanıtım, tanıtım...

      Geçen arkadaşlarla çiğ köfte partisi yaptık. Antepli arkadaşa dedim ki "Bu eti, baharatları nereden buldun?" Bana demez mi? "Sorma ya? Ermeni marketi var burada. Camın üzerine kocaman yazmış. Cig Kofta Meat diye oradan aldım. Zaten içeri bir girdim benim dışımdakilerin hepsi Ermeni. Benim Türk olduğumu anlayınca baktılar garip garip ama dedim ki bizim şehrin geleneksel yemeğidir bu. Arkadaşlara hazırlayacağım." Gurur duygum çocukla valla. XD Düşün sadece lokum falan olsa her şeyi çalıyorlar.

      Gerçi lokum ve baklavayı vermedik daha... İçin rahat olsun canımcım.. ^_^

      Sil
  2. Salep olayına bende çok şaşırmıştım. Tess Gerritsen Tüyap fuarı için geldiğinde içmiş blogunda da çok sevdiğinden, toz olanlarından Amerikaya getirdiğinden bahsetmişti. Bende bi Amerikalı yazıştığım arkadaşıma hediye paket hazırladım ama gönderemedim henüz. İçinede bol bol salep koydum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canımcım postayla gönderirsen çok cüzi bir rakama arkadaşına ulaştırırsın. Benim ailem birkaç paket gönderdi bana... Salep zaten kanayan yaramız... Bir an evvel dünyaya açılmalı...

      Sil
    2. Gönderdim canım paketi daha önce de PTT ile göndermiştim ama hem çok hafif bir paketti hemde daha yakın bir ülkeydi. Açıkçası baya bi yüksek meblağ bekliyordum. Bir buçuk kilo kadar birşeydi ve 27 lira tuttu. İnanamadım çünkü online kargo fiyatını hesapladım 50-60 lira bekliyordum en az. En ucuz ve en başımın ağrımadığı kargo PTT.Şu an birde çok heyecanlıyım çünkü arkadaşım sadece lokum istemişti ben kahve, salep, pişmaniye hatta zeytinyağlı bi sabun bile koydum. Umarım beğenir :)

      Sil
    3. Bence kesinlikle beğenecektir canım. Türk damak tadı bence dünyada bir numara... bunu Türk olduğum için söylemiyorum, osmanlı mutfağı zamanında tüm avrupa'nın ana zeminini hazırlamış. Özellikle tatlılarıyla... Arkadaşında beğenecektir.

      Sil
  3. Yoğurt ve baklava Türkiye dışında herkes sahipleniyor maşallah. Biz ancak oturalım, ağlayalım. Çok sinir oluyorum. Elin Ermenisi çiğ köfteye sahip çıkmış bir de Türke garip bakıyor. Yunan bir de kahveye, lokuma, musakkaya falan sahip çıkıyor. Biz bunları yazarken ki mbilir daha neleri bizim diye millete yutturmaya çalışıyorlardı. Tek kişilik dev kadro, gönüllü kültür elçisi gibisiniz :) Bravo valla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canim daha sahip ciktiklarini soylesem aglarsin. Pastirma mi dersin, yaprak sarmasi mi yoksa borek mi? Insanlari bilinclendirip ihracata onem vermelerini saglamak lazim. Bence en iyi reklam Amerika da yapilir cunku her milletten insan var...

      Sil
  4. avustralyaya gidecek iki arkadaşa veda yemeği verirken pisleştiğim anlar geldi aklıma
    onu bunu bırakın da çiğ köfteyi de mi özlemiceksiniz?
    hahahaha

    bana komik gelen diğer ülkeler ürünleri tescilleştiriken isimlerini bile değiştirmiyor
    arkadaş bari Türkçe olan "dolma" deme "çiğ köfte" deme
    not:dolma da yunanlara tarafından tescillendi biliyorsunuzdur

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Türkiye'deyken gözümüzün önünde olduğu için pek aklımıza gelmiyor böyle şeyler ama uzak memleketlerde aciz kalakalıyoruz. Onlar da özlerler bence çiğ köfteyi...

      Daha önceden de dediğim gibi bunlar ancak tanıtımla olur. Bulgaristan'ın gül üretimi bile bizden azken adamşar Japon turistler için gül bahçesi gezileri düzenliyorlar...

      Sil
  5. Tebrikler. Şimdi nerede ve ne işle meşgulsunuz?

    YanıtlaSil
  6. Tebrikler. Şimdi nerede ve ne işle meşgulsunuz?

    YanıtlaSil
  7. Şimdi nerede ve ne iş yapıyorsunuz?

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...