2 Şubat 2012 Perşembe

The Skin I Live in...


The Skin I Live in ya da orjinal adıyla La Qiel Que Habito benim son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden birisi... Psikolojik-gerilimi, dram konusuyla birleştiren mükemmel karışıma sahip bir film bu... İzlerken, bir yandan üzülüyor, bir yandan geriliyor, sahnelerin geçmesini sabırsızlıkla bekliyorsunuz.

Filmin konusu basit gibi görünüyor. Bir estetik cerrah düşünün, Robert Ledgard, karısı bir trafik kazasında feci şekilde yanmış. Tedavisi devam ederken intihar edince kızının da psikolojisi bozuluyor. Doktor bu karmaşa içerisinde yanmaya ve darbelara karşı sentetik bir deri üretmeye karar veriyor. Evini bir çeşit laboratuara çeviren doktorun ihtiyacı olan üç şey var. Bir suç ortağı, biraz vicdansızlık ve deneylerini uygulayacağı bir denek... Doktorun bunları bulması zor olmaz.

Türkçe'ye, İçinde Yaşadığım Deri olarak çevrilen filmin en sevdiğim yanı basit konusuna rağmen içinde barındırdığı sürprizler oldu. Bir kız var. Doktorun elinde koboy... Üzerinde anlamadığı deneyler yapıldığı halde, sessiz sedasız olacakları bekliyor. Bir doktor var. Ailesini kaybetmiş ama hala umut edebiliyor. İçindeki psikolojik çekişmeler o kadar canlı ki sanki izlerken kendi içinizde yaşıyorsunuz. O kadar çok söz var ki aslında filmle ilgili söylenecek, kendimi tutamayıp spoiler veririm diye korkuyorum.


Filmin başı ve sonu tam beklediğim gibiydi. Ancak gelişme kısmı, işte orada ipler kopuyor. Genelde filmin sonunun sürpriz olmasını beklersiniz ama o tabu burada yıkılmış. Filmde geriye dönük bir anlatım var. Bu nedenle sürprizlere açık olmalısınız. Ben de en çok bu yönünü sevdim. Hiç ummadığınız bir anda bir şey oluyor ve şaşırıyorsunuz. Karakterlerin hepsinin birbiriyle bir bağlantısı mevcut...

İspanyol sinemasına ait filmin başrollerini benim çok sevdiğim oyunculardan birisi Antonio Banderas oynuyor. Kendisine, güzelliğini çok duru bulduğum bir isim Elena Anaya eşlik ediyor. Ben bu ikiliyi çok sevdim. Şunu da söylemeliyim filmin orjinali İspanyolca... Bu nedenle Oscar'a adaylığı yok ne yazık ki... Ancak Hollywood'un böyle bir filmi, göz ardı etmeyeceğini düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda başka versiyonları çekilirse şaşırmam.

İzleyenler lütfen bir şeyler yazın. Bu konu hakkında bol bol konuşmak istiyorum. İzlemeyenler de bir şekilde izlemeye baksın. Ancak aile ortamında izlememeye çalışın. O tarz bir film değil çünkü...

4 yorum:

  1. ah öyle bi anlatmıssın ki
    izlemek istedım ve listeye ekledım

    YanıtlaSil
  2. masalcı'dan

    Filmin ismini görünce kendimi buraya nasıl attım bilemedim. Bu filmi izledikten sonra uzun bir süre kendime gelemedim çünkü. Almodovar'ın renkleri, hikayenin kurgusu, oyuncular, müzikler... Hepsi şahaneydi. Vurucuydu. Umarım bu post'unu okuyanlar da kısa zamanda izlerler bu filmi.

    YanıtlaSil
  3. bende çok merak ettim anlatımından sonra, son zamanlarda izlediklerim o kadar kötüydüki iyi bişeyler görmek istiyorum artık :) ispanyol fimi diyosun zaten orda bitirdin beni :)

    YanıtlaSil
  4. @Kova Kadınıyım Ben, Umarım beğenirsin.

    @Masalcım, Hem yönetmen hem de sanat yönetmeni çok iyi bir iş çıkarmış. Araya süper oyunculuklarda eklenince unutulmaz bir film olmuş.

    @Cecilia, Umarım sen de beğenirsin. Sırf Antonio Banderas için bile izlenebilir bu film.

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...