25 Nisan 2011 Pazartesi

Güneyli Vampir Serisi: İki Vampir Arasında Kalmanın Dayanılmaz Hazzı



Biz insanlara insan karakterler yetmiyor ne yazık ki... Gözümüzü ya vampirlere, ya kurt adamlara ya da uzaylılara dikiveriyoruz.

Ülkemizde, Buffy: The Vampire Slayer ile başlayan, sonrasında çöküşe geçen bir dönemin ardından Alacakaranlık serisiyle altın çağlarını yaşayan vampirler birkaç senedir oldukça gündemde... Öyle ki 9 kitabı basılıp sonra ilgisizlik nedeniyle basımları durdurulan Anita Blake serisi yeniden piyasaya sürülmeye başlandı. Dahası Alacakaranlık'ın ardından daha birçok vampir kitabı da raflardaki yerini aldı. Bunlar içerisinde benim en sevdiğim kuşkusuz. Güneyli Vampir - Sookie Steakhouse Romanıdır.

Evet yazının konusu gayet açık... Gündüz Ölüsü Serisi olarak da bilinen bu kitap serisinin tanıtımı yapacağım bu yazımda... Elbette ki bunun bir nedeni de 6. kitabın birkaç gün içinde kitapçılarda yer alacak olması.

Kitapta bahsi geçen dünyada vampirler artık kendilerini ifşa etmişler. Miras bırakabiliyor, mülk satın alabiliyor, vergi ödeyebiliyorlar. Bunun olmasının en büyük nedeni ise Japonların sentetik kan üretmesiyle vampirlerin artık insanlar için tehlike oluşturmadığının kanıtlanması... Ancak kazın ayağı ne yazık ki öyle değil.

Bu seride de olmazsa olmaz bir insan kızımız var. Kendisi diğer vampir kitaplarındaki gibi "Ben çirkinim, kendimi çok beğenmem..." demez. Güzeldir ve erkekler tarafından beğenilir. Ya poposunu beğenmiştir erkekler ya da göğüslerini... Sookie adlı bu kızımız bir barda garsonluk yaparak geçimini sağlamaktadır. Eğitimli değildir ama bunun nedeni zekası ya da çalışkanlığına bağlanmamalı. Çünkü onun bir özrü vardır. Sookie bir telepattır ve insanların düşüncelerini kolaylıkla okuyabilir. Bu nedenle küçüklüğünden itibaren etrafına uyum sağlamakta zorluk çeker ve genelde insanlarla ilişkilerinde hep mesafeli olur.

Yaşadığı kasaba vampirlerin ortaya çıkmasıyla sakinliğinden yavaş yavaş uzaklaşıp neredeyse bütün türlerin bir şekilde kesiştiği bir mekana dönüşmeye başlayınca Sookie de telepati yeteneği sayesinde kendisini onların içerisinde buluverir.


Sookie bu özrü nedeniyle ilişkilerinde de dikiş tutturamaz. Eh karşınızdaki adamın aklından "Bu gece onu becermeliyim." ya da "Yarın gece de şu çıtırla buluşmam var. "gibi bir düşünce geçerken insan nasıl rahat olabilir ki? Bu nedenle de daha önce kimseyle birlikte olmamıştır. Ta ki bizim başroldeki vampirimiz Bill ortaya çıkana kadar...

İlginçtir ki Sookie, Bill'in düşüncelerini okuyamamaktadır. Üstelik garson kızımız bu vampirin hayatını kurtarınca -bir insan nasıl vampiri kurtarır demeyin bu kitapta oluyor- ikili arasında bir yakınlaşma doğar.

Roman genel anlamda Sookie'nin bu yeni dünyayı keşfetmesini konu alıyor. Ancak kitaplar ilerledikçe, devreye kurt adamlar, şekil değiştiriciler, cadılar ve daha bilinmedik bir sürü yaratık dahil oluyor. Sookie bu yeni dünyada var olmaya çalışırken bir çok kez ölümle burun buruna geliyor. Ancak sevdiği vampir uğruna da her şeyi göze alıyor.


Tabi işin özünde esas ikiliği ayırmaya çalışan ve aşk üçlüsünü doğuran üçüncü karakterimiz var elbette... Eric Northman uzun boyu, yapılı omuz ve göğüs kasları ve uzun sarı saçlarını tamamlayan mavi gözleriyle arzı endam ediyor ve hastalıklı bir şekilde Sookie'ye kafayı takmış durumda... Gerçi bunun nedeninin Sookie'nin yeteneği mi yoksa güzelliği mi olduğunu bir türlü anlayamıyoruz. 5 kitabı bitirdim ancak ben bile hala bu işin içinden çıkamadım.

Eric vampir hiyerarşisinde Bill'in üzerinde bulunuyor ve o bölgenin şerifi görevini yürütüyor. İlginçtir ki vampirler her ne kadar günümüze ayak uydursa da-araba kullanmak, iş yeri sahibi olmak gibi- eski usul alışkanlıklarını da ne yazık ki bırakamıyorlar. Bunlardan biri de kral ve kraliçe sistemleri... Kral ve kraliçeler yaş ve güçlerine göre bölgelerinde barış ve huzuru sağlamak zorunda... Bill ve Eric'te Lousiana Kraliçesi'ne bağlı olarak çalışıyorlar.

Bir de netteki araştırmalarım sonucunda şunu keşfettim kitabın Amerika basımlarının kapakları çok kötü... Karikatür tarzında yapacağız diye resmen harcamışlar seriyi... Bizim kitap kapaklarımız daha güzel...





Kitabı okuyan herkeste okuduğu diğer serilerle karşılaştırma yapacaktır. Ben şahsen telepati özelliği nedeniyle Alacakaranlık'a benzeyeceğini düşündüysem de hem karakter özellikleri hem de kitabın geçtiği dünyayı anlatması sebebiyle Anita Blake serisine daha çok benzediğini düşünüyorum.

Gerçi insanın aklına şu da geliyor, bu kitap Alacakaranlık^tan önce yayınlandığına göre acaba çakma olan Alacakaranlık mı?

Peki Anita Blake serisiyle benzerliği ne?

İlk kitapta fazla olmasa da seri ilerledikçe Sookie'nin yeteneği dolayısıyla vampirleri, şekil değiştiricileri ve diğer doğa üstü yaratıkları insanlardan ayırt edebilmesi en büyük benzerlik diye düşünüyorum. Bu nedenle düşmanı olduğu gibi dostu da çok fazla. Ayrıca her türden ona hayran ya da aşık birini bulmak da çok kolay... Onun  dışında nedense bu bayan Anita gibi kendini her olaya dahil olmuş buluyor. Dahası aşk üçgeni, diğer yaratıklar, vampirlerin kendi hayatlarını sürebilmesi de diğer benzerlikler olarak gösterilebilir...

Peki ben neden bu seriyi diğerlerinden daha çok sevdim?

Bir kere baş roldeki kızımız Sookie ilk kitapta ne ise okuduğum son kitapta aynı özellikleri taşıyor. Anita gibi ilk kitapta kendini erkeklere haram edip, son kitaplara doğru birinden diğerine koşmuyor. Ya da Bella gibi Edward'ın üzerine atlamıyor. Ne istediğini ve ilişkilerinden ne beklediğini biliyor. Bill onun ilk aşkı olsa bile Eric'e olan hislerinin farkında... Ayrıca beğendiği bir erkek -şekil değiştirici- kurt adam v.s.- olduğundan da bunu dile getirmekten çekinmiyor.

Asıl mesele aşk üçgeninin ne olacağı... Sookie giderek Eric'e daha da yaklaşsa da Bill'in ilk aşkı olması ne yazık ki bu ilişkinin de bir şekilde sürmesine neden oluyor. Gerçi Sookie bu konuda da daha katı... Biriyle ilişkisini tamamen bitirmeden diğerine umut ışığı yakmıyor. Bu da onun en sevdiğim yanlarından birisi...

Ayrıca genç bir kadın olarak giyinmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi bilen birisi... Garsonluk ve Eric için yaptığı işlerin dışında bir kadının yaparken en fazla keyif alacağı şeylerden de uzak durmuyor. Birini boşlayıp, diğeriyle kendini doyurmuyor.



Vampirler bu kadar popüler olunca beyaz perdeye de konunun işlenmesi uzun sürmedi. True Blood adıyla 2008 yılında yayına başlayan dizi de Anna Paquin, Stephen Moyer ve Alexander Skarsgard başrolleri paylaşıyor. Yalnız şunu söyleyebilirim ki dizi +18 ve beni bile zorlayan sahneler geçtiğini itiraf etmeliyim. Kitaptaki gibi birkaç sahneyle kendilerini sınırlamamışlar. Ayrıca yardımcı karakterlerle ilgili yan hikayelerle de senaryoyu genişletmişler. Zaten dizinin uzaması için buna gerek vardı diye düşünüyorum.

Dizinin 3 sezonunu da bitirdim. Şu ana kadar serinin 11 kitabı yayınlandı. Eğer kitap bu düzeyli gidişatını devam ettirirse ben de alır okurum. Diziyi de biraz abartı bulsam da izleyeceğim.

Peki siz bu seri ya da dizi hakkında ne düşünüyorsunuz?

15 yorum:

  1. yurtdışı kitaplarının kapak tasarımı serinin bütün karizmasını yerle yeksan etmiş :)
    diziye gelirsek jeneriniğine hayran olduğum 2.dizi(1. tabiki dexter)
    ve karakterler...herkese tamam(özellikle eric'e :p) amma velakin sookie niye bu kaaa itici? yoksa bana mı öyle geliyor?
    bu arada bloğuna ilk yorumumla hoşbulabilirmiyim :)

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle hoşgeldin diyorum. :)

    Sookie kitaplarda çok güzel tarif ediliyor. Biz Anna'yı sanırım pek yakıştıramadık karaktere... Bizim Sookie'nin ayrı bir kimyası var.

    Eric'in önemi yeni sezonda daha da artacak. Bu nedenle dört gözle bekliyorum.

    YanıtlaSil
  3. Merhaba :)
    Sebebim True Blood'un yeni sezonu hakkında blog camiası neler düşünüyormuş bir bakalım idi.Sonunda kendimi blogunuza yönlendirilmiş olarak buldum.
    Çok da sevindim yazılarınızı görünce zira olayı diziden takip edip sadece ilk kitabı okumuş biri olarak vereceğiniz spoilerlar ile beni mutlu edeceğinizi umuyorum :)

    YanıtlaSil
  4. Hoşgeldiniz o zaman. :)

    Şunu söylemeliyim ki kitaplar ve dizinin tek ortak noktası karakterler... Olaylarda benzerlik gösteriyor ama heyecanı artırmak için değişiklikler fazla... True Blood yazılarımda devam edecek. 4. sezon başladı çok şükür...

    YanıtlaSil
  5. Hoşbulduk :)
    Şimdi izninizle ben 4. sezondan şöyle bir girmek istiyorum.4. sezonun genel hatlarını oluşturan kitap,kıyısından köşesinden okuyup da anladığım kadarıyla serinin 4. kitabı olan Cadı Ölüsü .Yani olaylar bir hayli paralellik gösteriyor.Jason'ın kaybolması,Eric'in hafızasını kaybetmesi falan.Dediğiniz gibi değişiklikler mevcut,yan karakterler dizide bir hayli ağırlıkta,hatta bazen bu yan hikayeler iç bayıcı durumda...Benim merak ettiğim şey ise Sookie'nin peri durumu olsun,Bill'in krallık mertebesine ulaşması olsun bunlar 4. kitapta var olan şeyler mi,yoksa dizinin gidişatı için sonraki kitaplardan alıntılanmış şeyler mi ?Yoksa tamamen dizi için yaratılmış şeyler mi ?
    Bir de 4. sezon yazısını tez zamanda bekliyorum sizden :)
    Malum bu sezon biz Ericsever bünyeleri tatmin edecek cinsten olacak gibi görünüyor :)Tabi gönül sert,alaycı Eric görmek istiyor ama bu haliyle de gayet sevimli görünüyor.

    YanıtlaSil
  6. Şunu söyleyebilirim ki dizide bölümlerin fazla olması sebebiyle ileriki kitaplardan alıntılar oldukça fazla. Mesela ben 6. kitabı bitirdim ama Bill hala eski konumunda, kral falan değil yani. Sookie'nin peri olduğunu öğrenmesi de 6. kitabı buluyor. Ayrıca Sookie, Bill'in ihanetini de 6. kitapta öğreniyor.

    Aslında TR basımlarının hızıyla dizi çok parallellik gösteriyor. Geçen sezonun sonunda cadıların bu sezon fazla olacağının habercisi olarak Lafayette'in sevgilisini ortaya atmışlardı. Eric'in kadın kıyafetiyle arzı endam etmesinin sebebini de bu sezon tanışacağımız Eric'e hazırlık olarak görüyorum şahsen. Normalde kitaplarda Eric kadın kılığında falan görünmüyor gerçi. Orası açık... :D 4. sezonun yazısı da gelecek ama azıcık bölümler ilerlemeli. Yoksa tadı kalmıyor.

    YanıtlaSil
  7. Peki öyleyse dizide Sookie'nin Bill'den ayrılıp bu vesile ile Eric ile yakınlaşması Bill'in kendisine ihanet ettiğini öğrenmesi ile olmuştu.Kitapta bu konu yani Sookie Bill ayrılığı nasıl işlendi ?
    Bir de aslında ileriki kitaplardan alıntılar yapılmasında senaristlerin bir parça haklı olduklarını düşünüyorum.Sonuçta dizi en fazla 3 sezon daha sürer,fakat bildiğim kadarıyla kitaplar 10 veya 11. kitaba kadar gelmiş durumda.Bir şekilde kitapları kombinelemeleri gerekiyor bence.

    YanıtlaSil
  8. Kitapta da aynen bu şekilde oldu. Lorena nedeniyle Sookie, Bill'den ayrıldı. Daha sonra da Bill'in aşkının gerçek olmadığını öğrenmişti. Seride ise Sookie, Bill'in aşkının yalan olduğunu 6. kitapta öğreniyor. Bu nedenle 7. kitabın bir an evvel çıkmasını istiyorum.

    Sezon sayısını kısıtlı tutmak için de bu kitaplardan alıntılamak arttı. İyi de oldu. Çok uzatmak bir yapım için hiç de yararlı olmaz.

    YanıtlaSil
  9. 3. kitabın sonunda Bill ile Sookie ayrılmış oluyorlar öyleyse,zira 4. kitapta ayrılar.Peki bu ayrılıktan sonra tekrar bir araya geliyorlar mı da Sookie 6. kitapta ihanetini öğreniyor ?
    Benim asıl merak ettiğim Eric ile ilişkilerinin geleceği,wıkıpedia'ya şöyle bir göz attım da neler oluyor aralarında öyle ?!

    YanıtlaSil
  10. 6. kitapta hala ayrıydılar. Ancak zaman zaman ya Eric Sookie'nin hayatını kurtarıyordu ya da Eric'in işleri için bir araya geliyorlardı. Sookie aslında içten içe onu affetmeyi, barışmayı istiyordu ama gururunu da kıramıyordu.

    Zaten 6. kitapta Sookie yeni bir sevgili buluyor. Eric değil tabi ki bu yeni sevgili... Bir de üstüne ihaneti öğrenince bağları iyice kopuyor. Tam bir nefretlik durumu var anlayacağın... Eric'le ilgili kitaplarda kesin bir gelişme yok. Sookie onu hem uzakta hem de yakında tutuyor. Ne sevgililer ne de değiller. Anlatabildim mi?

    YanıtlaSil
  11. merhaba
    9.kitabın ne zaman cıkacagı hakkında bir fikriniz var mı?

    YanıtlaSil
  12. Ya ben True Blood'ı yeni izlemeye başladım. Neden böyle saçma bir başrol oyuncusu seçmişler çözemiyorum. Kitabında kızı çirkin olarak mı tarif ediyorlar?? Çünkü açık ara gördüğüm en çirkin başrol. Üzüldüğünde, canı yandığında, sevindiğinde, baştan çıkarıcı olmaya çalıştığında daha bir çirkin oluyor. Ayrıca eklemeden geçemeyeceğim poposu gayet normal bir popo peh!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen öyle. Kitapta anlatılan karakter gibi değil kesinlikle. Başta hayal kırıklığına uğruyorsun ama sonra hikayeye kaptırıyorsun kendini. Sadece Eric dışında kitaptaki karaktere uyan başka kimse yok.

      Sil
  13. benim anlamadıgım sey dizide sookienin yakın arkadası vampirr donusuyo ama kitapta gecmiyor

    YanıtlaSil
  14. Bir süre sonra kitapla dizi farklı ilerliyor mesela kitapta kraliçeyle işler karışıyor sonra sookienin kuzenin oğlununda peri olduğunu öğreniliyor.sookie şekil değiştirenle çıkıyor ama bu aslan veya kaplan adamdı sanırım bayağı oldu seriyi okuyalı.vampirlere suikast gibi bişi oluyor daha birçok şey yani bir süre sonra kitapla dizinin hiçbir alakası kalmıyor

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...