1 Mayıs 2011 Pazar

Sucker Punch: "Ya çok seversiniz ya da nefret edersiniz..."



Bu film için ne söylemem gerektiğini açıkçası bilmiyorum desem inanır mısınız? Ya çok şey söylenir ya da sadece susup kalınır...

Çok beğendiğim 300 Spartalı'nın yönetmeni Zack Snyder'in her zaman aklının ucunda olan ancak daha yeni hayata geçirdiği proje için aslında beklentimin çok yüksek olduğunu itiraf etmeliyim. Elbette ki bunun en büyük nedeni benim de çok sevdiğim filmlerden birisi olan 300 Spartalı'dan sonra çıtayı yükseltmiş olmasıydı.

Filmin asıl konusu üvey babasının kız kardeşini öldürüp suçu üzerine atmasıyla, kendini akıl hastanesinde bulmuş bir genç kızın oradan kaçma çabasını anlatıyor. Aslında konu çok basit... Edindiği 4 arkadaşla planını yürürlüğe koyuyor.


Peki filmde görülen samuraylar, ejderhalar da neyin nesi peki?

Filmde aslında verilmek istenen mesaj çok açık... Çok zor anlarımız olur hani... Daha ilk birkaç dakika da zor zamanlarımızda hiç anlamadığımız şekilde o işlerden kurtulduğumuzu görürüz. İşte o sırada bizim koruyucu meleklerimiz devrededir. Aslında onlar melekler tam olarak bizlerizdir.

İnsanoğlunun en büyük dostu da, en büyük düşmanı da yine kendisidir. Bir şeyi elde etmek istediğimizde ona ulaşmak için o engelleri yaratan da o engelleri büyük mücadelelerle aşan da yine bizleriz... İşte yönetmen de bu basit konudan yola çıkarak insanoğlunun zihninin derinliklerine bir yolculuk düzenlemiş filmde... O samuraylar, ejderhalar, uçaksavarlı savaş sahneleri işte bu noktda devreye giriyor.

Hani sadece sanatsal içerikli filmler vardır. İzlersiniz ne konudan bir şey anlarsınız, ne de görsel efektlerden ancak mesaj o kadar güzel iletilir ki ne olursa olsun beğenilir. Bu filmde yönetmen o sanatsal içeriğe aksiyon ve savaş sahnelerini eklemiş. Bir yandan da psikolojik gerilimi içine dahil etmeyi de unutmamış.


Gelelim karakter ve oyunculara;

Zack Synder aslında bize bilmediğimiz bir şey vermemiş filmde... Bizim beş kişilik kız grubumuz -Baby Doll, Sweet Pea, Rocket, Blondie ve Amber- bana küçükken izlediğim en sevdiğim animelerden Ay Savaşçısı'ndaki gezegen savaşçılarının birer kopyası... Hele ana karakterimiz Baby Doll iki yandan ayırıp bağladığı sarı saçlarıyla Ay Savaşçısı Usaki'nin kötü bir taklidi...

Emily Browning'in dolgun dudakları ve iri gözleriyle süslü masum yüz hatlarını kullanmak isteyen Zack Synder saçlarını boyatarak Talihsiz Serüvenler Dizisi'ndeki imajını unutturmaya çalışmış. Fragmanı ilk izlediğimde bu kız bana hiç yabancı gelmiyor dediğim olmuştu. Nitekim savaş sahnelerindeki eğreti duruşu, silahı tutarken bileğinin kavisi, aynı zamanda dans ederken ki hareketleri bile bu film için yakışmamış. Ben onu Baby Doll rolüne hiç yakıştıramadım. Ayrıca o müthiş dans sahnesini de göremedik... Sadece bir-iki sallandı o kadar... Dövüş sahneleri için bir kaç ders alsa, en azından silahın nasıl tutulacağını öğrense hiç fena olmazmış.

Sweet Pea rolündeki Abbie Cornish ise benim için filmin kurtarıcılarından biriydi. Konuşma tarzı, savaşırken ki sert hali, kız kardeşini korumak için her tehlikeyi göze alması benim favorilerimdendi. Zack karakter için Abbie'yi seçmekle en iyi kararı vermiş.

Vanessa Hudgens ise alışıla gelmişin dışında bir karaktere bürünmüştü. Amber, Rocket gibi o da rolünde eğreti durmayanlardan biriydi.


Filmin görsel bir şölen sunduğunu itiraf etmek gerekir. Savaş sahneleri, helikopter ve uçaklarla geçişlerde kullanılan teknikler birinci sınıftı. Zack Snyder bu konuda fazlasıyla itina göstermiş.

Aslında Zack Snyder'ın yapmak istediği masum ve güzel kızları güçlü birer savaşçı olarak karşımıza çıkarmak. Akıl hastanesi fikriyle günlük hayattan bir kesitle sıradan kızları önce bize sundu. Daha sonra onları çok güzel göstermek ve filmin çekiciliğini artırmak için karakterleri başka bir boyuta geçirip birer şov yıldınıza dönüştürdü. Elbette ki ismine yakışır şekilde aksiyon severleri filme çekmek için samuraylar, ejderhalarla ve robotlarla dolu bir başka boyutun kapılarını açtı. İşin özü bu kadar basit...

Filmin kuşkusuz en sevdiğim yönü elbette ki soundtrackleriydi. Emily Browing'in söylediği Sweet Dreams'i özellikle çok beğendim. Giriş sahnesiyle çok güzel bir etki yarattı. Onun dışında samuraylarla savaş sırasında kullanılan Army Of Me ise ayrı keyifli bir şarkıydı. Soundtrackler için tık!

Ayrıca filmin makyajları hakkında da bir kaç cümle söylemek isterim. O takma kirpikler, allığa bulanmış yanaklar belki filmin konusuna uygun olabilir ama görüntü olarak çok kötüydü. Renkler çok uygunsuz ve abartıydı. Verilmek istenen mesaj açık ancak benim makyaj anlayışıma göre bu güzelleşmek değil soytarılaşmak...

Son olarak Baby Doll'a uygulanan cerrahi bir yöntem olan lobotomiden de bahsetmezsem olmaz. Araştırmam sonucunda şizofren gibi ağır psikolojik rahatsızlıkları bulunan hastalardan son yöntem olarak kullanıyormuş, beynin ön lobunda bir parça kesiliyormuş ve psikolojik bir hastalığı tedavi etmek amacıyla kullanılan tek ameliyatmış. Baby Doll'un gözünün önündeki o sivri çubuğu ve çekici ilk gördüğümde kesin öldürecekler bu kızı demiştim.

Açıkçası ya çok beğenirsiniz ya da nefret edersiniz... Ben bu film için en fazla 10 üzerinden 6 veririm. Neden mi? Konu daha sağlam bir şekilde iletilebilir, oyuncu seçiminde daha dikkatli olunabilirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...