24 Eylül 2011 Cumartesi

Sean Bean: Kötü, Soğuk ve Çok Çekici...


Peri'nin kitap okumak, film izlemek ya da kozmetikleri karıştırmak dışında dayanamadığı başka bir şey var mı derseniz, hemen söyleyeyim. O da ekranlardaki kötü, soğuk ama yakışıklı adamlar...

Doğamızda mı var, yoksa benim kendi kuruntum mu bilmiyorum. Kötü, soğuk, kendini beğenmiş erkekler hep dikkatimi çeker. Hatta mıknatıs misali filmlerde onların çıktığı sahnelerde ekrana yapıştığım da çok olmuştur.

Sean Bean de onlardan birisi sadece... Mimikleri, ekrandaki duruşu, elli sene İngilizce çalışsam gene de beceremeyeceğim o garip, iç gıcıklayıcı aksanı beni benden alıyor. Evet, babamdan daha yaşlı... Evet, başrolde oynadığı milyon dolarlık çok fazla film yok. Evet, kimisine göre yüz yapısı falan pek ilgi çekici sayılmaz. Ancak kendisini izlediğim tüm filmlerini düşünürsek, bunlar benim aşık olmam için neden değil.


Türk izleyicisi Sean Bean'i, Yüzüklerin Efendisi filmindeki Boromir rolüyle tanımıştı. Hatta o kadar zaman geçmesine rağmen yeni yapımlarda adı anılacağı zaman Boromir adıyla anons ediliyor. Hatta ve hatta geçen aylarda bir film çekimi için İstanbul'a gelmesini bir gazete "Boromir İstanbul'da" başlığıyla duyurmuştu. Kebap falan yemiş burada. Resimlerini görmüştüm. Hem de çatal, bıçakla değil. Elle... Neden biz elle yemek yerken sorun olmuyor da, bir artist yapınca kocaman başlıklar atılıyor, anlamıyorum. O, sanki insan değil de uzaylı mübarek! Benimse bu konuda tek söyleyebileceğim şu: Oh! Afiyet, bal, şeker olsun... Bir dahaki sefere de benimle olsun. İnşallah!

Kendisi birçok yapımda yer alsa da benim de onunla tanışmam Yüzüklerin Efendisi ile oldu. O zamanlar film yeni vizyona girmiş. En yakın arkadaşımla, on beşlik iki kız düştük yollara... Eskiden sinema dünyasını bu kadar yakından takip etmezdim. Kim, hangi filmde oynamış umursamazdım da... Sadece git, izle, gör sonra da arkadaşlarınla tartışmalarını yap. Her neyse başta kötü bir karakter sergilese de Boromir'in öldüğü sahnede ağladığımı hatırlıyorum. Hatta arkadaşıma çaktırmamak için bayağı uğraşmıştım. Neyse ki gözlerim zaten rahatsız olduğu için çıkışta alt yazının mahvettiğini söylemiştim. Gençlik zamanı işte... Utanılacak ne varsa... Hey Allah'ım...


Boromir'in ölüm sahnesi zihnimde öyle bir yer etmiş olmalı ki, Sean Bean'in oynadığı tüm yapımlarda sanki başka bir adam rol yapıyordu. Mesela The Island'daki doktor karakterini Sean Bean değil de çok farklı, bambaşka bir oyuncu canlandırdı benim gözümde. Mesela ikiz kardeşi falan olabilir.

Daha sonraları kendisini Flight Plan, Equilibrium, The Island, Troy gibi yapımlarda izledim. Genelde yönetmenler bu oyuncunun kapısını; ya ona kötü, zalim, acımasız 21. yüzyıl antikahramanı ya da tam tersi mistik çağların öykülerinde yaşamış, iyi, kendini feda eden kahraman görevi düşeceği zaman çalıyorlar.

En sinir olduğum noktası ise, iyi ya da kötü olsun oynadığı karakterlerin filmin sonunu ne yazık ki pek görememeleri... Hangi filmine başlasam, ağız tadıyla sonunu getiremiyorum. Gitti, yine öldürdüler adamı şeklinde hüzünlü hüzünlü bitiriyorum yapımı. Özellikle Equilibrium'da canlandırdığı rahip  karakteri daha ilk sahnelerde ölerek beni acılara salmıştı. Üstelik aktörün en yakışıklı dönemi olarak 2002 yılını gösterebilirim.

Öyle ki net dünyasında küçük bir araştırma yaparsanız benim gibi bu durumdan rahatsız olan çok kişi bulursunuz. O kadar da emin konuşuyorum. Facebook'ta Sean Bean'i öldürmeyin adı altında bir grup bile kurulmuş. İstersenz üye olabilirsiniz.


Sean Bean'i en son Game Of Thrones adlı dizide Lord Stark olarak izleme şansı bulabildim. Onu her zaman, tek başına savaşırken gördüğüm için baba rolünü başta yadırgasam da hem oyunculuk yeteneği, hem yaşının getirdiği fiziksel özellikler, hem de saç ve makyajla rolün altından ustalıkla kalkmış. Diziyi bitirdiğim zaman bizim Boromir baba olmuş, kral olmasa da lordluğa yükselmiş demiştim.

Kendisine yapılan bir haksızlığa da değinmeden geçemeyeceğim. Oynadığı onca filme rağmen düzgün bir ödül alamamıştır. Oscar'ı bir an evvel evine götürmesini diliyorum.


Son olarak aşk hayatına da değinmeden edemeyeceğim. Kendisi 4 kez evlenip boşanmış. Evet, Seda Sayan'a rakip olabilir bu konuda. Şu an Playboy Tavşanı April Summers'la birlikte... Kızla aralarındaki yaş farkı ise oldukça fazla. Tam 30 yıl...

İkili hakkında son çıkan bir dedikodu da şu yönde: Bir bar çıkışı Summers'a saldıran birkaç kişiyi Sean Bean engellemek istemiş. Bu sırada kolundan ve yüzünden yaralanmış. Kargaşanın son bulmasından sonra bara geri dönen Sean Bean ilk yardım dolabı isteyip, yaralarıyla kendisi ilgilenmiş ve sonra da bir içki söyleyip akşamına devam etmiş. Merak edenler videoya tıklayarak detaylı bilgi alabilir. Ayrıca, ilginç bir şekilde videoya yapılan yorumlarda çok farklı yönde... Kimisi kızı yaşındaki biriyle olduğu için onu ayıplamış, kimisi ne olursa olsun yanındaki kadını koruduğu için ona sahip çıkmış.

 

Bu kadar dedikodu yeter diyerek, son olarak canlandırdığı karakterlerin öldüğü yapımlardan birkaç kareyi sizlerle paylaşıyorum.

Peki, siz Sean Bean hakkında ne düşünüyorsunuz? En çok hangi role onu yakıştırdınız?



2 yorum:

  1. Tanıdık bir sima,bir çok yapımda gördüğümüz iyi bir oyuncu ama benim gönlümde Troy'daki Odysseus karakteri bir başkadır açıkçası...

    YanıtlaSil
  2. odysseus benim için önemli güzel bi rol du onun için en azından ölmedi :) seslendirmeside iyidi dvd de :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...